Antik Doğu’da Güçlü Bir Kadın: Nefertiti

Antik Çağ’da Batı, buyurgan erkeklerin dövüş ve siyaset arenasıyken; Doğu, üretken ana tanrıçaların ve kraliçelerin egemen olduğu zengin bir dünyaydı. Yarı çıplak, zarif bedenleriyle, ağır zırhlar içinde korunan Batılı erkeklere yalın kılıçla saldıran kadın savaşçılar, Amazonlar, Olba Kraliçesi Aba, Halikarnas’ta Kral Mausolos’un dul eşi Kraliçe Artemisis, Karya’da granitten Alinda kendini kuran Kraliçe Ada, Palmira Kraliçesi Zenobia ve Mısır Kraliçesi Kleopatra, Doğu monarşilerinin birer yıldızı, doğunun birer simgesi değil midir?

İlk çağda, insanlık tarihinin en erken dönemlerinde, pek çok zafer kazanan, kişiye verilen yüksek değer ve bütün insanlar için sosyal adalet kavramıyla, kelimenin tam anlamıyla “medeni” bir kültür olan Eski Mısır da, bu simgelerden sadece birinin değil birçoğunun vatanı olmuştur. Güneşin Hizmetkârı Akhenaten’in güzeller güzeli eşi Nefertiti de;  kadınların serbest, bağnaz düşüncelerle kısıtlanmamış bir hayat yaşadıkları Doğu toplumunun can verdiği güçlü kadınlardan biridir.

Eski Mısır’da, XVIII. Hanedanın tüm firavunlarının yatırımlarını, Teb kenti ve Tanrı Amon inancı yönünde yapmaları nedeniyle ortaya çıkan bu olağanüstü büyüme ve güçlenme karşısında, diğer inançlılar ve kentlerle; bunlara bağlı rahip ve halk toplulukları, Teb kentinin yönetimine ve Tanrı Amon inancının boyunduruğuna girmek zorunda kalmaktaydı. Bu sorunlara bir çözüm, bu hanedanın dokuzuncu firavunu IV. Amenhotep tarafından uygulamaya kondu: Amenhotep, Amon’a ve çok tanrılı inanca karşı güneşe tapan ve onu kutsal sayan “Aten” inancını güçlendirmeye karar verdi. Amenhotep, önce Amon başrahibinin siyasal gücünü sona erdirdi, daha sonra da Tanrı Amon’un güçlü merkezi Teb’i terk ederek, başkenti, orta Mısır’da, çölün ortasında, “Güneşin Ufku” anlamına gelen  “Akhet-Aten” kendine taşıdı. Bu firavunun, Mitanni Kralı’nın kızı Tadukhepa ile evlenmesi Mısır tarihinin bu renkli dönemini daha da ilginç kıldı. Bu kraliçe, güzelliği ve zarafeti günümüzde de konuşulan, pek çok kozmetik firmasına esin kaynağı olan Nefertiti’den başkası değildi. İsmi, Mısır’a gelmesiyle “Güzel geldi”  anlamında “Nefertiti” olarak değiştirilen kraliçe, kocasının Aten inancına öncülük etmesiyle, ”Güzellik Aten’in güzelliğidir” anlamına gelen “Nefer Nefru Aten” adını benimsedi.

Akhenaten ve Nefertiti, önceki firavunların aksine, zaman zaman “Aten’in yeryüzündeki gölgesi” sıfatıyla halkın karşısına çıkıyordu. O ve Nefertiti, bu inancı  “Yaratıcı tek tanrı Güneş” ilkesi çerçevesinde genişleterek, kurumları ve buna bağlı olarak geleneklerde köklü bir değişimi gerçekleştirdiler. Güneş ve doğal güzelliklere bağlı kalan bu inanç, kapalı karanlık tapınaklar ve birçok tanrı heykeli yerine, güneş ışıklarının iyilik ve hayat saçtığı üstü açık tapınaklar, her yanı çiçeklerle süslenmiş saraylarla, doğal ve gerçekçi bir sanat türünü ortaya çıkarttı.

Nefertiti, bu dönemde yaşanan değişikliklerle birlikte Mısır’ın belki de gelmiş geçmiş en güçlü kadını haline geldi, çünkü kocası Akhenaten yani firavunla aynı düzeyde bulunuyordu; firavunun uygulaması gereken cezaları ya da yapması gereken işleri yapabilme yetkisi vardı.

Yeni başkentinden Aten inancını yaymaya çalışan firavunun ve karısının, Amon inancını yok etmeyi hedef alarak sürdürdüğü baskıcı girişimler, başta Amon’un kenti Teb, Ra’nın kenti Heliopolis ve Ptah’ın kenti Memphis olmak üzere Mısır’ın diğer kentlerinden ve çeşitli inançlara ait halk topluluklarından büyük tepki gördü ve Aten inancı istedikleri ölçüde yaygınlaşamadı. Amenhotep’in hükümdarlığının son yıllarında Amon rahipleriyle anlaşmak istemesi üzerine, Aten dinine bağlı eşi Kraliçe Nefertiti kendisinden ayrı yaşamaya başladı ve yönetimi Akhenaton’un elinden aldı, Akhenaton saraya yayılan salgın bir hastalıktan öldükten sonra da ölünceye kadar tahtta kaldı.

Mısır Firavunu IV. Amenhotep’in (sonradan Akhenaton) eşi, Firavun Tutankhamon’un kaynanası olan Mısır Kraliçesi Nefertiti, günümüzde güzelliğin sembolü ve gelmiş geçmiş en güzel kraliçe olarak kabul edilmektedir; ancak o, bunun ötesinde Doğu kadınının kendi başına ayakta kalma mücadelesinin ve gücünün simgesidir. Ölümlerinden sonra Akhenaton’la kurduğu din güç kaybedip unutulmasına, birlikte yarattıkları değişimler çöl kumları arasında kaybolmuş olmasına, isimleri Eski Mısır devletinin resmi kayıtlarından silinmiş olmasına rağmen; Nefertiti, günümüzde; bu nedenle hala hatırlanmaktadır.

Leave a Reply