Oyun Atölyesi’nin sergilediği Kim Korkar Hain Kurttan, hiç şüphesiz son iki yılın en beğenilen oyunlarındandı. Zaten harika bir klasik olmasıyla birlikte, yorumlanışı da aynı derecede önem taşıyordu bence. Bu yorum, yetenekli genç yönetmen Hira Tekindor‘a ait. Başarılı yönetmen ile GazeteBilkent olarak bir söyleşi gerçekleştirdik, yönetmenlik kariyerine, planlarına ve hayatına dair sorular sorduk; o da samimiyetle yanıtladı.
GazeteBilkent: Annenizle Cannes Film Festivali’ne gidip o atmosferden çok etkilendiğinizi biliyoruz, yönetmenliği seçmenizde çok etkisi oldu mu bu deneyimin?
Yönetmen olmaya karar vermemin Cannes’la pek ilgisi yok. Çocukluğum tiyatro-sinema ortamında geçtiği için, bu işi her türlü seçerdim zaten. Cannes Film Festivali’ne 9 yaşında tanık olmak, mutlu ve heyecan verici bir tesadüftü sadece.
GazeteBilkent: Bir yapım şirketiniz var. İleriki projelerinizi de çoğunlukla Oyun Atölyesi ile mi sürdürmeyi planlıyorsunuz, yoksa kendi şirketinize/filmlerinize daha çok ağırlık vermeyi mi düşünüyorsunuz?
İkisini de yapmak isterim. Oyun Atölyesi, Türkiye’deki en iyi özel tiyatrolardan biri. İleride burada tekrar oyun yönetmeyi, tabii ki çok isterim. Film de çekmek istiyorum. Lisedeki sınıf arkadaşım Arda Ekşigil ile üzerinde çalıştığımız bir film senaryosu var. 2016 senesinin yazında çekmek istiyoruz.
GazeteBilkent: İlk olarak, Haluk Bilginer’in teşvikiyle, Kim Korkar Hain Kurttan’da yönetmenlik yaptınız. Peki, bu teşvik olmasaydı, gene de tiyatro alanına yönelir miydiniz?
Çocukluğumdan beri bütün tiyatro oyunlarını takip ederdim. Haftada 3-4 oyuna gidiyorum hala. Sinema okumama rağmen, tiyatroya da inanılmaz ilgiydim her zaman. İyi ki Haluk bu oyunu yönetmemi istedi, harika bir başlangıç oldu benim için…
GazeteBilkent: Yönetmenlik yaparken çalışma tarzınız nasıldır, olmazsa olmaz dediğiniz kurallarınız var mı?
Kim Korkar Hain Kurttan’ı yönetirken de, kısa film yönetirken de; ilk olarak oyunun ya da filmlerin müziğini düşünürüm. İnanılmaz kolaylaştırıyor bence işi. Kim Korkar Hain Kurttan’da çok şanslıydım, harika bir besteciyle çalıştım. Orhan Enes kuzu müthiş besteler yaptı oyun için.
GazeteBilkent: Başarılı bir yönetmen olarak, özellikle şu oyunu yönetmek isterim dediğiniz eserler nelerdir?
Teşekkür ederim başarılı olduğumu düşündüğünüz için. Yönetmek istediğim çok oyun var tabii. Klasik oyunları çok seviyorum. Türkiye’de çok fazla sahnelenmediklerini düşünüyorum. Mesela; Kim Korkar Hain Kurttan gibi harika bir oyun, en son ülkemizde bizden önce tam 27 yıl önce sahnelenmiş. Bence bu oyun 6-7 sezonda bir yeni kadrolarla, yeni rejilerle tekrar tekrar sahnelenmeli… Bunun gibi pek çok oyun var, umarım istediğim oyunları sahneleyebilirim hayatım boyunca…
GazeteBilkent: Oyun çevirmenliği de yapıyorsunuz, örnekse Nehir bunlardan biri… Çevirmenliğin yanında, hiç oyun yazmayı da denediniz mi veya bu alanda bir projeniz var mı?
3-4 sene önce tek perdelik bir oyun yazdım; ama öyle ciddi ciddi sahnelenmesini düşünmedim. Özellikle Türkiye’de yıllardır sahnelenmemiş müthiş klasikler var. Onları yönetmeyi cok isterim şimdilik.
GazeteBilkent: Yönetmenlik ve çevirmenlik ile hep kameranın arkasındasınız. Bundan keyif aldığınız belli ama, kamera önünde olmayı da düşünür müsünüz?
Hiç düşünmedim.
GazeteBilkent: Sezon geçtiğimiz haftalarda bitti, kesinlikle kaçırılmamalıydı dediğiniz oyunlar var mı?
Çok güzel oyunlar seyrettim bu sezon. Seneye devam ederlerse eğer tavsiye ettiğim oyunlar: Şehir Tiyatrosu’nun oyunu olan ‘Sırça Hayvan Koleksiyonu’, Craft Tiyatro’nun oyunu ‘Kalp Düğümü’, Siyah Beyaz ve Renkli’nin oyunu ‘Tesir’, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’ndan ‘Hayvan Çiftliği’ ve Devlet Tiyatrosu oyunu ‘Hamlet Makinesi’.
GazeteBilkent: Gitmek istediğiniz ama zaman yaratamadığınız ve içinizde kalan bir oyun oldu mu hiç?
Mart ayında Londra’da, Juliette Binoche Antigone’de oynadı; ama Mart’ta İstanbul’da olmam gerektiği için Londra’ya gidip, oyunu görme şansım olmadı ne yazık ki…
GazeteBilkent: Seyrettiğiniz tüm oyunlar içinde sizin için özel bir yeri olan oyunları söyler misiniz?
‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ (Istanbul Devlet Tiyatrosu), ‘Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi’ (Talimhane Tiyatrosu), ‘London Road’ (National Theatre).
GazeteBilkent: Arkadaşlarınıza kitap, film, oyun, vb. öneriyormuşsunuz… Bize de birer tane önerebilir misiniz?
Kitap: Fatih Akın’ın ‘Sinema Benim Memleketim’ isimli kitabı.
Film: ‘Lost in Translation’.
Oyun: ‘The Curious Incident of the Dog in the Night-Time’.
GazeteBilkent: Herkesin farklı bir yöntemi vardır; kimisi film izler kimisi müzik dinler, kızgın ya da üzgün olduğunuz zamanlarda yapmayı sevdiğiniz, sizi rahatlatan şey nedir?
Spor yaparım.
GazeteBilkent: Tüm Avrupa’yı sırt çantanızı alıp gezdiğinizi biliyoruz. Üniversitenizi İngiltere’den seçip oraya yerleştiniz. İngiltere’yi sizin için bu kadar özel yapan nedir?
Londra harika bir şehir. Benim için en önemli şey, hiç bitmeyen bir sanat yaşamı olması. Her gün yeni bir sergiye, yeni bir oyuna rastlayabiliyorsunuz.
GazeteBilkent: Özellikle yılda en az bir kez giderim dediğiniz belirli bir şehir ya da bölge var mı; ya da Dünya’da gitmek istediğiniz ama hala, bir türlü fırsat bulamadığınız bir yer?
Berlin’e yılda bir kez gitmeye çalışıyorum, orada da inanılmaz bir tiyatro kültürü var. Almanca bilmememe rağmen, Berlin’e her gidişimde üç dört oyun izlerim. Dünya’da da şu an en çok gitmek istediğim yer Japonya. Bir de, Yeni Zelanda’ya gidip LOTR ve The Hobbit’in çekildiği setleri gezmek istiyorum.
Sevgili Hira Tekindor’a, söyleşi teklifimi kırmayarak sorularıma vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyorum.