Yağmurlu Deniz
Bırakın beni
Dışarda yağan yağmurlar alsın
Yanısıra yağan yağmurların
Kaldırımların dibinden dibinden
Mutludur denize doğru giden
O her gün oyuklarından yere iner
Yaprak yaprak merdiven bir ağacın
Biraz dudak boyar biraz taranır
Çıkar adımlarını yağmurlara bırakır
Açıklarda denizin üstünde yüzen
Yağmurlarlayım ben
Aşk yorgunu dinlenen…
Bana öyküler anlat. Bilmediğim yerleri anlat. Sen anlatırken ben oralara gideyim. Ellerim tütün tarlalarına dokunsun. Gözlerim uçsuz bucaksız ovaları takip etsin. Bir uzansam Ayşe’yi göreyim, Naciye abla’ya süt götüreyim, Fatma sesime kulak versin. Ben gözlerimi kapattığımda kırları ver bana, aşkları ve kalp kırıklıklarını ser kucağıma. Seslenirlerse duyabilsem, yanlarına koşup ne istedin Zülfikar Bey diyebilsem, Zeliş’le Cemal’i kaçırsam saklasam insanlardan. Adana’dan Urla’ya oradan da Makedonya’ya uzansam. Sonra geceleyin yıldızlara bakarken kadınları anlat. Sevgilerini ve aşklarını, bana onları anlat. Görmeden, tanımadan ah bilebilsem onları..
Bir romana ortak olmak mükemmeldir. Okurken onun dünyasında konaklamak, her satırla birlikte biraz daha, biraz daha içselleştirmek romanı. Seversiniz okuduğunuzu, keyifle başucunuza dahi koyarsınız. Sonra başka bir kitap gelince diğerini kütüphanedeki yalnızlığına bırakırsınız. Aldığınız diğer kitapla sevinir, üzülürsünüz. Ne kadar sevsek de okumayı her kitap aynı etkiyi bırakmaz bünyede, bırakamaz. Bütün kitapları sevmem, çoğunu okurum ama beğenmem. Derler ya hani herkesin favori bir yazarı olur, açar onu okur diye. Varmış öyle bir şey gerçekten.
Tütün Zamanı üçlemesiyle girdi hayatıma Necati Cumalı, o günden beri de okumadığım kitabı kalmadı. Bitmesin diye okudum satırları, bütün hikayelerin içinde benliğimi unutarak. Öyle farklı ki satırları, tüm heyecanı, korkuyu, merakı içinde hissettiriyor insana. Öyle başka ki dizeleri hayatı yalınca aktarıyor okuyana. Öylesine başka ki dili okudukça okutuyor, bağlatıyor kendine. Avukat olmasına dayanan meslek hikayeleri, yaşadığı kasabalardan gözlemledikleri, kurduğu hayallerden yola çıktıkları bir başka etki bırakıyor üzerinizde. Seksen yıllık değil de asırlık yaşamış sanki. Ve sanki ölmemiş de geleceğe uzanır gibi, konuştuğu bütün kelimeler.
Bazı yazarların arkasında kaldığını düşünürüm hep bir Namık Kemal, Rıfat Ilgaz, Orhan Veli gibi değil. Halbuki birçok romanı, öyküleri filmlere adapte edilmiş bir isim o. Susuz Yaz, Ay Büyürken Uyuyamam, Dila Hanım aklıma ilk gelenler. Fakat o daha sessizde daha derinde. Ondandır düşünüyorum daha çok tanışmayan, o kelimelere dokunmayan çoklar var.
Vakit kaybetmeden buluşun Necati Cumalı’yla, sonra da vazgeçmeyin, vazgeçemeyin ondan.
İyi sohbetler, keyifli okumalar