Ayşe Kulin’den Hayata ve Aileye Dair Üçleme

Bu zamana kadar adını sürekli duyduğum ama belirsiz bir nedenle romanlarını okumaktan çekindiğim bir isimdi Ayşe Kulin. Nedenini tam olarak bilemiyorum, belki çocukken bana hediye edilmiş ama bu büyük romanı bana uymaz diye düşünüp kütüphanenin derinliklerine sakladığım “Sevdalinka”buna  sebep. Sonunda her yazara dair bir şeyler tatmak istediğimden, belki meraktan Ayşe Kulin’e de yenildim. Son kitabı Dönüş mayıs ayında raflarda boy göstermiş bende temmuz ayında uzun ve boş saatlerim olduğundan dolayı rafa uzanıp almıştım onu. Birgün içinde de akıp gitmişti roman.

dönüs

Bir aile hikayesiydi, dağılan ve parçaları her tarafa saçılan, acı veren bir hikaye. Kitabın ben merkezinde ailesi boşanmış ve annesiyle Londra’da babasından uzakta hayatına devam eden Derya vardı. Kariyer planları, aşk sancıları, anlaşmakta zorlandığı yabancı kocasıyla tatillere çıkan annesi Eda ve iki senedir hasretle göremediği babasının hikayesini anlatıyor Derya. Annesinin Derya’yı babasından kaçırdığı o uzun iki yılın sonunda Derya tesadüfen babasının annesine gönderdiği mektuplarını buluyor ve böylelikle de Türkiye’ye onu aramaya dönüyordu. Samimi, içten ve merak uyandırıcıydı roman. Ailenin yaşadıklarına tepkisiz kalamıyor ve her satırı okuduğumda biraz daha şaşırıyordum. Öylesine doğal ve bir yandan da sarcısıydı. Keyifle okuyunca ve Ayşe Kulin’in naif dilini keşfedince diğer romanlarını da listeme ekledim.

 ayse-kulin-gizli-anlarin-yolcusu1

Tatildeyken yanıma aldığım kitaplar yetmeyince kendimi kitapçı raflarına bakarken ve Ayşe Kulin’in Gizli Anlar Yolcusu kitabını alırken buldum kendimi. Kitabı karıştırıken gördüğüm Derya, Bora, Eda isimleriyse aklıma Dönüş’‘ü getirdi. Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı ve Dönüş‘ün birbirlerini tamamladıklarını ve aslında birer üçleme olduklarını fark edince daha bir merak ettim ve hemen okumaya başladım Gizli Anların Yolcusu‘nu. Gene aynı akıcı dil bu sefer İlhami’nin yüreğinden akıyordu, yani Derya’nın babasının. Yayınevi sahibi İlhami’nin, ortağı Handan’ın, karısı Eda’nın, yayınevinde çalışan gençlerin, Bora’nın ve kızı Derya’nın hikayesi İlhami’nin dudaklarından dökülüyordu. İçten, yalın ve çok gerçekçiydi anlatılanlar. Hem bir aile hem genç bir adam, hem toplumsal değerler, hem de çok tartışılan cinsiyet tercihleri iç içie geçiyordu. Aile sevgisi, cinsellik, aşk, bağlılık, ihanet her birinin sırtından akıyor ama yere değmiyordu.

 boranin-kitabi-ayse-kulin

Bazı bloglarda Ayşe Kulin’in her karakter için aynı hikayeyi yazıyor olması eleştirilmiş. Oysa ben en çok bu yönünü sevdim bu üçlemenin. Başımıza gelen olaylarda hepimizin tepkisi farklıdır ve kitaplar genellikle bir kişinin üstünden tüm aileyi anlatır. Oysa bu hikayede herkes başrol ve herkesin kalbini dökmesine izin var. Şimdi bir de annesi Eda’yı anlatan bir roman yazsa hiç beklemeden alırım çünkü duygu grafikleri ve yaşadıkları şeyleri onların ağızlarından duymak çok cazip geliyor. Şu sıra ben Bora’yı Dinlemeye başladım Bora’nın Kitabı‘nda. Hiç kuşkum yok Bora’nın anlattıklarını can kulağıyla dinleyeceğim. Dinlemeyi unuttuğumuz ve insanları ayırmaya, etiketlemeye bayıldığımız dünyamızda, ülkemizde bana iyi gelecek anlattıkları. Belki biraz soğuk, belki farklı bulacağım anlattıklarını fakat kitabı bitirdiğimde farklı tercihleri olan insanların mücadeleleriyle gurur duyacağım.

Ve diyorum ki iyi ki üçleme olduğunu bilmeden okumaya son kitaptan başlamışım. Yabancı olarak girdim hikayeye ama belki de ilk kitaptan başlayan ve hüsrana uğrayan diğer insanların yanında farklı bir bakış açısı edindim. Bu yüzden de tavsiyem belki yazara bile ters düşecek bir düşünce ama sondan başlamak. İlk Derya’yı tanıyın, daha sonra babasını ve Bora’yı çünkü böyle her şey daha bir anlamlı.

Benim kadar keyif almanızı dilerim, bu sıradan.

Leave a Reply

2 comments

  1. Pinar Senol

    Selamlar ,

    Birde Handan adli kitabi var okumanizi oneririm.

    Sevgiler ,

  2. Funda

    Handan’ı da okuyun mutlaka aslında üçleme değil dörtleme :) 1 hikaye 4 kahraman 4 kitap, müthiş gerçekten.