NOT: Bu yaz Buz ve Ateş’in Şarkısı, halk arasında bilinen adıyla “Game of Thrones”, serisini okuma fırsatı buldum. Şimdilik 5 kitaptan oluşan bir seri oluşundan okuması biraz uzun sürse de geçtiğimiz hafta okumayı bitirdim ve bu kitaplar hakkında bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim. Diziyi güncel takip edenler için herhangi bir ‘spoiler’ içermemekle birlikte kitap hakkındaki düşüncelerimi ve kitabın ve dizinin geleceği hakkında endişelerimi dile getirmeye çalışacağım. Umarım okurlar için keyifli bir yazı dizisi olur.

Yaklaşık 4500 sayfalık upuzun bir yolculuk.

Yaklaşık 4500 sayfalık upuzun bir yolculuk.

George R.R. Martin serinin ilk kitabını 1996 yılında yayınlamış ve ilk kitabından itibaren tüm kitapları “New York Bestseller” listesine girebilmeyi başarmış. Kitapları tüm dünya tarafında HBO’nun meşhur dizisi Game of Thrones ile kabul görmüş. Serinin son kitabı olan 5. kitabını 2011 yılında yayınlayan yazar geçen sene sadece Kuzey Amerika kıtasında bile 24 milyon kopya satmayı başarmıştır. Dizinin ve kitapların popülaritesi arta dursun yazarımız başarılı ‘Fantastik Edebiyat’ yazarlarının karşılaştığı “Yeni Tolkien” yakıştırmasına maruz kalmış durumda.

Bir döneme damgasını vurmuş efsane üçleme

Bir döneme damgasını vurmuş efsane üçleme

Fantastik Edebiyat’ın üstadı olarak tabir edilen J.R.R. Tolkien 1937 yılında “Hobbit” adlı kitabını yayınlayarak bu yeni tarza farklı bir yön vermekle birlikte ardından gelen birçok yazarı etkilediği su götürmez bir gerçektir. Her ne kadar bazı yazarlar Tolkien’ın basit bir kopyası olmadan öteye gidemese de bazı yeni ve yetenekli yazarların “Yeni Tolkien” olarak adlandırılıp özgünlüklerinin elinden alınmasıyla yeni soluklar engellenmiştir.

George R.R. Martin bir röportajında “Amerikan’ın Tolkien”ı olarak adlandırılmaktan onur duyduğunu söylese de bu yakıştırmanın çok da doğru olmadığını söylemiş. Aslında hem Tolkien’ı hem de Martin’i okuyanlar fark edeceklerdir ki aslında iki yazarın tek ortak noktası ikisinin de Fantastik türde yazması. En başta yazarların anlatım şekilleri bile farklı; Tolkien tanrısal bakış açısını kullanarak olayları anlatırken Martin kahraman bakış açısını kullanarak olayları anlatır. Martin bol karakterli dünyayı ve olayları derinlemesine anlatmayı tercih etse de Tolkien’ın dünyası az karakterlidir ve Martin’e kıyasla olaylar daha basit bağlamlarda incelenir. Tolkien’in dünyasında güçlü kadınlar az sayıdayken Martin’de bu sayı fazladır. Herkesin bildiği üzere Martin başkarakterleri öldürme konusunda cömert davranırken Tolkien’de bu özelliği hiç görmeyiz. Hatta George R.R. Martin, Tolkien’ın Gandalf’ı tekrardan canlandırması konusunda “Tolkien Gandalf’ı geri getirerek yanlış bir seçim yaptı. Gandalf’ ı sallamalıydı ve diğer karakterleriyle yoluna devam etmeliydi” sözlerini sarf ederek Tolkien ile arasındaki bu farka dikkat çekmiştir. Sonuç olarak aslında bu iki yazar birbirinden çok farklı olsa da medyanın dayatması yüzünden Martin henüz Tolkien’in gölgesinden kurtulabilmiş değil. Belki de ileride yeni yazarlar “Yeni Martin” yakıştırmasına maruz kalacak.

Leave a Reply