Madonna’nın 2006 yılının Eylül ayında İstanbul’a konser vermeye geleceği rivayetleri, yerini bilet sitelerinde satışa bırakınca, o yaşıma kadar deneyimlediğim en büyük heyecanı yaşamıştım. 14 Eylül günü olacağı duyurulan konser, Madonna’ya 195 milyon dolardan daha fazla kazandıran Confessions Tour kapsamında olacaktı. Turnede, 2 milyon dolarlık bir disko topundan çıkacak, atlı karıncaya binecek, çarmıha gerilecek, gitar çalacak, yıllardır söylemediği ve hayranlarının duymak için çıldırdığı şarkıları söyleyecekti; en önemlisi, hiç durmadan dans edecek, bize disko ateşini yeniden getirecek, kısaca sahnede yine bir deve dönüşecekti. Daha sonra, tabii ki heveslerimiz kursağımızda kaldı ve organizasyon şirketleri yüzünden iptal olan bu müthiş konseri DVD’den izlemek zorunda kaldık. 2008 yılında başladığı ve 2009 yılında devam ettiği turnesi Sticky and Sweet de Ramazan yüzünden ülkemize uğrayamayınca, dibimizdeki Sofya’ya kadar gelip burayı teğet geçen Madonna’ya bir kez daha kavuşamamış olduk.
Bu yılın başlarında, son albümü MDNA’ı tanıtmak için bir dünya turuna çıkacağı duyurulduğunda, tabii ki Madonna’yı İstanbul’da görebilmeye dair hiçbir umudum olmadığından, Avrupa’da gidebileceğim ülkeleri işaretlemeye başladım. Tabii ki yine, İstanbul’a konseri getirebileceği konuşulan birkaç organizasyon şirketi, sosyal medyada büyük bir söylenti başlatmıştı. Köşe yazarları da bu dedikoduları duyurunca, işin rengi değişti ve resmi açıklama çok gecikmedi. Yıllardır üyesi olduğum, Madonna’nın resmi internet sitesinde “Istanbul, Turkey” ibaresini ilk gördüğümde yaşadığım heyecan, birkaç yıl önceki bilet heyecanımı ekarte edebilmişti.
7 Haziran’a kadar bitmek bilmeyen bir geri sayım yaptım ve konser sabahı TT Arena’da hazır ve nazır bir şekilde sıraya girdim. Saatler ilerledikçe kalabalık arttı ve konsere 1 saat kaldığında 50.000 kişiyle beraber, sabrımızın son damlalarını, havanın tamamen kararmasını bekleyerek sahneye geç çıkan Madonna için tükettik.
Yazının bundan sonrası bir şuur kaybı nedeniyle belki de gerçekleri yansıtmayabilir; fakat ışıklar kararıp, dansçılar sahnede yerini almaya başladığı andan, Madonna sahneden indiği ana kadar yaşadığım deneyim, zaten dünya dışı bir şeydi ve sözlere dökülmesi mümkün değil. Daha önce okuduğum tüm konser yorumlarında, bunu deneyimlemeyen hiç kimsenin, aslında anlatılan hiçbir şeyi de anlamayacağı yönündeydi. Belki de bunu bildiğimden, olanlardan ziyade, olanların bizdeki etkisini anlatmaya çalışıyorum.
3 rahibin İbranice bir ilahi okumasıyla başlayan, ayin tadındaki açılış, Madonna turnelerinin belki de şu ana kadarki en iyi açılışıydı. Dansçılar bir ritüeli yerine getirerek, “kraliçeyi” selamlıyordu. Ayin de Kraliçe Şabat’ı selamlamayı anlatıyordu zaten. Bir şapelin içinde dua ederken görünen Madonna, ilahi bittiğinde elindeki tüfeğin tersiyle şapelin camlarını kırdı ve 50.000 kişinin çığlığı eşliğinde ilk şarkısına başladı. Elinden silahı bir an olsun düşürmeyen Madonna, Girl Gone Wild’dan sonra, Lil Wayne’in de video görüntüleriyle eşlik ettiği Revolver’a geçti, daha sonra son albümünden, şiddet içerdiği için “temiz baskıda” yer almayan Gang Bang’i söylerken, tüm “aşıklarını” vurdu ve bu yüzden hiç pişman olmadığını defalarca haykırdı. 1986 yılının en büyük hitlerinden biri olan Papa Don’t Preach’le devam eden Madonna’ya özellikle eski hayranları eşlik etti. Şarkı bittiğinde elleri kolları bağlanan Madonna’yı sürükleyen dansçıları Hung Up eşliğinde onu bir ipte yürüttü.
Lady GaGa’nın Born This Way’iyle Madonna’nın Express Yourself’i arasındaki aynılık daha önce de gündeme gelmiş, Madonna “Benim şarkımı yeniden yapmanın iyi bir yolu.” demişti. Bu turnesinde ise, amigo kız gibi giyinen Madonna, Express Yourself’i söylemeye başlayıp nakarattan sonra Born This Way’i de söyleyerek, iki şarkı arasındaki fazla benzerliği bir kere daha ortaya koydu. Born This Way’i bitirdikten sonra “She’s Not Me” diyerek, tek olduğunu bir kez daha duyuran Madonna, bu bölümde büyük alkış aldı. Son albümünün çıkış teklisi Give Me All Your Lovin’le bu bölümü bitiren Madonna, konserdeki en enerjik dansını da bu şarkıya saklamıştı. Konser boyunca Madonna’ya eşlik eden üçlü Kalakan’la beraber hem Open Your Heart gibi eski, hem Masterpiece gibi yeni hitlerini beraber söyleyen Madonna, “müziğin insanları bir araya getirebilen bir güç” olduğunu söyledi.
Justify My Love şarkısına yapılan remix’e çekilen videoyla 1992 yılında Erotica albümünde sahip olduğu alt kimliği “Dita”yı yeniden getiren Madonna, Vogue; Candy Shop-Erotica, Human Nature ve Like a Virgin şarkılarını teatral ve erotik bir şekilde sergiledi. Human Nature’ın sonunda tüm izleyicileri şok ederek, sutyenini indirdi ve şarkısında da söylediği gibi bu ifşasından pişman olmadığını gösterdi. Like a Virgin’i ise alışık olmadığımız bir şekilde, ağlamaklı bir şekilde söyleyen Madonna, tüm bu gösteri ve sahtelikten bıkmış, kostümlerini çıkartmış, kendini özgür bırakmışken, bir dansçı gelip ona yeniden korsesini giydirdi, beli 50 cm kalana kadar korsesini sıkıp onu yeniden büyük sahneye hazırladı. Daha sonra, şu ana kadar hazırlanan en başarılı geçiş videolarından biri olan Nobody Knows Me’de kah Hitler kah Obama olan Madonna, siyaseti, savaşları, eşcinsel düşmanlığını yine bildiği yolla, yani müziğiyle zekice eleştirdi. Bundan sonra son albümünden I’m Addicted ve I’m a Sinner şarkılarını söyleyen Madonna, alkışlar eşliğinde “bis” yapmak için sahneye döndü. 50.000 kişinin belki de hep bir ağızdan söylediği tek şarkı olan Like a Prayer’da, sahnede “devleşmek” ne demek hepimize öğreten Madonna, 2009 hiti Celebration’la konsere son verdi ve Türk dansçısı Yaman’ın Türk bayrağı açtığı son selamları çok büyük alkış aldı. Madonna’nın bir başka sürprizi ise muhtelif şarkılarda profesyonel dansçılarıyla aynı koreografide dans eden oğlu Rocco oldu.
Tüm bu anlattıklarım, sanki 5 dakika içinde gerçekleşti, zaman zaman2 metreötemde duran bu minicik kadın aslında ne kadar dev olduğunu, binlerce defa olduğu gibi, yine ispat etti. Bize ise, konser gününden beri konuştuğumuz anılarımız, şaşkınlıklarımız ve onu bir kez daha görebilme isteği kaldı.