Bunca yoğun bir mutsuzluğu biriktirmek için ne kadar çok acı çekmek gerekir!
Geniş, Geniş Bir Deniz’i Türkçemize kazandıran değerli çevirmen Pınar Kür, böyle düşünmüş zamanının çok daha ötesindeki kadın Jean Rhys için. Peki kendisi hakkında neden, nasıl böyle düşündürmüştür gizemli yazar? Ne yaşamıştır, ne aktarmıştır yaşadıklarından? Hayatı ve kanımca başyapıtı olan Geniş, Geniş Bir Deniz üzerinden giderek onu tanımaya çalışalım.
1894’te Dominika’da doğmuş ve çocukluğunu orada geçirmiş olan yazar, on altı yaşındayken İngiltere’ye geldi. Mankenlik, ressam modelliği, dansözlük yaptı. Evlendi, boşandı. Bir öykü kitabı, dört roman yazdı. Eleştirmenler tarafından beğenilse de, Jean geniş bir okur kitlesine ulaşamamıştı. Kitaplarının yeni baskıları dahi yapılmıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle ortadan kayboldu.
Bu ortadan kaybolma, asla bir pes etmişlik değildi diye düşünüyorum. O, zaten yazdıklarının gerçekliğinin ve okurun ruhuna dokunduğunun farkındaydı. Savaşlarla dolu bir dönemde yaşamış biri olarak, o dönemin ve kendi yetiştiği çevrenin getirisi olan ataerkil topluma karşın, özünde ‘’kadın’ı anlatmaya çalıştı. Bunalımlı ve umutsuz kadınlardı bunlar. Para ve sevgiden yoksunlardı çoğu kez.
Mesela Quartet romanının başkahramanı Marya, dansözdür. Serseri bir gençle, Paris’te amaçsızca oradan oraya sürüklenmiştir. Bir adamın metresi olmuştur, bu durumu adamın eşi kadar normal karşılayıp bunu soylu insanlar gibi benimsemesi gerekirken Marya, adama aşık olur. Jean’in kadınları böyledir. Toplumdaki çatlaklıkların kendi hayatına yansımalarını normalmiş gibi yaşamlarına buyur edemeyen uçarı ruhlarının yanında, buna karşı koyabilecek güçlerinin olmadığını bilen çekingen kadınlardır. İçinde bulunduğumuz toplumun bazı kesimlerindeki bunalımlı, ne yoksunu olduğunu bile aramaya yeltenmeyen umutsuz kadınlarında da bu dönemin yansımalarını gördüm. Jean’in zamanında anlaşılamama nedeninin, kendi zamanının çok daha ilerisinde bir kadın olmasına bağlanmasını da bu noktada çok yerinde buldum.
Yazar ile ilgili ilginç bir ayrıntı da, kitaplarındaki karakterlerin birbiriyle bağlantılı olmasıdır. Bir karakterin özellikleri veya yaşamından bir kesit, bir önceki romanda gelişmemiş ve şekillenmemiş haliyle bulunur. Yani Jean, yaşadıkça ve yazdıkça karakterler de bir bir hayal gücünün ipinden koparak romanlara girmiştir.
Geniş, Geniş Bir Deniz 1966’da yayımlandığında tam bir patlama yaşandı. Aynı yıl iki edebiyat ödülü kazandı, eski kitapları tekrar basılmaya başlandı. Jean Rhys, yetmiş iki yaşında kazanabildiği edebiyat dünyasındaki saygınlık hakkında, sadece ‘’Artık çok geç. Hepsi çok geç kaldı.’’ demekle yetindi.
1840’larda Batı Hint Adaları’nda geçiyor roman. Yazarın doğup büyüdüğü, bir daha da görmediği o coğrafyayı ve izlenimlerini okura imgesel diliyle aktarışı hayranlık verici. Roman hakkında bilinmesi gereken önemli bir şey daha var. Romanın başkahramanı Antoinette, Jane Eyre adlı ünlü romanda evin üçüncü katında kilit altında tutulan deli kadındır. Evet, Jean bu romandaki deli kadından bir şekilde etkilenmiş ve romandan bağımsız olarak başka bir yapıt ortaya çıkarmıştır.
Roman, Antoinette’in çocukluğundan itibaren başlayan serüvenini, o serüven sırasında olayları içselleştiriş biçimini, Jane Eyre’den ismini bildiğimiz; fakat romanda ismi verilmemiş iyi eğitimli eşi Rochester ile olan iç burkan ilişkisini ve bu ilişkinin ruhunda açtığı yaraları sade biçimde anlatıyor. Üzerinde durmakta fayda görüyorum; sözleri süslemeye gerek duymuyor, onları evirip çevirmiyor veya olayları abartmıyor. O kadar sade yazıyor ki, acıyı tüm çıplaklığıyla görüyorsunuz, içinize işliyor.
Romanın ilk bölümü Antoinette’in ağzından, ikinci bölümü Rochester’ın ağzından yazılmış. İkinci bölümde, Rochester’ın temsil ettiği ataerkil toplumun aslında onu da kurban ettiğini anlatışına şahit oluyoruz. Antoinette’in üzerindeki iki baskın güçten biri olan –diğerinin Rochester olduğu aşikar- Christophine de, genç kızın hayatına müdahaleleri ile romanda geniş yer tutuyor. Hayatın içinden gelen, onun kadar doğal ve acı olan bu romanı okumanızı tavsiye ederim.
İnsanlar bir mutlu yaşam özlemidir tutturmuşlar. Oysa asıl mutlu yaşama, ölsem de bir yaşasam da dediğinizde kavuşuyorsunuz. Uzun bir süre sonra, nice bahtsızlıklarla didiştikten sonra varıyorsunuz o yere. Ve sanıyor musunuz ki insanlar sizi orada rahat bırakıyorlar? Hiçbir zaman.
Bu kayıtsızlık cennetine vardığınız anda, sizi oradan çekip çıkarıyorlar. Ulaştığınız cennetten çıkıp yeniden cehenneme dönmek zorunda kalıyorsunuz. Tam dünyayı yok saydığınızda, o dünya gelip sizi kurtarıyor – en azından alay konusu yapmak için.
Jean Ryhs
[box_light]
Kaynakça:
Jean Rhys, ”Geniş, Geniş Bir Deniz”. Can Yayınları,1989 (Yazıda, çevirmenin önsözünden yararlanılmıştır.)
[/box_light]