“Bir misafirhanedür âlem, bu halk ehl-i sefer
Çok ikamet kasdın itme bunda, ey dil, kıl hazer” [1]
“Matrakçı Nasuh”, işitilince kulağa acayip gelmemesi pek mümkün olmayan bir isim. Bu da, sözlükte ikinci anlamı “eğlenceli, gülünç, hoş” olarak verilen “matrak” kelimesinin lakap olarak kullanılmış olmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Lakap, 16. yüzyılda Osmanlı topraklarında yaşamış olan Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el-Priştevî’ye ait. Matrakçı’nın bir başka lakabı da “Nasuh el-Silahî”, ki o da silah kullanmadaki yeteneğine atıfta bulunuyor. Minyatürleri ile tanınıyor, fakat aynı zamanda iyi bir “matrakçı” da. 1800’lere kadar Osmanlı ordusunun eğitiminde önemli bir yer sahibi olan “matrak”, kılıç-kalkan dövüşüne dayalı bir savaş sporu. Eskrimi andıran bu oyunun kurallarını koyan da bizzat kendisi.
Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde kendisini öne çıkaran özellik, yaptığı çizimlerin “topoğrafik” olmasıdır. Bir arazi parçasının yüzeyini -ayrıntılarını yansıtacak şekilde- gerek kuş bakışı, gerekse çeşitli açılardan minyatüre aktarmak o zamana dek pek rastlanan bir yöntem değildir. O zamana dek alışılagelen minyatürler, bir öykünün anlatımına eşlik eden ve içinde insan veya hayvan tasvirleri barındıran çizimlerdir. Nasuh’un sunduğu özgün metot hakkında yapılacak münasip bir yorum, kendisinin Enderun’da matematik ve geometri eğitimi almış biri olması ayrıntısının atlanmaması gerektiği. Nasuh’un bu metodu öylesine ilgi çekiciydi ki, onun şehirleri ve içindeki yapıları detaylarıyla sunduğu bu stil daha sonra “Matrakçı tarzı” olarak anılacaktı. Bugün çeşitli Osmanlı şehirlerinin 16. yüzyıla ait tasvirlerini Nasuh’un eserlerinden bulmak mümkündür.
Silahşörlüğü, haritacılığı ve matematikçiliğinin yanı sıra tarihçiliği ile de biliniyor Matrakçı. Zirve dönemlerine tanıklık ettiği devletin sultanı Birinci Süleyman’ın İran seferinin tarihini Fetihname-i Karabuğdan adlı eserinde anlatmakla beraber, meşhur “Taberî Tarihi”ni de Türkçeye çeviren kendisi. Nasuh, bu eserleri de kendi çizdiği kroki, harita ve minyatürleri ile süslemiş. Nasuh’un çizdiği şehirler Osmanlı topraklarındakilerle sınırlı da değil: kendisi Nice, Toulon ve Cenova gibi çeşitli Avrupa liman kentlerini resmetme imkanı da bulmuştur. Bu imkan ise Fransız hükümdarı François de Bourbon’un Barbaros Hayreddin komutasındaki Osmanlı donanmasının Fransız kıyı kenti Toulon’da kışlamasını teklif etmesi üzerine ortaya çıkmıştır. Fransa ile Osmanlı’nın Mukaddes Roma İmparatorluğu’na karşı ortak savaştığı Nice Kuşatması’nın ardından gelen bu teklife mukabele eden Barbaros’un seyahate çıkan maiyetinde Nasuh tarihçi olarak görev almıştı.
Hayatının özellikle ilerleyen kısımları hakkında net bir bilgi sahibi olmadığımız Nasuh’un 1560’larda ölmüş olduğu sanılıyor. Aslen Balkanlar’dan gelen bir devşirme olan Nasuh’un, döneminin en yetenekli minyatürcüsü, silahşörü veya tarihçisi olduğu konusu tartışmaya açıktır. Fakat çok yönlü kişiliği, çeşitli alanlarda eser verme kabiliyeti ve minyatürde kendine özgü bir tarz geliştirmiş olması onu hayli görünür kılıyor. Osmanlı Devleti’nin muhtemelen en parlak dönemlerine şahitlik eden Nasuh’un geride bıraktıkları, o zaman dilimindeki sosyal ve kültürel hayat hakkında da önemli ipuçları veriyor.
Not: Bu yazıda yer alan görseller http://kilyos.ee.bilkent.edu.tr/~history/Ext/matruk.html adresinden alınmıştır.
[1] Matrakçı Nasuh’a ait bu dizeler, Fetihname-i Karabuğdan adlı eserinden alınmıştır.