MSSF Bilkent Tiyatro Bölümü’nden Yeni Bir Oyun ve ‘Böcek’ Ekibiyle Yaptığımız Keyifli Röportaj

10606549_10152444113196931_6995427731350014063_n

Sanat ve içerdiği alanlar çok emek ve çalışma ister. Her alanın kendine özgü zorlukları vardır. Bu zorlukları yenme aşamasında ise bu sanat alanı ile ilgilenenlerin işine olan derin sevgi ve saygısı büyük rol oynamaktadır. Tiyatro da izlenmesi keyifli bir performans sanatı olmasına karşın, tiyatro oyunları büyük emekler sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahne arkasında oyuncuların hazırlıklarında yardımcı olan ekibin titizliğinden tutun ses, müzik, ışık, dekor ve makyaja kadar her şey özenle hazırlanmaktadır. Tabii ki, başarılarının en önemli sırrı birbirlerine olan saygı, işlerine duyduklarına derin bağlılık ve sevgidir.

Okulumuz tiyatro bölümü son sınıf öğrencilerinin yeni bir oyun hazırladığını duyar duymaz, onlarla konuşmak için yanlarına gittim. Oyunun gösteriminden önce hakkında size bilgi veren bir yazı yazmak benim için büyük bir keyif olacaktı.  4. sınıf bitirme projesi olarak, 11 Aralık’ta Bilkent MSSF Tiyatro Salonu’nda oynayacakları oyun; Tracy Letts’in yazdığı bir tiyatro oyunu olan Böcek. Hep merak etmişimdir; provalar nasıl geçiyor, sahne arkasındaki atmosfer nasıl, oyuncular rollerine nasıl hazırlanıyor… Röportaj için yanlarına gittiğimde beni büyük bir samimiyetle karşılayan Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü Bölüm Başkanı, aynı zamanda Böcek oyununun yönetmeni Jason Hale önce oyun hakkında kısaca bir bilgi verdi. Sürecin nasıl geçtiğini, hazırlık aşamalarında kimlerin yardım ettiğini, dekorlarının oyuna göre nasıl seçildiğini anlattı. Oyunda beş kişi oynayacaklardı, fakat onlarla beraber oyuna hazırlanan birkaç öğrenci daha vardı. Oyun sırasında hazırlanmalarından, makyaj ve sese kadar oyunculara yardımcı olacak olan birinci sınıf öğrencilerini gördüğümde; ne kadar çok emek harcandığını da görmüş oldum.

Sıra geldi çattı; oyunda oynayacak birbirinden yetenekli, işlerine derin bir tutku ile bağlı ve sevecen öğrencilerle tanışmaya; Baran Can Eraslan, Barbaros Efe Türkay, Melisa Su Taşkıran, Beste Güven ve Hakan Coşar. Onlara merak ettiğim tüm soruları sordum, onlar da tüm samimiyetleri ile cevap verdiler.

GazeteBilkent: Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

Melisa Su Taşkıran: 1992 yılında Ankara’da doğdum. 15- 16 yaşlarımda tiyatroyla ilgilenmek istediğime karar verdim. Onun öncesinde sürekli tiyatroya giderdim. 2009 yılında Bilkent Üniversitesi tiyatro bölümünü kazandım. Devlet Opera Balesi’nde bir süre figüran olarak çalıştım. Onun dışında müzikle ilgileniyorum.

Beste Güven: 1991 doğumluyum.  Hayatımın birçok bölümünü Bilkent’te geçirdim.  Altı yaşımda piyano eğitimi alırken bu sahneyi gördüm. Daha sonra tiyatro bölümünü okumaya karar verdim.

Baran Can Eraslan: İzmir doğumluyum. Üniversiteyi okumak için Ankara’ya geldim. Tiyatroya liseden önce, sokak tiyatrosu ile başladım. Tiyatroyu meslek olarak seçmeyi çok istiyordum. Liseyi okuduktan sonra tiyatro okumaya kesin bir şekilde karar verdim ama aklımda hiç Bilkent Üniversitesi yoktu. Babam denememi söyledi, denedim. Sınavına girdiğim ilk okul burasıydı ve kazanınca burada kalmak istedim.

Barbaros Efe Türkay: Ben de liseden önce ve lise dönemimde tiyatroyla ilgileniyordum. Oyunlarda oynamak için derslerden kaçıyordum. Başım çok belaya girdi. Ben de Bilkent Üniversitesi’ni kazandım ve burada okumaya başladım. Çok da keyif alıyorum.

Hakan Coşar: Ben 3. sınıf öğrencisiyim. 4. sınıf projesinde yer almak çok güzel bir şey, özellikle eğer alt sınıfsanız. Tiyatroda genelde bir usta çırak ilişkisi olduğu için henüz 3. sınıfken 4. sınıf öğrencilerinin sahnesine çıkabilmek çok gurur verici. 27 yaşındayım. Gazi Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdim. 2004 yılında girdiğim bir üniversiteydi, aynı zamanda iki okulun sınavına daha girmiştim. Bunlardan biri Bilkent Üniversitesi idi. Kazanamadım ve gazetecilik okudum. Okulu bitirdikten sonra tekrar denemeye karar verdim. 2011 yılında Bilkent Üniversitesi Tiyatro bölümünü kazandım. Ailem de bana çok destek oldu. Burada olmaktan dolayı çok mutluyum.

 GazeteBilkent: ‘Böcek’ adlı oyunun oynanmasına kim karar verdi? Neden bu oyunu seçtiniz?

Barbaros Efe Türkay: Bölüm başkanımız, sayın Jason Hale seçti. Gerçi, biz önceden birçok metin okuyoruz. Elimizde birkaç seçenek vardı ama hepsi İngilizce idi; onları çevirmek lazımdı. Böcek oyununun hali hazırda Türkçesi vardı ama biz de üzerinden geçtik orijinalinden bakarak.  Birçok faktör göz önünde bulundurularak; bu oyunu oynamaya karar verildi.

Melisa Su Taşkıran: Aslında biz ilk perdenin son sahnesini, geçen yıl 3. sınıfın final sınavında Baran ile beraber oynadık. Sınav sırasında çok beğenildi. Yönetmenimizin aklına bu oyun biraz oradan girdi. Sene başında zaten sürekli konuştuk, birkaç oyun baktık. En sonunda bu oyuna karar verildi.

GazeteBilkent: Hangi karakteri oynayacağınız neye göre seçildi?  

Baran Can Eraslan: Karakterler, yönetmenimiz Jason Hale tarafından role uygunluğa göre seçildi. Yönetmenin gördüğü bir fotoğraf vardır ve onun içine oturttuğu birkaç şablon vardır. O şablona yakın olanları seçiyordur.

Beste Güven: Yönetmenimiz iki yıldır bizimle çalışıyor. Bizim neyi yapabileceğimizi bildiği için o karar verdi.

IMG_6749

Baran Can Eraslan

GazeteBilkent: Böcek‘ten okurlarımıza kısaca bahsedebilir misiniz?

Baran Can Eraslan: Oyun Amerika’da geçiyor, motel odasında. İki hayatın kesiştiği bir hikâyeyi anlatıyor. Bir tanesi yıllarca Amerika için savaşmış, Amerikan askerliğini meslek olarak seçmek isteyen bir asker. Onun savaş boyunca kaldığı koşullardan ve biraz da ailesinden gelen genetik sıkıntılardan dolayı içine düştüğü bir hastalık sonucu orduda yaşadığı problemlerle beraber kaçıp gelmesini ve burada yine hayatı kaybeden biri olarak yaşamış bir kadınla karşılaşmasını anlatıyor. Onların başından geçen olaylarla ilgili ama ne olduklarını söyleyemeyeceğim, onu oyunu izlerken göreceğiz.

IMG_6727

Barbaros Efe Türkay

GazeteBilkent: Oynadığınız karakterlerde kendinize benzettiğiniz yönler var mı, eleştirdiğiniz?

Barbaros Efe Türkay: Benim karakterim ‘Jerry’ diye bir karakter. Ben oyundaki kadınlardan birinin eski kocasını oynuyorum. O da hayatın zorluklarını yaşamış, çocuğunu kaybetmiş, çabuk öfkelenen ve saldırgan biri. Çabuk parlıyor, bende de var o özellik; ben de çabuk parlayıp çabuk sönebiliyorum, saman alevi gibi. Karakteri gerçekten seviyor karısı. Aslında iyi bir baba olduğunu düşünüyorum Jerry’nin; sadece hayat onu yormuş. Hapse girmiş, çıkmış. Zor bir hayat geçirmiş, o yüzden neden hayata karşı bu kadar öfkeli olduğunu anlayabiliyorum.

Melisa Su Taşkıran: Ben ‘Agnes’i karakter olarak seviyorum. Biraz kayıp bir karakter. Nereye çeksen oraya gidebilecek bir yapısı var; çünkü çok fazla şey yaşamış ve yorulmuş. Ben onun kadar çok şey yaşamadım tabii ama biraz benziyoruz. Ufak tefek benzerliklerimiz var, nereye çeksen oraya aklım kayar gibi olur bazen benim de ama toparlarım. Yaptığı çok büyük hatalar da var ama, kızdığım yerler de var kendisine.

Hakan Coşar: Benim karakterim de ‘Doktor Sweet’. Oyunda çok kısa bir süre bulunuyor, ikinci perdenin sonlarına doğru görüyoruz. Oyundaki ‘Peter2 karakterinin doktoru aslında. Çok fazla da ipucu vermeden anlatmaya çalışıyorum oyununda esprisinin kaçmaması için. Genel özelliklerine bakarsak biraz faydacı bir adam. Askeri bir hastanede psikiyatrist. Sakin, insanları çözmeye çalışan, bulunduğu durumdan bir fayda çıkararak stratejisini belirleyen, hayati bir durumda soğukkanlılık ile yaklaşan karakter. Her zaman iyi midir soğukkanlı olmak kötümü onu da görüyoruz bir yandan.

Baran Can Eraslan: ‘Peter’ benim karakterim de. Peter bir kaybeden. Yani hayatında çok fazla tutunacak bir şeyi olduğunu sanmıyorum. Kaybettikçe iyice dibe batmış ve şu an bulunduğu konumda ne yapacağını bilemeyen, sığınacak bir yeri dahi olmayan; aslında çok naif bir karakter. Ben karakterimi eleştirmiyorum, ona inanıyorum. İnanmak, hak vermek zorundayım ve veriyorum.

Beste Güven: Aklımın ucundan dahi geçmeyen bir rol benim için; çünkü lezbiyen olmak, uyuşturucu kullanmak, motorcu bir tayfayla takılmak gibi şeyler hiç aşina olmadığım şeyler olduğundan beni çok fazla zorlayan bir karakter ‘R.C’.

IMG_6730

Melisa Su Taşkıran

GazeteBilkent: Oynarken zorladınız sahneler oldu mu?

Beste Güven: Oyunda Melisa ile gülüştüğümüz sahneler var. Uyuşturucu kullanmış gibi davranıyoruz. Bunların doğal olması gerekiyor ve bu sahnelerde birazcık zorlandık.

Melisa Su Taşkıran: Aynı anda konuştuğumuz sahneler var mesela. Günlük hayatta da aynı anda konuşuyoruz. Bu sahnelerde teknik olarak biraz zorluk çektik. Onun dışında karakterlerin girdiği duygular çok inişli çıkışlı. Başta bu durum bizi biraz zorladı.

IMG_6718

Beste Güven

 GazeteBilkent: Bir hafta önce internette, oyununuz ile ilgili kısa bir tanıtıcı film yayınladınız. Kurgu, fikir ve çekimler size mi ait? Diğer karakterlere ait videolar da görecek miyiz?

Baran Can Eraslan: Çekimler için profesyonel destek aldık. Arkadaşlarımızdan rica ettik, onlar da bu okuldan mezunlar. Yavaş yavaş tiyatroda da böyle şeyler yapılmaya başlandı artık. Provalardan kareler olarak çekmeyelim diye düşündük. Her karakterin bir ön hikâyesi var, geçmişi. O geçmişten kesitler sunup çekelim dedik. Hem izleyiciye bazı ipuçları verelim; hem de biraz daha merak uyandıralım istedik. Şu an benim karakterimin olduğu bir video çekildi. Her karakterin olacak ve yayınlayacağız.

Melisa Su Taşkıran: Benimki geçtiğimiz günlerde çekildi. Hepimizinki, birer hafta arayla internette yayınlanacak.

GazeteBilkent: Oyuna herhangi bir ekleme ya da çıkarma yaptınız mı? Kendi yorumlarınızı kattığınız yerler oldu mu; yoksa orijinaline mi bağlı kaldınız?

Barbaros Efe Türkay: Çevrilmiş metni baştan sona tekrar çevirdik. Çeviriyle ilgili bazı sıkıntılar vardı. İngilizce’den Türkçeye çeviri yaparken bazı kelimelerin birebir karşılığı çıkamayabiliyor. Tüm metni cümle cümle okuyup, baştan çevirdik.

Hakan Coşar: Tabii, bunları elimizdeki Türkçe ve orijinal metni göz önünde bulundurarak yaptık.

IMG_6744

Hakan Coşar

GazeteBilkent: Seyircilerin oyunlardan önce; nasıl oynayacağınızdan, dekor ve makyajlara kadar belirli bir beklentisi oluyor ve bu beklentilerle sizi izlemeye geliyorlar. Bu durum karşısındaki duygularınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Baran Can Eraslan: Karakterlerimizi onlarla paylaşmak yeterli bizim için. Bu bir öğrenci projesi en başta; bunun unutulmaması gerekiyor. Burada yaptığımız her şey, profesyonelliğe giden yolda bizim birer adımımız. Beklentilerin yüksek olduğunu biliyorum, en azından kendi çevremden. Hikâyeyi bilenler oluyor, koyduğumuz videoyu görenler oldu, arada provaya uğrayanlar var. Biz de dâhil, herkes iyi bir iş çıkacağını düşünüyoruz. Elimizden gelen her şeyi yapacağız.

Hakan Coşar: Oyun tür olarak da alışılmışın dışında bir tür. Oyunun türü gerilim. In your face akımına mensup bir oyun. O yüzden bunu bilen seyirci belli bir beklenti ile gelecektir ama hepimiz burada canla başla efektinden tutun dekoruna, karakterlerin en ufak ayrıntısına kadar düşünüyoruz. Bu anlamda, beklentileri karşılamak adına bizler özel bir çaba sarf etmiyoruz. İşimiz bu olduğu için ve işimize olan saygımızdan dolayı özel bir çaba sarf ediyoruz demek daha doğru olur.

Barbaros Efe Türkay: Amerika’nın belli bir bölgesine ait oyun olduğu için karakterler çok Amerikan ve bazı şeyleri burada yapmak çok zor oluyor. Çok iyi yapmak lazım yoksa Hollywood aksiyon filmine dönebilir. Rolümü çok karikatürize etmeden oynamaya çalışıyorum.

Melisa Su Taşkıran: Oynadığımız türlere alakalı bence var olan beklentiler. Şiddet, cinsellik, çıplaklık var ve bunlar cesaret isteyen şeyler. Merak uyandıran unsurlar.

GazeteBilkent: Sizce seyirci en çok hangi sahneden etkilenecek?

Beste Güven: Bence ikinci sahne seyirciyi çok etkileyecek. Dördümüzün bir arada olduğu bir sahne; Şiddetin olduğu, kanın olduğu…  Müziklerde işin içine gireceği için değişik bir atmosfer olacağını düşünüyorum.

GazeteBilkent: Oyun kaç kere gösterilecek?

Baran Can Eraslan: Aralığın 11’inde çıkacak oyun. O zaman kadar hazırda olan oyunlarımızı oynayacağız. 11’inden sonra, dönem sonuna kadar her Perşembe Böcek’i oynayacağız. 2. dönemde başka bir bitirme projemiz olacak ama o henüz belli değil. Aslında yapılmaya çalışılan şey şu; haftanın belirli günlerini boş geçmeden, en azından her hafta bu sahnenin dolu olmasını, seyircinin buraya ısınmasını sağlamak. Çünkü bu bir alışkanlık meselesi, tiyatroya gitmek bir alışkanlıktır. Bu nedenden dolayı, sahneyi boş bırakmamaya özen gösteriyoruz.

Melisa Su Taşkıran: İkinci dönem farklı bir yönetmenle çalışacağız. Ayrıca sene sonunda tiyatro festivalimiz oluyor. O festivalde de bu oyun oynanacak.

IMG_6743

Makyaj ve Saç Provasından Bir Kare

GazeteBilkent: Kullanılacak dekor ve kostümleri kim seçiyor?

Baran Can Eraslan: Herkesin belirli bir fikri oluyor ve bunlar değerlendiriliyor. Yönetmenimiz bizden bunları belirlerken bazı araştırmalar yapmamızı istiyor. Oyundaki şehirle ilgili bulabildiğimiz her şeyi bulmamızı istiyor; renkler, kıyafetler, kumaş parçaları, insan tipolojisi… Birbirimizin getirdiği objelerden yararlanabiliyoruz.

Melisa Su Taşkıran: Yönetmenimiz bize her zaman nasıl hissettiğimizi soruyor. Biz de önerilerde bulunuyoruz, zaten kendisi önerilere her zaman açık. Bizi ne daha iyi ileri götürecekse ona göre kararlar veren bir yönetmen.

Barbaros Efe Türkay: Mesela, ben oyunda bıyık kullanmayı tercih ettim. Yönetmenimize danıştım ve onayladı.

GazeteBilkent: Biz seyirciler olarak hep sahne önünü görüyoruz. Bizlere biraz da sahne arkasındaki atmosferden bahseder misiniz?

Melisa Su Taşkıran: Arkası tam bir kaos. Koşanlar, eşyasını arayanlar… Bir sürü aksesuar ve kıyafetimiz var. Birkaç şey kayboluyor, onları bulmak için bazen panikle koşturduğumuz oluyor.

Barbaros Efe Türkay: Genelde bir panik oluyor ama tatlı bir panik.

Baran Can Eraslan: Atmosferin günü gününü tutmuyor. Bazen çok gergin, bazen çok keyifli oluyoruz.

Beste Güven: Mutlaka bir panik oluyor;o nerede, bu nerede gibi…

Hakan Coşar: Ben 3. sınıf olarak onları dışardan gözlemlediğim zaman birbirlerini anlama konusunda inanılmaz çaba sarf eden ve bu konuda belli stratejileri geliştirmiş, ortak kuralların farkında olan ve buna göre davranma gerekliliğini ve sorumluluğunu kabul etmiş olduklarını görüyorum. Sanırım ben birçok 4. Sınıf öğrencilerinde aynı şeyi gördüm. Sanatla uğraşıyoruz, insanla ilgili bir iş yaptığımız için insana saygısızlık edebileceğimiz hiçbir şeyin yaptığımız işte yeri olamaz.

GazeteBilkent: Peki, sen 3. sınıf olarak bu projeye nasıl dâhil oldun?

Hakan Coşar: Biz üçüncü sınıfta iki erkeğiz. Yönetmenimiz benimle ve diğer sınıf arkadaşım ile ufak bir okuma provası yaptı. Dediğimiz gibi yönetmenin kafasında oluşturduğu belirli bir fotoğraf var ve ona en fazla uyduğunu düşündüğü kişiyi seçmek istedi. Ben seçildim ama; bu demek değil ki ben daha yetenekliyim. Tamamen, fotoğrafa uyma meselesi.

 

Öğrencilerin beraber çalıştığı, ödüllü oyuncu Meltem Keskin Bayur da oyuna emeği geçen eğitmenlerden birisi. Kendisi aynı zamanda, oyunun Türkçe’ye çevrilmesinde büyük katkı sağlamıştır.

Oyuncularla gerçekleştirdiğimiz bu güzel sohbetin ardından, değerli yönetmenleri Jason Hale ile sohbetimize başladık.

 

GazeteBilkent: Bize kendinden kısaca bahsedebilir misiniz?

IMG_6726

Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü/ Bölüm Başkanı- ‘Böcek’ Oyunu Yönetmeni Jason Hale

Allentown, Pennslyvania’danım.  Tiyatro çalışmalarıma orada 17 yaşında başladım, profesyonel olarak çalışacak kadar şanslıydım. 18 yaşında New York’a taşındım. 25 yıldır burada yaşıyorum. 12 yıl aktörlük yaptım. Hollywood yapımlarında ve yabancı yapımlarda yer aldım. Daha sonra hocalığa başladım. Hocalığa başladıktan sonra, yönetmenlik de beraberinde geldi. New York Üniversitesi’nde fakültelerde ve büyük konservatuarlarda ders verdim. Türkiye’ye yolumun nasıl düştüğüne gelirsek; eşim Türk. İlk defa 2005 yılında İstanbul’a bir workshop vermeye geldim. Farklı bir öğretim tekniğinde uzmanlaşmıştım. Dünyaya bu eşsiz Amerikan tekniğini öğretmek için geziyordum.  2011’de Türk Devlet Tiyatrosu için bir oyun yönettim. Oldukça başarılı bir oyundu. İki kadın başrol, en iyi kadın aktör ödülünü kazandı. Lara’yı oynayan kadın oyuncu, yılın en iyi tiyatro oyuncusu ödülünü kazandı. Bu deneyimle Bilkent Üniversitesi’ndeki hocalarla tanıştım. Bir değişime gitmek istediklerini, yeni hocalar aradıklarını biliyordum. Başvurdum ve iki yıl sonra sonunda beni işe aldılar. Geçen sene konuk doçent olarak çalıştım ve geçen senenin ortasında bölüm başkanı olmamı istediler. Sonunda buradayım.

GazeteBilkent: Böcek adlı oyunu neden tercih ettiniz? Özel bir sebebi var mı?

Öğrencilerin, aktör olarak, mezuniyet yılında ilk projelerinin daha gerçekçi olması gerekiyor. Psikolojik gerçeklik içeren bir şey olmalı. İkincisi kriter olarak da; stili olan bir oyun gerekli, klasik dönem oyunundansa. Öğrenciler buradayken dört proje yapıyorlar. İki ‘junior’ projesi. Bunlar daha kısa, 30 dakika ve 1,5 saat arası. Mezuniyet senesi onları bir sonraki adıma geçirmeyi amaçlıyor. Bu oyun öğrencilerin, yönetmenle beraber oyunun bütün deneyimini yaşamaları ve öğrencilikten profesyonelliğe geçişin farkını anlamaları için seçildi. Ayrıca; sadece dört öğrencimiz var. Aktör ve öğrenci olarak bütün roller duygusal olarak çok zahmet isteyen roller. Risk almaları gerekiyor.

GazeteBilkent: Hangi oyuncunun hangi rolü oynayacağına nasıl karar verdiniz?

Başta çok açıktım, bir hafta okumalar yaptık. Sonra hepimiz, kimin kimi oynayacağını bariz olarak hissettik.

GazeteBilkent: Öğrencilerinizden büyük beklentileriniz var mı?

Kendilerini, gerçek anlamda koşullara ve rollere vermelerini bekliyorum. Beklentim büyük.

IMG_6764

Provadan bir kare

GazeteBilkent: Provalarda geçirdiğiniz süreci anlatır mısınız?

4.5- 5 hafta okuma yaptık. Oyunu en baştan tekrar tekrar okuyara,  onların oyunu ortaya çıkarmadan önce, onu derin olarak anlamasını istedim. Masanın etrafında, okuyarak çok zaman harcıyoruz. Yaklaşık dört saat okuma yapıyoruz. Benim en büyük adımım, çok araştırma yapıp oyunu eşsiz yapanı bulmak oldu; oyunu evrensel yapan unsurları fark etmek ama aynı zamanda, Güney Amerika’ya özgü olan ögeleri de tespit etmek. Sadece oynamalarını değil; karakterlerle benzeşen noktalarını bulmalarını, kendi eşsiz karakterlerini yaratmalarını istiyorum. Onları, kendilerinden bir parçanın olmadığı karakterler olarak oynamalarını istemiyorum.

GazeteBilkent: Bu sene öğrencilerinizle gerçekleştireceğiniz başka projeleriniz var mı?

Bu sene iki proje var. Biri bölümden bazı öğrencilerimizle; BSO ve tiyatro bölümüyle beraber Broadway şarkılarını sunacağız.16 Mayıs’ta sunumumuz olacak. ‘Junior’ projesini yönetme ihtimalim de var. İki junior projesi yapıyorlar, biri İngilizce oynanıyor.

 Oyunda ışık tasarımı ile ilgilenen Yılmaz Ertekin ise oyuna büyük emeği geçenlerden. Kendisine, röportaj sırasında gösterdiği samimiyetten dolayı çok teşekkür ederiz.

IMG_6755

Yılmaz Ertekin

Oyunu ve oyuncuları daha yakından takip etmek isterseniz aşağıda linklerden yararlanabilirsiniz:

http://www.bilkenttiyatro.com/

http://www.youtube.com/channel/UCY9JDPDOgu5a774wcDTYUdg

https://www.facebook.com/groups/1514937095420829/1516618488586023/?notif_t=group_activity

Leave a Reply