Sarnıç… Aklınıza, sarnıç denildiğinde ne geliyor? Benim aklıma ilk olarak; eşsiz, büyüleyici ve mistik bir ortam geliyor. Çünkü, geçtiğimiz günlerde böyle bir ortamı gezme şansı buldum. İstanbul’da şüphesiz ki gezilmesi ve görülmesi gereken birçok tarihi yer var. Bence bunlardan bir tanesi de Yerebatan Sarnıcı…
Yerebatan Sarnıcı; Bizans döneminde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan, imparatorların ikamet ettiği büyük saray ve bölgedeki diğer sakinler için su deposu olarak kullanılmıştır. İstanbul’da bulunan en büyük sarnıç olmakla beraber, mimarisinde Doğu Roma izleri görülür. Gerçek adı Bazilika Sarnıcı’dır. Fakat, sütunların görünüşünden dolayı, halk arasında ”Yerebatan” ismini almıştır. İnanılması zor olsa da, bu devasa yapı içerisinde 336 sütun bulunmaktadır. Sarnıca ilk girdiğinizde, sizi 52 basamaklı taş bir merdiven karşılar. Bu merdivenleri daha inmeden, durup bir bakma isteği geliyor insana. Hayretler içinde kalıp, birden kendinizi o mistik müzik eşliğinde merdivenleri inerken buluyorsunuz. O anda gezerken bilemeyeceğiniz, fakat sonra okurken ve araştırırken karşınıza çıkan bir bilgi ise sarnıcın kapasitesi ile ilgilidir. Toplam 9,800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100,000 ton su depolama kapasitesine sahiptir.
Üstteki paragrafta bahsettiğim gibi, içeride çalınan müzik tercihi de oldukça etkilidir. Genelde mistik tarzda seçimler yapılmış olup, ışıklandırma da bu seçime uygun ve loştur. Sarnıcın, göze ve ruha hitap eden bir yanı vardır. Bence bu güzel tarihi yeri farklı kılan da, bu özelliğidir. Çünkü; her tarihi yapı genelde göze hitap eder, fakat ruha dokunanı azdır.
Gelelim aslında sarnıç içerisinde bulunan en etkileyici yapıtlara… Medusa başlarından bahsediyorum. Medusa başları için tarih boyunca birçok efsane türetilmiştir. Nedeni ise, aslında hangi yapılardan alınıp buraya getirildiklerinin bilinmemesidir. Sarnıcı gezen ziyaretçilerin de en çok dikkatini çeken kısımdır Medusa başları. İnsan kendini, sanki gizli bir güç karşısında duruyormuş gibi hissediyor. Sonra efsaneleri okuyunca anlıyorsunuz ki, bu his hiç de yersiz değilmiş. Örneğin, ”Bir efsaneye göre Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona’dan biridir. Bu üç kız kardeşten yılanbaşlı Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. Bir görüşe göre, o dönemde büyük yapılar ve özel yerleri korumak için Gogona resim ve heykelleri kullanılırdı ve sarnıca Medusa başının konulması da bu yüzdendir. Başka bir rivayete göre de; Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir kızdı. Medusa, Zeus’un oğlu Perseus’u seviyordu. Bu arada, Athena da Perseus’u sevmekte ve Medusa’yı kıskanmaktaydı. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını yılana çevirmişti ve artık Medusa’nın baktığı herkes taşa dönüşüyordu. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başını kesmiş ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yenmiştir.” Medusa başlarında ilk olarak iri gözler dikkati çekse de, inceledikçe saçlarının aslında yılanlardan oluştuğunu görüyorsunuz. Güzel olmanın yanı sıra ürkütücü bir boyutu olan bu yapıtlar, gerçekten de çok büyüleyici.
Sarnıcın içerisinde, özellikle yabancı turistlerin oldukça ilgisini çeken bir bölüm vardır. Burada, Osmanlı dönemine ait kıyafetleri giyip fotoğraf çektirerek güzel bir hatıraya sahip olabilirsiniz. Çıkışta ise, hediyelik eşyaların satıldığı bir bölüm mevcuttur. Dilerseniz, buradan da sevdiklerinize veya kendinize hatıra kalması için eşyalar satın alabilirsiniz.
Eğer yolunuz İstanbul’a düşerse, zamanınızı bu eşsiz mekana ayırmanızı tavsiye ederim. Eminim ki siz de çok etkilenecek ve beğeneceksiniz. Sağlıklı ve gezi dolu günler!