Chungking Express: Yalnızlık ve Aşk ile Örülen Film

Merhaba herkese! Uzun zamandır izlemek istediğim Chungking Express’i yakın zamanda yenilenmiş kopyasıyla MUBI’de izleme fırsatım oldu. Eğer bir cuma gecesi kendinizi biten sınavlar ve projeler nedeniyle yorgun hissederseniz ve bir filmin ince düşünülmüş replikleri, güzel müzikleri ve akıcı anlatımı ile keyifli bir gece geçirmek isterseniz Chungking Express sizin için de harika bir seçim olabilir! Eğer filmi henüz izlemediyseniz, yazının devamında bazı keyif kaçıran detaylarla karşılaşabilirsiniz.

Filmin iki farklı hikaye üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. İlk hikayede, terk edildiğini henüz kabullenememiş ve yalnızlığa pek alışkın olmadığını rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir polis memurunun, yasa dışı işler yaptığını anladığımız, ancak kişiliğine dair pek bir ipucu yakalayamadığımız gizemli bir kadın ile karşılaşmasını görüyoruz. Wong Kar Wai’nin filmde hikayenin içinde erittiği Hong Kong’un kozmopolit yapısını, farklı kültürlerden insanların yaşamlarını, ürün yerleştirmeyi aratmayacak sıklıktaki marka gösterimleriyle yerleşmiş kapitalizm vurgusunu da hissediyoruz. İkinci hikayede bizi karşılayan karakterler ise başka bir polis memuru ile yemeğini almak için sıklıkla uğradığı büfede yeni işe başlayan Faye oluyor. İlk kez karşılaştıkları sahnenin yüzünüzde bıraktığı gülümseme henüz silinmeden güzel müzik seçimleri ile desteklenen hoş replikleri ile hikayenin kurulduğuna tanık olmanız mümkün. Özellikle filmde dinlemekten daha da keyif aldığım “California Dreaming” filmin içinde sadece bir müzik olmaktan çıkarak Faye ile polis memuru arasındaki hikayenin de merkezi oluyor. İkinci hikayeyi izlerken ise gerek çekim teknikleri gerek renk paleti ile ilk hikayeden daha farklı bir anlatımla karşılaşıyoruz. Film boyunca birkaç sahnede, yönetmenin zaman kavramını çekim teknikleriyle farklılaştırdığını göreceksiniz. Faye ile polis memurunun büfede geçen bir sahnesinde, arka plandaki kalabalık hızla akarken karakterlerin hareketlerini yavaş çekimde izliyoruz. Aynı şekilde polis memurunun restoranda Faye’yi beklediği sahnede de gördüğümüz bu çekim, bizi karakterlerin kendi iç dünyasına odaklanmaya ve onlar dışındaki her şeyin önemsizleştiği anı yakalamaya yönlendiriyor.

Wong Kar Wai’nin karakter yaratımında ne kadar başarılı olduğunu filmi izlerken hayranlıkla fark ediyorsunuz. Erkek karakterlerin her ikisini de sevgilileri tarafından terk edildikleri gerçeğini kabullenmekte zorluk çekerken görüyoruz. Son kullanma tarihinin gelmesi beklenen konserve ananaslar, duyguların onlara atfedilmeye çalışıldığını gördüğümüz evdeki eşyalar, açılamayan mektup, yeni birisine aşık olmanın dilendiği bar ziyareti bize yüzleşmekten kaçan ve yalnızlık duygusuyla baş etmekte zorlanan iki erkeği tanıtıyor. Öte yandan, yönetmenin güçlü kadın karakterler yaratma arzusunda olduğunu görebiliyoruz. İlk hikayedeki gizemli kadının otorite ve aşk hakkındaki sözleri ile polis memurundan bir hayli farklı yerde durduğunu hissediyoruz. Faye’nin güçlü karakteri bize yansıtılırken ise çocuksu hallerinin ve hayalperestliğinin vurgulandığını görmek mutluluk verici. Güçlü karakterlerin tek bir yönden yaratılması gerekmediğine dair tatlı bir ayrıntı olsa gerek diye düşündürüyor. Filmin sonunda, Faye’nin her ne kadar beklediği gibi sonuçlanmasa da hayalini gerçekleştirdiğini görüyoruz. Klişelerden sıyrılmış ancak yine de kavuşma sahnesi olarak klişe bir sözle nitelendireceğim polis memuru ve Faye’nin son sahnesi sizde merak duygusu uyandırarak veda ediyor. Dört karakterin de yalnızlık ve aşk ile desteklenen hikayeleri umarım ki filmin sonunda sizde de tatlı bir gülümseme, yeni şarkılarla tanışmanın hazzını ve tekrar tekrar hatırlamak isteyeceğiniz repliklerle küçük ayrıntıların keyfini hissettirir!

Görsel Kaynakça:
https://wallpaperaccess.com/chungking-express

Leave a Reply