Albert Camus: Kimse kendini vazgeçilmez sanmasın, mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur.
Ölmeden önce görmeniz gereken yerler listesine değil de, varsa, öldükten sonra da görebileceğiniz yerler listesine ekleyebileceğiniz bir yerden bahsedeceğim. Sırf Fransızca olduğundan başta kulağa hoş gelen bu yer aslında bir mezarlık. Oldu, Paris’e gidip de mezarlık gezeceğim diyorsanız; evet, eminim anlattıklarımdan sonra annenizin-babanızın geleneksel zorlamasıyla değil, kendi hür iradenizle gidip mezarlık gezeceksiniz! Lafı kısa kesmeye çalışarak tarafsız gazetecilik anlayışındaki tarafsızlığı “ölümden önce” ve “ölümden sonra” şeklinde ele alacağım birazdan. Le Père Lachaise. Burası gerçekten bir açık hava müzesi olmayı hak ediyor ama insan kendini mezarlara “aa ne güzel” derken bulunca da irkilmiyor değil. Evet, garip bir ruh haline sürükleneceksiniz, hazır olun!
Tarihçesi
Şehir merkezindeki mezarların Paris’in dışında bir alanda toplanmak istenmesi üzerine 1803 yılında inşaatına başlanan bu mezarlık, 18 Mayıs 1804 tarihinde küçük bir kızın gömüldüğü bir törenle açılmış. Fakat mezarlık o zamanda Paris’in epey dışında kaldığı için hemen hemen kimse tarafından kullanılmamış. Bunun üzerine 1817 yılında Paris Belediyesi, mezarlığı popüleştirme amacıyla La Fontaine’in ve Molière’in mezarlarını buraya taşıyarak mezarlığın bugünkü üne kavuşmasındaki yolu açmıştır. Aynı zamanda ilk açıldığı tarihten bugüne kadar mezarlıkta önemli yenilemeler yapılmış ve bugün mezarlık 44 hektara yakın bir alana sahip olmuştur.
Mezarlığın ayrıca popülarite taşıdığını İstanbul’daki boğaz manzaralı mezarlardan az çok kestirebiliyordum ama burada iş gitgide şova dönüşmüş. Gotik ve kasvetli bu ortamda sanatın ölümle birleşmesi size hayranlık dolu ürkek bakışlarla koskoca bir mezarlık gezdiriyor.
Nasıl Gidilir?
1. Gambetta İstasyonu
Hangi mezarları önce görmek istediğinize göre öncelikle hangi kapıdan girmek istediğiniz size kalmış ancak mezarlığın içerisi yer yer yokuşlu olduğu için bu kapıdan girerseniz yokuş çıkmak zorunda kalmadan gezmiş olacaksınız.
Bu kapıdan girdiğinizde ayrıca Krematoryum‘a da rahatça ulaşabiliyorsunuz. İnsanın küllerinden doğası gelmiyor değil burayı görünce. Son derece özenli, düzenli ve aynı zamanda ürpertici bir yer bu krematoryum. Etrafınıza bakınca bir sürü kutucuk göreceksiniz. “Ay bak kimlerin isimlerini yazmışlar” demeden önce o kutucukların, kül olan bedenlerin sembolik mezarları olduğunu anımsayın. Aslında dışardan bakınca bu krematoryum Père Lachaise Merkez Camii gibi bir yer ama içerde yakılıyorsun, teşekkürler.
2. Père Lachaise İstasyonu
Mezarlıkla aynı adı taşıyan bu istasyonda inip Boulevard Méninmolant’a girdiğinizde solunuzda yüksek gri duvarları göreceksiniz. Duvarı doğruca takip ederseniz sizi giriş kapısına götürecektir. Öncelikle Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını görmek istiyorsanız bu kapıdan girmek sizin için daha iyi bir seçim olacaktır.
Nasıl Gezilir?
Kısa ve öz: Haritaya göz atmak kaydıyla keyfinize göre gezin!
Mezarlıkta her sokakta, köşe başında division numaraları tabelalarla gösterilmiş ancak her ne kadar açık hava müzesini anımsatıyor olsa da nihayetinde gerçek bir mezarlık olduğu için o meşhur insanların mezarlarını ayrıca gösteren tabelalar göremeyeceksiniz. İşte “ölümden sonra” ile küçük bir yüzleşme bu noktada sizi bekliyor.
Le Père Lachaise’deki Ölümsüzler
Aguste Comte, Allen Kardec, André Gill, Balzac, Bellini, Edith Piaf, George Bizet, Frederic Chopin, Jim Morrison, La Fontaine, Maria Callas, Oscar Wilde, Pissaro, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve daha birçok isim.
1. Jim Morrison
The Doors’un solisti ve 27’ler kulübünün kadim üyesi olan Jim Morrison da Le Père Lachaise’de yatıyor. Diğer ünlü isimlere göre mezarı hem daha gösterişsiz hem de biraz arada, kuytuda kalmış fakat en çok ziyaret edilen mezarlardan biri olduğu gerçeğini geride bırakamıyor bu özellikler. Mezarlığa gelen hemen herkes Kata Ton Daimona Eaytoy (Eski Yunanca “Kendi ruhuna sadık”) yazan bu mezarı arıyor yana yakıla. Mezara ulaştığınızda yanınızda belirecek güvenlikçiden çekinmeyin, o kadar çok gelen oluyor ki mezarın tahrip edilmesini engellemek adına bir güvenlikçi görevlendirmiş yetkililer.
2. Oscar Wilde
İrlandalı oyun yazarı, şair ve öykücü Oscar Wilde’ın mezarı, Le Père Lachaise’in turistik konuma gelmesinde büyük rol oynamaktadır. 1900 yılında Paris’teki bir otelde yoksulluk içinde hayata veda eden Wilde’ın mezarı 1990’lı yıllardan itibaren ruj lekeleri ve yazılar nedeniyle kirli bir görüntüye ulaşmıştı. Bunun üzerine 2011 yılında İrlanda hükümeti tarafından mezarlığın üzerindeki dudak izleri ve yazılar temizlenerek mezarlık camla kaplandı. Bir mezarın üzerinde “lütfen öpmeyin” gibi bir yazı görmek kadar garip çok az şey vardır herhalde.
İnsanlar neden bir mezarı öper ki diyerek mırıldanıyorsanız bu öpücük mevzusu, sevgi gösterisinden öte bir durum. Bildiğiniz üzere Ramiz Dayının sesiyle kulaklarınızda duyacağınız “herkes öldürür sevdiğini” aslında Oscar Wilde’ın hayatından yansıyan buruk bir dizenin ta kendisi.
Oscar Wilde, yıllarca erkeklere olan ilgisini bastırmaya çalışmış, karmaşık bir duygu dünyasında sıkışıp kalmış. Ta ki 16 yaşında Portora Kraliyet Okulundan ayrılırken arkadaşının onu uğurlamak için istasyona gelişine kadar. Oscar trene bindikten biraz sonra ve olaysız belasız dağılmalarından hemen önce arkadaşı Oscar’ın yüzünü ellerinin arasına alıp “Ah Oscar” diyerek onu dudaklarından öpüyor ve ağlayarak hızla tren istasyonunu terk ediyor. Drama bakar mısınız? “A kiss may ruin a human life” diye bu yüzden demiş Oscar Wilde. Buyrun, ne dertler var adamcağızın hayatı darmaduman oldu cesaretsiz bir öpücük yüzünden. Sevip de kavuşamayanlar bu yazıda buluşuyor.
And all men kill the thing they love,
By all let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!
(The Ballad of Reading Gaol)
3. Maria Callas
1977 yılında Paris’te hayata veda eden ve 20. yüzyılın en etkili opera sanatçılarından olan Maria Callas’ın sembolik mezarı da burada yer alıyor. Sembolik mezar diyorum çünkü ünlü sopranonun cenazesi bir Ortodoks kilisesinde yapılan dini törenden sonra Gaston Krematoryumu’nda yakılarak külleri Le Père Lachaise’e konmuş. Fakat ölüye saygısızlığın çığrını aştığı bir olayla küllerinin bulunduğu kupa bir hayranı tarafından kısa bir süre sonra çalınmış. Devreye Yunan hükümetinin girmesiyle bulunan küller, 1979’da bir savaş gemisinin güvertesinden Ege sularına serpilmiş. Tabi bir rivayete göre de küllerinin az bir kısmı hala Le Père Lachaise’de saklanıyormuş.
4. Édith Piaf
Çocukken bir randevuevinde hayat kadınları tarafından büyütülen, romantik şarkıları kadar yaşadığı aşklarıyla da ünlenen Fransız şansonlarının kraliçesi, Kaldırım Serçesi, 10 Ekim 1963’te vefat ettiğinde Katolik kilisesi Paris Başpiskoposu sürdüğü hayat yüzünden Piaf için cenaze töreni yapmayı reddetmiş. Ne kadar ayıp bir şey değil mi? Anlayamıyorum bu tarz tripleri. Ama buna rağmen Piaf’ın tabutu Le Père Lachaise’e götürülürken hayranları korteje katılmış ve mezarlıktaki törende hazır bulunanların sayısı 100 bini geçmiş.
5. Ahmet Kaya
2000 yılında ülkesinden uzakta, Paris’te, vefat eden Ahmet Kaya’nın mezarı 71. kısımda yer alıyor. 2003’te yapılan bu mezarda kendi portresi ve ülkesine olan özlemini yansıttığı sözleri yer alıyor. Ben mezarlığı ziyarete gitmeden önceki gece yağmur yağmış, Ahmet Kaya’nın mezar taşının üzerindeki “yurdumdan uzak, yağmurlar içindeyim” sözleri ıslanmıştı.
“Tarifi imkânsız
Acılar içindeyim
Gurbette
Akşam oldu yine
Rüzgâr peşindeyim
Yurdumdan uzak
Yağmurlar içindeyim
Akşam oldu
Sürgün Susuyor.”
Not: Yılmaz Güney’in mezarı da 62. kısımda yer alıyor, Père Lachaise istasyonunda indiğinizde size yakın olan kapıdan girdiğinizde kolayca ulaşabileceksiniz.
Ahmet Kaya’nın ve Yılmaz Güney’in hristiyan mezarlığında gömülü olması size tuhaf geliyorsa durum düşündüğünüz gibi değil. Burası aslında yalnızca hristiyanları değil; yahudi, müslüman, budist, ateist gibi birçok farklı inanıştaki insanları ebedi uykularında ağırlıyor.
Daha fazla fotoğraf için: https://www.tripadvisor.com.tr/Attraction_Review-g187147-d188698-Reviews-Pere_Lachaise_Cemetery_Cimetiere_du_Pere_Lachaise-Paris_Ile_de_France.html