Kitap Uyarlamalarının Son Halkası: The Maze Runner

Geçen haftalarda ‘Buz Ve Ateşin Şarkısı’ kitap serisi hakkında bir yazı dizisine başlamaya karar vermiştim ama geçtiğimiz hafta Cuma günü gittiğim ‘The Maze Runner (Labirent: Ölümden Kaçış) filmiyle birlikte yazı planımda küçük bir değişiklik yaparak bu güzel film hakkında bir değerlendirme yazısı yazmaya karar verdim. Son zamanlarda gittiğim ‘Lucy’ ve ‘Ninja Kaplumbağalar’ facialarından ve özelliklede 2014 yılında çıkan aksiyon filmlerinin girdiği kısır döngüden sonra farklı olarak nitelendirilebilecek bir filmi seyretmek bir sinema-sever olarak beni ziyadesiyle memnun etti. Filmin senaryosu Amerikan James Dashner’in filmle aynı adı paylaşan 3 kitaplık bir serinin ilk halkasından uyarlanmış. The_Maze_Runner_13734231234328

Film, filmin başkahramanı Thomas’ın demir kafes şeklindeki bir asansörün içinde yukarı yükselmesiyle başlar. Thomas, yukarıya çıktığında kendini  etrafını labirent duvarlarının kapladığı “Glade” adlı bir şehirde kendisiyle yaşıt yaklaşık 40 kişilik bir grubun içinde bulur. Thomas yukarıya ilk çıktığında kendine dair hiçbir şey hatırlamamakla birlikte kısa bir süre sonra ismini hatırlar. Ancak Thomas’ ın gelişiyle birlikte şehirde bazı şeyler değişmeye başlar ve şehirdeki bazı sakinler Thomas’ ın varlığından rahatsızlık duymaya başlar. Labirentin içinde bulunan ‘ızdırap vericiler’ şehrin sakinleri birbir avlamaya başlar. Teresa’ nın gelişiyle birlikte karanlıkta kalan noktalar aydınlanmaya başlar ve film asıl bundan sonra başlar.

Dylan O'brien(Thomas) ve Kaya Scodelario(Teresa)

Dylan O’brien(Thomas) ve Kaya Scodelario(Teresa)

Filmin yönetmenliğini 2010 yılında çıkan romantizm ve dramın yoğun bir şekilde yaşandığı “Beginner”  filminin yönetmeni olan Wes Ball yapmakta. Filmdeki başrol oyuncularımızı dizlerden tanımaktayız. Filmin başkahramanı olan Thomas’ ı canlandıran Dylan O’Brien’ ı “Teen Wolf” dizisinden tanımaktayız. Kaya Scodelario (Teresa)’ u Skins adlı diziden, Thomas Brodie-Sangster(Newt)’ı son dönemin popüler dizisi Game of Thrones’ dan tanıyoruz. Bu kadar genç oyuncu arasında yol gösterici olarak ünlü aktör ya da aktrislerden bir tane bile görememek şaşırtıcı.

Filmin sonu, ikinci filmin varlığını net bir şekilde ortaya çıkarmakla birlikte filmin en çok eleştiri alan yönlerinden bir tanesi. Çünkü filmin sonu açık uçlu ve konu hakkında tam net bir fikriniz olmadan film bir anda bitiyor. Film boyunca heyecan ve merakın had safhada devam edip, filmin bir sona bağlanamaması izleyici şoke ediyor. Kendinizi filmin sonunda sanki bir dizinin sezon finalini seyretmiş gibi hissediyorsunuz. Filmin efektleri size güzel bir görsel şölen sunmakla birlikte aynı başarıyı film müzikleri konusunda gösterememesi filmin bir diğer eksik yönü. Umalım ki devam filmlerinde bu eksiklik giderilebilsin. Senaryo yukarıda bahsettiğim gibi sonuç kısmında çok iyi olmasa da giriş ve gelişme kısmında başarılı. Filmin ‘IMDb’ puanı 8 ile başlayıp 7.5-8 bandına düşmekle birlikte bir aksiyon filmi için bu puanın iyi olduğunu belirtmekte yarar var.

Son olarak Ekim’ in ilk haftasına kadar yaşanacak olan film kıtlığı sezonunda izlenilebilecek güzel bir film. Filmin iyi ve kötü yanları bir yana son dönemlerde çıkan iyi filmlerden. Filmin süresi yaklaşık 2 saat. İyi seyirler…

Leave a Reply