Gözlerimiz buğulu ve yüreğimiz burnumuzun ucunda geçirdiğimiz bu 10 Kasım haftasında, Atamızı anarken uğrayabileceğimiz bir sergi var bu aralar CEPA Alışveriş Merkezi’nde: “Gazete ve Fotoğraflarla Türkiye’nin Hüzün Günü Sergisi”.
Atamızın ölümünü ve takip eden günleri, dönemin orijinal gazete sayfalarıyla ve fotoğraflarla yansıtan bu sergi gezilmeye değer. Şahsen, her bir parçayı okumaya bir iki dakikanızı ayırmanızı tavsiye ederim. 1938 yılına bizzat gitmiş; gazeteciden bir gazete almış ve Atatürk’ün vefat haberini öğrenmiş ve herkesle birlikte tek yürek olup yas tutuyormuş gibi hissediyorsunuz. Fonda verilen müzik ve yer yer Atatürk’ün gerçek sesi de bu atmosfere uyum sağlamanıza oldukça yardımcı oluyor. Bu dönemde belki de en çok ihtiyacımız olan şey, Atamızı ve bize emanet ettiklerini hatırlamak, onları ne pahasına olursa olsun koruma ve geliştirme ruhuna tekrar bürünmek. Bu sergide vakit geçirmenin ve bu konuya biraz kafa yormanın, bu dediğim ruha girmemize yardımcı olacağını tahmin ediyorum.
Ulus, Cumhuriyet, Tan, Kurun, Zafer, Son Posta, Hürriyet bu sergide sayfalarına yer verilen gazeteler arasında. 9 Kasım’da ve 10 Kasım’ın ilk baskısında Atatürk’ün sağlık durumu raporları; 10 Kasım’da Atamızın vefatı, takip eden günlerde Dolmabahçe’ye akan hüzün ve sevgi seli, Atasına son derece bağlı Türk milletinin günlerce süren saygı duruşları ve ziyaretleri, ardından naaşın Ankara’ya sevk edilişi, yıllar sonra Atamızın ebedi ikametgâhı olan Anıtkabir’e defni ve daha pek çok tarihsel bilgi, bu sergide ilk elden ziyaretçilerle paylaşılmış. Gazeteler tarihin en yanılmaz tanıklarından birisi bana göre. Bu nedenle, tarihi insanların bize anlattıkları kadarıyla değil; bizzat tanık olarak öğrenmek istiyorsanız bu sergi sizin için bir fırsat olabilir.
Sergi 18 Kasım’a kadar, CEPA Alışveriş Merkezi’nin giriş katında görülebilir. Not etmeye değer bulduğum birkaç başlık şu şekilde:
“Atatürk’ün ölümü görmüş olanlar, bir daha kime ağlayacaksınız?”
“Mebuslar Atatürk için 5 dakika sükut ettiler, o süre zarfında sade hıçkırık işitiliyordu.”
“Dolmabahçe’de gecenin bu saatinde hala sıra bekleyen 50 bin kişi var. Dolmabahçe’ye inemeyenler Taksim abidesini çiçeğe gömüyorlar ve başlarını taşlara dayayıp ağlıyorlar.”
“Atatürk çocukları o gün hep bir ağızdan ant içerek onun mukaddes emanetini korumaya yemin ettiler.”