Bu yazımda konumuz Prag olacak. Neden mi? Çünkü Prag tarihi dokusuyla ve tüm güzellikleriyle onu tanımamız için bizi bekliyor. Şehrin harika bir enerjisi var, zaten ilk olarak bunu fark ediyorsunuz. Yerli halk şehirdeki turistlere alışık olduğu için de oldukça güler yüzlü. Gelin biraz şehri tanıyalım.
Prag Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehri olması özelliğini taşıyor. Prag birbiri ile bağlantılı on farklı bölgeden oluşuyor. Fakat gezilecek yerler genellikle birinci bölgede toplanmış. Konaklanacak oteller ise daha çok ikinci ile dördüncü bölgeler arasında yer almaktadır.
Prag ‘da ulaşım sorunu olmadığını düşünüyorum, çünkü tramvay ve metro seferleri oldukça sık yapılmakta. Üstelik hemen hemen bütün tarihi bölgelerden de geçiyorlar. Bu yüzden kalacak yer ayarlarken de merkeze biraz uzak ama daha ucuz otelleri seçmenizi öneririm.
Prag’ı kendiniz gezecekseniz eğer, turistik enformasyonlarda veya çarşıda satılan açıklamalı haritalardan alıp faydalanabilirsiniz. Turla gitmişseniz rehberiniz sizi bu konuda bilgilendirecektir.
Yeme içme konusuna gelirsek diğer Avrupa şehirlerine göre Prag daha özellikli bir şehir. Örneğin; etleri meşhur hatta çarşıda seyyar restoranlar var ve çeşitli et yemekleri yapıyorlar, bunu merkezde bir çok yerde görebilirsiniz. Et yemek için bir başka seçenek ise özel et restoranları. İçecek olaraksa siyah (kahverengi) biraları meşhur, yine siyah (kahverengi) birayı da bütün cafe veya barlarda bulabilirsiniz. Ben bunları tercih etmiyorum derseniz de Mc Donald’s ve KFC oldukça fazla, buralara gidebilirsiniz. Şehirde Türk fazla olmadığı için Türk restoranı da az, hatta bildiğim kadarıyla iki tane mevcut. Tatlı olarak ise makaraya benzeyen, üzeri toz şekerle kaplı hamur işi tatlısını öneririm.
Prag odukça turist çeken bir yer. Turistler, birçok Avrupa ülkesinde ve dünyada da olduğu gibi global bir dil haline gelen İngilizce’yi kullanıyorlar. İklimi ılıman okyanussal iklim olduğu için genelde yağışlı fakat yaz ayları gitmek için oldukça uygun. Aslında bana sorarsanız; Prag her mevsim çok güzel, her mevsim çok romantik. Fakat yazın gerek günlerin uzun olması, gerekse havanın daha sıcak olmasıyla daha keyifli oluyor. Mesela, ben ilk yaz ayında gittim. Sonra bir de sonbaharda. Her iki zamanda da çok keyif aldım. Öyle güzel bir manzarası var ki; gün batarken, doğarken, gece… yani günün her saati; sizi mükemmel bir görüntü bekliyor. Ve o manzara karşısında rahatlıyor, mutlu oluyor, bütün gün gezmenin yaratmış olduğu yorgunluğu unutuyorsunuz. Evet resmen şehir onu keşfetmeniz için sizi bekliyor.
Prag ile ilgili aklımızın bir köşesinde durmasında fayda gördüğüm bir bilgiyi daha paylaşmak istiyorum: 1992’den beri Prag’ın tarihi merkezi UNESCO’nun Dünya Mirasları listesinde yer almaktadır.
Prag, AB üyesi olmasına rağmen tam olarak Euro para birimine geçmemiştir. 2015 yılına kadar kendi parası Kc’ yi (Çek Koronası) kullanmaya devam edecektir. Merkezi yerlerde Euro da kabul edilmektedir ancak tedbirli olmakta fayda var. Oraya giderken paranızı hazırlamanızı öneririm çünkü, döviz büroları çok fazla komisyon alıyor ya da kredi kartınızdan kullanacağınız miktarı tek seferde çektirin çünkü; yine aynı şekilde bankalar da oldukça yüksek komisyon alıyorlar.
Eğer ki bir gün yolunuz düşerse bu güzel kente, size şimdiden iyi yolculuklar diliyorum.
Fotoğraf: Özgecan Altın