william burWilliam Sward Burroughs; karşı kültürün öncüsü, ne yaptığını bazen anlayamadığımız, kafamızı çokça karıştıran ve bir o kadar da tartışmaya, eleştiriye maruz kalan, kedi sever bir yazarımız. Yapıtları bazı çevrelerce hem değersiz, hem de kötü olduğu varsayılan bazı maddelere karşı özendirici bulunsa da; aslında bu asılsız yargıların kitaplara değil de, Burroughs’un kendine yapıldığını, kitaplarını okuduğumuzda fark edebiliyoruz.

İçerdeki Kedi’de William Amca bize hayatının son altı yılında kedileriyle olan ilişkilerini küçük paragraflarla sunuyor. Çok fazla olayın ve karakterin sunulduğu bir romanda bile, bu kadar yoğun duygulara gömülmemiştim. Belki kedilere olan düşkünlüğümdendir; ama Burroughs’un üslubunun da etkisi var elbette. Kedilerin birer kişiliğe bürünmesi ve Burroghs’un yalnızlığını pofuduk patileriyle tutup çekmelerinin verdiği bir minnet duygusu belki de bu kitap. “Kedilerimle aramdaki ilişki beni ölümcül ve her şeye nüfuz eden bir cehaletten kurtardı.” diyor William Amca, kedileri için.

Bir hayvanla iletişim kurmak, onu anlamak ya da daha doğrusu sezmek, büyük bir dikkat ve ilgi gerektiriyor olmalı. Daha ağlayan bir bebeğin ne istediğini çözemezken; bir kedinin kuyruk hareketinden, patisini kaldırmasından ve mırıltısından hissettiklerini anlamak, doğaüstü güçlere sahip olmak gibi. Ruski, Smokey, Flecth ve Calino Jane bize bu doğaüstü güçleri öğreten kahramanlarımız. Flecth’in kaybolma macerasıyla sonlanıyor kitap ve bulunana kadar gerilip, arada william and teh catbir de Amerikan sistemine o hayvan kafesleri oraya koyduğu için küfürler yağdırıyorsunuz Burroughs ile beraber. Flecth’in bulunması ve onun kuyruğundaki tüylerine kadar korkmuş hali canlanıyor gözünüzde ve onun küçük teşekkür ritüeli. Burroughs hiçbir kediye laf ettirmeyerek, onları birer dost ve ruhsal refakatçi olarak görüyor. Onlar sansarlar, yılanlar ve köpekler gibi sadece kemirgen avcısı olarak görülmemeliydi. Kendini kedilerle o kadar bütünleştiriyor ki, kabuslarında köpeklerin onu kovaladığını görüyor. Uyandığında Flecth’in mırıltısıyla rahatlıyor.

Bir şeylerle bütünleşen, tabii ki sadece Burroughs değil. Kedilerden biri- hangisi olduğunu hatırlayamıyorum bir süre sonra kediler o kadar çoğalıyor ki- Burroughs ile beraber uyurken rüya görüyor onunla ilgili ve belki de korkuyor, küçük patilerini bilinçsizce uzatıyor William Amca’nın ellerini tutmak için. O zaman Eski Mısırlıları haklı buluyorsunuz. “Eski Mısırlılar kedilerini kaybettiklerinde yas tutar ve kaşlarını tıraş ederlermiş. Bir kediyi kaybetmek, neden başka birini kaybetmek kadar dokunaklı ve yürek parçalayıcı olmasın ki?”

20-burroughs1

Yazdığı kitabı şöyle tasvir ediyor Burroghs: “Bu kitap; yazarın hayatının, kendisine kedilerin oynadığı sessiz sinema olarak sunulduğu bir alegoridir. Kedilerin kukla olduğunu söylemiyorum. Hiç de öyle değiller. Yaşayan, nefes alıp veren canlılara onlar ve insan ne zaman başka bir varlığa temas etse üzülüyor: Çünkü sınırları, acıyı, korkuyu ve nihayetinde ölümü görüyor. Temasın anlamı budur işte. Bir kediye dokunduğumda bunu görüyor ve gözlerimden yaşlar aktığını fark ediyorum.”

 

[box_light]

Kaynakça:

İçerdeki Kedi, William S. Burroughs, çv. Ahmet Ergenç. Ekim 2013.

[/box_light]

 

Leave a Reply