Geçen ay 101 serimin başlangıcı, “Ukulele 101” yazımı yazdım. Onu okumak isterseniz GazeteBilkent sitesine bakabilirsiniz. Bu ay konuğumuz: Keman.

İkinci sınıftan beri hayatımda keman var. Bazen çok aktif rol oynadı, bazense çok pasifti hayatımda; onunla büyüdüm diyebilirim. Ben büyüdükçe o da büyüdü ve değişti. Bazen küsüp bazen barıştık ama onu, beni ben yapan bir şey olarak görüyorum. O hayatımın her dönemine tanıklık etti ve kutusunu aylarca açmasam bile hep orada olmaya devam etti. Yukarıdaki ise ta kendisi.

Biraz kemandan bahsetmek gerekirse: Keman violin ailesinin en yüksek tondan çalan, en küçük üyesidir. İlk olarak Bizans; kemana benzer, adı “lir” olan bir alet yaptı. Günümüzdekine benzer ilk keman ise 14. yüzyılda Kuzey İtalya’da ortaya çıktı. Bundan sonra Avrupa’ya yayıldı.

Kemanın yanında gördüğünüz yaya, “arşe” denir, arşeyi tellerde sürüklediğinizde ses çıkması için önce arşeye reçine sürülmelidir. Ayrıca kemanı boynunuza koyduğunuz için bu sizin için uygun bir pozisyon olmaz, çünkü beş dakikaya kalmadan keman boynunuza batmaya başlar. Bu yüzden, kemanın arka kısmına yastık şeklinde bir alet takılmalı.

Kendi deneyimlerimden bahsetmem gerekirse: Ben dediğim gibi ilkokulda başladım serüvene. Bir yıla yakın bir süre sadece notalara ve arşeyi tutuşuma çalışmıştık. Buna rağmen zor olduğunu hatırlıyorum. Duruşum konusunda bir sıkıntı yaşamadım, bunu da küçük yaşta başlamama bağlıyorum. Her şeye rağmen keman, benim zorlayıcı ve yeni arkadaşımdı. Zorlandıkça daha çok çaldım, çaldıkça daha çok gelişim gösterdim. Kemana başlamak zor bir şey; fakat bunu en kolaylaştıracak şey, iyi bir müzik kursu. Bir müzik kursu sizi bir enstrümandan soğutabilir veya sizi daha çok bağlayabilir. İyi, deneyimli ve açık fikirli bir müzik kursu bulmanız lazım.

Dediğim gibi keman, benim her anıma şahit oldu, buna kendimi kötü hissettiğim dönemler de dahil. Kendimi çok kötü hissettiğim ve tüm sevdiğim şeylerden soğuduğum dönem, kemandan da soğudum ve onu bıraktım. O dönem keman, benim için sadece odamda duran bir şeydi. Artık kutusunu bile açmadığım eski bir dostum… Bu dönem uzun sürmedi ama gerilememe yetecek bir süreydi. Tekrar o kutuyu açtığımda ne kadar gerilediğimi fark ettim. Sanki tekrar o zorlanan çocuk olmuştum ve her şeye yeniden başlamıştım. Kemanın belki de tek dezavantajı bu. Boş vermeyi ya da ertelemeyi asla affetmiyor, hemen unutuyorsunuz. Bu yüzden kemanla arkadaş olmaya karar vermeden önce, bunu iyice düşünmek ve tartmak gerekiyor. Bir dönem bile onunla vakit geçirmezseniz, tüm emeğinizin boşa gideceğini göze almak gerekiyor. Her şeye rağmen bir şarkı çaldığınızda ya da olduğu kutuyu açıp o reçine kokusunu duyduğunuzda, yaşadığınız mutluluk paha biçilemez.

Keman 101’den bu kadar. Diğer 101 içeriklerimizde görüşmek üzere!

Leave a Reply