Good morning,
Truman Burbank kendini sıradan bir adam zannetmektedir. Halbuki onun düşündüğü sıradanlığın tam aksine dünyanın izlediği bir reality shownun baş karakteridir. Tüm dünya onun ilk adımından evliliğine babasını kaybedişinden ilk aşkına her şeyi bilmektedir. Şovun böyle tutulmasının sebebi ise Truman’ın hayatı ne kadar kamera ve aktörlerle çevrili olursa olsun onun rol yapmamasıdır. Doğumundan beri 5000’e yakın kamera ile Hollywood’un ortasında, uzaydan bile görünen bir setin içinde ne olduğunu bilmeden YAŞAYAN bir insan… O yapmacık bir aktör veya özel efektlerle sürekli heyecan yaratmaya çalışan biri değil, gerçek hayatını yaşayan bir insandır. Hayalleri olan, gezmek keşfetmek isteyen…
Her şeyin mükemmel olduğu bir dünyaya doğan bir bebek, iyi kalpli ve düzeni bozmayan bir insan Truman. Her gün aynı şeyleri yapan yani bir sigortacı olarak işine giden, aynı radyo kanalını dinleyen, karısı ile aynı şeyleri konuşan… Biz gerçek dünyada yaşayanların tüm sorunlarımızdan kaçmayı ve öyle bir hayat yaşamak istediği türden. Bir reality showun bu kadar ünlü olmasının asıl sebebi de bu aslında; insanların onun hayatına duydukları imrenme… Daha sonra Truman hayatında bazı tekrarlar ve karmaşalar fark eder. Neden karısı onunla sürekli bir şey tanıtıyormuş gibi konuşuyor? Neden tanımadığı insanlar ona ismi ile hitap ediyor? Bir şeylerin yanlış olduğunu fark eder ve ne olduğunu sorgular, rutinden çıkar ve aklına geldiği gibi hareket eder ama çevresindeki tüm insanlar onu hala istedikleri yöne yönlendirmeye çalışıyorlardır.
Truman Show’un asıl önemi bugünkü dünyamız ile benzerliği… İnsanların yönlendirilmeye çalışılması, kendi hayatlarını yaşamalarına önem verilmeyişi, hatta onun yerine yönetilmeleri bu filmde çok iyi bir şekilde anlatılmış. Kapitalizmin günümüzdeki getirileri gösterilmiş. Bir yönetmen tarafından yönetilen, aslında orada olduğunuzu bilmeden bir sette yaşamak… Kontrolün sizde olmadığını bilmemek ve direktiflerle yönlendirilen bir birey olduğunun farkında olmamak… Ne seçim yapacağını önceden bilen insanlarla dolu bir yerde yaşamak… Pes etmek veya etmemek… Günümüz dünyasında biz de aynı şekilde yaşıyoruz. Seçimler yapmamız gerekiyor. Acaba doğru seçimi yapıyor muyuz?
Filmin bir diğer yanı ise zıtlığı çok güzel anlatıyor olması. İzleyici kitlesinde Truman’ın ‘gerçek bir hayatı olsun’ isteyenler de var, ‘bu hayat onun için çok daha iyi, gerçek hayatı zaten bu’ diyenler de var. İçinde dürüstlük dolu bir yaşamın bir yalan üzerine bir setin üzerine kurulu olması var. Truman’ın mutluluğu ve mutsuzluğu, bir insanın gelgitleri var. Zıtlıklarla gerçek hayatın seçimlerini anlatan bir film Truman Show... Eğer bir seçim hakkım olsaydı hayatımı mükemmel bir yaşamda mı yaşamak isterdim yoksa gerçek dünyayı mı seçerdim? Gerçekten hayallerimin peşinden gidecek cesareti bulabilir miydim? Daha da önemlisi ne olduğunu hiç bilmediğim, istediğim bir şeyin peşinden gidebilir miydim?
Truman Show içinde gerçek hayatı da sorgulatıyor, seçimlerimiz hakkında bize biraz daha cesur olmamız gerektiğini de söylüyor. Durup etrafımıza dikkatli bakmamız gerektiğini anlatıyor. Olayların gerçekliğini sorgulamamız gerektiğini söylüyor. Bunların sonucunda Truman kendi seçimini yapıyor, şimdi bizim seçim yapma zamanımız.
Nazlı Hilal Kaya
Merhaba,
The Truman Show da çok sevdiğim filmlerden biridir. Senin de dediğin gibi film bizi biraz da kendimizi sorgulamaya itiyor. Sence bu sorgulamayı insanların yönlendirilmesi, kapitalizm ve insanların kullanılması, hayatın içinde sürüklenmesi gibi yorumlamışsın. Sana katılmakla beraber bence bireylerin kendini sorgulayacağı başka bir şey daha var filmde. Başka bir mesaj. Bence dini bir mesaj. Dini bir sorgulama. Yani en azından ben izlediğim de filmin bu yönde mesajlar içerdiğini de düşünmüştüm. Truman filmde bir oyuncak ve onun için belirlenmiş bir kaderi yaşıyor. Kendi seçimler yaptığını sanıyor fakat bir kürenin içerisinde ve sürekli izleniyor. Bence filmde büyük dinlerin bir çoğunda olan kader inancı irdeleniyor. Truman hiçbir şey bilmiyor. Onun için belirlenen hayatı yaşıyor ve öyle bir noktaya geliyor ki Truman kendi seçimini yapıyor, o dünyayı, o Tanrı’yı terk ediyor.
Yani en azından ben öyle düşünüyorum.
Truman’ın bir çok dini göndermelerle dolu bir film olduğunu düşünüyorum.
Çok güzel filmler hakkında yazıyorsun, kendimi tutamıyorum, yorum yapıyorum, umarım kusura bakmıyorsundur.
Sevgilerimle … :)
Ece Begüm Kokudal
Sevgili Nazlı Hilal Kaya,
Sanatı sanat yapan şey farklı insanlar baktığında farklı görüşlerin ve anlamların ortaya çıkabilmesidir bence, insanları kendi yolculuklarına sürükleyebilmesidir çünkü her insanın kişiliği, ruhu ilgileri, farklıdır. Sinema da bir sanattır. Senin bakış açından görmemi sağladığın için ben teşekkür ederim :)