GazeteBilkent olarak 13 Mart’ta Bilkent İşletme ve Ekonomi Topluluğu (MEC) tarafından düzenlenen Hult Prize yarışmasına basın olarak katıldık. Hult Prize yarışması her sene gezegenin sorunlarını sosyal girişimcilikle çözmeyi hedefleyen gençlere açılıyor. Yarışmanın bu seneki konusu sürdürülebilirlik kapsamında moda. Bilkent’teki yarışma kolu ise sadece başlangıç, Bilkent’ten bir takım seçildikten sonra bu takım Avrupa’ya gönderilecek ve Bilkent’le birlikte Türkiye’yi de temsil etme onuruna sahip olacak.
Projeleri ile birçok insana yardım etmek isteyen ve 1,000,000$ değerindeki ödül uğruna çalışan ekiplerin projelerinin sergilendiği etkinliğin kilit noktalarını sizler için derledik.
Etkinlik, Türk halkını derinden etkileyen Kahramanmaraş depremine atıfla başladı. Hult Prize Vakfı’nın bu süreçteki yardımlarından ve öğrencilere motivasyon sağlamak için elinden geleni yaptığından bahsedildi. Bilkent işletme fakültesinin dekan yardımcısı Lale Gümüşlüoğlu’ nun kısa konuşmasından sonra yarışmanın sistemi açıklandı.
Toplamda beş grup projelerini onar dakika sunacaktı ve her jüri üyesi öğrencilere bir soru soracaktı. Böylece hem jüri üyeleri projeleri pür dikkat dinleyecek hem de öğrenciler projelerini hangi alanlarda geliştirmeleri gerektiğini fark edeceklerdi. Ayrıca Hult Prize’ın gönderdiği formalar ile öğrenciler arası eşitlik sağlanacaktı. Sunum yapacak grupların sırası ise kendi projelerini gönderme sıralarına göre seçilecekti. Gruplar sırasıyla şöyleydi: Fashion Cloud Library, DEVIN, Êcoes, Green Anka ve Equallypad.
İlk grup olan Fashion Cloud Library’nin temel çalışması “upcycling” üzerineydi yani ürünleri sadece geri dönüştürmek ile kalmayıp yeni ürünlerdebu dönüştürülmüş ürünleri kullanmayı amaçlıyorlardı. Süreci ise bağışlarla aldıkları kumaşları ve kırpıntıları kendi kuracakları moda kütüphanelerinde yeniden işleyip oluşan yeni ürünleri çok düşük ücretlerle yeniden satarak sağlamak istiyorlardı.
İkinci grup DEVIN’di. DEVIN’in ana fikirlerinden biri dijital giysi kumbaraları. Amaçları tekstil atıklarını azaltıp geri dönüşümü pratik bir hale getirmekti. Bunun için giysi kumbaralarından kupon kazandırma, tüketiciyi eğitim platformları üzerinden bilinçlendirme gibi fikirler sundular.
Üçüncü grup, “Echoes of Sustainability” (Sürdürülebilirliğin Yankıları) ismini kısaltma olarak kullanan Êcoes’tu. Daha çok “greenwashing” (yeşil aklama) karşıtı bir proje sundular. Bu projede greenwashing’in, markaların çevreci görünmelerine rağmen çevreci olmamalarının önüne geçebilmek için bir platform kurulması amaçlandı. Platformda yer alabilmek isteyen markalar Êcoes’un anlaşmalı olduğu ancak kendilerinden bağımsız olan bir denetim firmasından onay almak zorunda olacak, bu sayede şeffaflıkla sürdürülebilir markalar keşfedilebilecekti. Bunun yanında Êcoes, önceliğin küçük işletmeler olacağını da belirtti.
Dördüncü grup olan Green Anka da moda üzerine bir platform oluşturmayı hedefliyordu. Kendilerini Trendyol gibi alışveriş platformları ile karşılaştıran bu ekip, daha düşük komisyon oranları sağlayarak özellikle küçük ve sürdürülebilir markaları kendilerine çekmek istediklerinden bahsetti. Kısaca sürdürülebilir markalar ve bu markalardan alışveriş yapmak isteyenler arasında bir köprü oluşturmak isteyen bu grup, edindikleri kârın bir kısmını eğitimle ilgilenen vakıflara bağışlamak istediklerini de belirtti.
Beşinci grup, Equalypads öncelikle menstrüel stigmaya ve regl yoksulluğuna değindi. Planları tekrar kullanılabilir bir pedi piyasaya sunmaktı. Araştırma ve geliştirme aşamalarının hala bitmemiş olduğunu vurgulayan grup, pedin 4 katlı olmasını planlamış. Bu katlardan sadece birisinde geri dönüştürülemeyen madde bulunacağını ilettiler. Hedefleri,Pedlerin dağıtımı için de fazladan bir araç kullanmak yerine havalimanlarında çoktan belirli bir ülkeye seyahat eden insanlara bu pedlerin paketlerini vermekti ve Böylece hem dağıtımda ortaya çıkan karbon ayak izini silmeyi hem de ulaşımı zor ülkelere daha hızlı bir şekilde dağıtım yapabilmeyi planladılar.
Jürilerin bu beş gruba verdiği geri bildirimlerden birisi moda artıklarının toplanmasının ne kadar zor olduğuydu. Atıkları toplamanın yanı sıra bu atıkların ulaşımında, işlenmesinde ortaya çıkabilecek karbon ayak izine de vurgu yaptılar. Sürdürülebilirlik sektöründeki denetimcilerin güvenilirliğinin çok da yüksek olmadığını ve buna da bir çözüm bulunması gerektiğini de eklediler.
Daha sonra karar verme odasına geçen jüriler, birinciyi DEVIN olarak açıkladılar. Kazanan grubu kutluyoruz, MEC’e ve yarışmacılara teşekkürler!
Elif Büşra Karaziyan & Zeynep Çırnaz