Müzik hepimizin hayatında önemli bir yere sahiptir. Günlük hayatta bizi hayattan soyutlayan kulaklıklarımız takılı değilken bile kulağımızda müzik çalıyordur. Mesela, işe yetişmeye çalışırken Rocky filminin müziği çalıyorken, belki de sevgilimizi düşünürken James Blunt çalacaktır. Çalma listemizin sıralanışı, biraz ne yaptığımız, biraz nasıl hissettiğimiz ama en önemlisi kim olduğumuzla alakalı. Peki biz kimiz?
Bu soruyu tersten gelip cevaplamak daha iyi olacaktır. Öncelikle müzik… Müzik basitçe ikiye ayrılır: şarap kültürü adını verdiğim yıllandıkça değerlenen ve onlarla büyümemiş jenerasyonları bile zaman zaman kendine çekebilen 2000 öncesi müzikler: Frank Sinatra, Eagles, Pink Floyd…; bir de popüler kültür adı altında toplanan ve 1 ay dinledikten sonra “bayan” cıs tak cıs tak şarkılar… İkisi de küçümsenemeyecek derecede yayılmış durumda ancak her alanda olduğu gibi müzik alanında da popüler kültürün egemenliği genişliyor.
Bu akımların ışığında insanları da ikiye ayıracağız uzun ve kısa metrajlı olarak. Uzun metrajlı arkadaşlar, aynen müzik seçimleri gibi, sıkılmayacağı insanlar arıyorlar. Onlar için duyguların, düşüncelerin ve birlikte geçirilen zamanın önemi çok fazla. Bu bağlamda güvenilir olduklarını, ancak ve ancak aşırı duygusal olduklarını söyleyebiliriz. Kısa metrajlı arkadaşlar ise tam tersine duygu ve düşünceleri umursamıyorlar. En kısa zamanda en çok eğlencenin peşindeler. Onlar içinse bencil olmalarına rağmen yere daha sağlam bastıkları söylenebilir. Peki gerçekten hangisi daha iyi?
Bir tarafta geçmişine sahip çıkan, sahip olduğu şeylerin değerini daha iyi bilen ve bu değerlerden kolayca vazgeçmeyen bir kimse… Acaba bu sahip olma ve kaybetmeme tutkusu onu muhafazakar kılar mı? Acaba bu değerlere bağlanıp kendini yeniliklere kapatan bir gelenekçi olur mu? İnsanlığın ortak mirası olan aklın bu kadar hızlı geliştiği bir çağda böyle bir duraksamaya zamanımız var mı? Hem de en pahalı şey iken zaman.
Onun karşısında ise geçmişine yabancı ve elindeki değerleri daha değerlileriyle değişmeye hazır bir kimse… Bencil olsa bile yeniliğe açık ve bu yenilik uğruna elindekilerden bir çırpıda vazgeçebilecek biri, içinde bulunduğumuz bilgi, hız ve yenilik çağına daha uygun değil mi?