Bir düşüncenin beynimizde oluşmasından daha ilgi çekici olan bir şey varsa şayet; muhtemelen bu, beynimizin o düşünceye bağlı olarak yeni bir düşünce oluşturmasıdır.
Düşüncelere daldığınız bir anı getirin zihninize, nereden başladığınızı ve nerelere geldiğinizi fark ettiğiniz an yaşadığınız şaşkınlığı hatırlayın. Beynimizin ördüğü hırkalar hiçbir zaman bir ters bir düz olmaz. Hayat da beynimiz gibi işler; daha makro bir mizansen olsa da, ilk etapta karmaşa gibi görünen bir yoğunluktan meydana gelir. Dikkatli bakıldığında ritmini yakalayamadığımız bu karmaşanın, kaosu andırsa da bir sistematiği olduğunu keşfederiz. İşte ne olursa bu keşiften sonra olur zaten; ritmi yakalamak, en azından dizimini çıkarmak için çırpınıp dururuz. Kıymetli bir çoğunluğumuz da ritmi birebir yakalamak yerine, yorumlamayı tercih ederler. Edebiyat, müzik, tiyatro, resim ve bilumum güzel sanatlar buradan doğar, büyür ve beslenir.
İşte bu kıymetli insanlardan bazıları bahsettiğimiz yorumlamaların birçoğuyla içli dışlı olabilme şerefine nail olmuşlardır. Bkz. Fatma Hümeyra Akbay, bildiğimiz haliyle sadece Hümeyra.
Birçok kuşakta tekrar tekrar doğan bu kadından bahsetmeden önce bu yazının ortaya çıkış hikayesine de değinmek istiyorum. ‘Da Vinci Şifresi‘ndeki gibi dolambaçlı bir kurgu yok aslında. Ferhan Şensoy hakkında bir bilgi ararken Şensoy’un eski bir oyununa denk geldim, o an için üstünde durmadım. Birkaç gün sonra 1986 tarihli oyunun afişini bir başka yerde de görünce ismi kulaklarımda yankılanmaya başladı; ‘İçimden Geçen Tramvay‘! Bizim jenerasyona yabancı olan bu oyunu internetteki eski kayıtlarından izleyebilirsiniz, tavsiye ederim. Ama karşıma sürekli çıkan oyun dışında, bir başka şey daha vardı ki o da, oyunun şarkıları… Sesiyle oyunun tamamlayıcı parçalarından biri olan genç Hümeyra… Başka başka yollardan birkaç kez daha yolum Hümeyra’ya çıkınca “yaz kızım” dedim. Çok kişiler yazdı bu zamana kadar ama “bir de sen yaz”. Dedim ya düşünce düşünceyi doğurur ve geldiğiniz noktayı görünce feleğiniz şaşar. Meczup gibi dolanırken düşüncelerimin Hümeyra’ya gelmesi feleğimi şaşırtmadı belki; ama bir insanın bu kadar maharetli olduğunu görmek içimde yazma isteği uyandırdı.
Biyografik geçmişini her yerde bulabilirsiniz, o yüzden ben sadece dikkatleri Hümeyra’nın üzerine çekip bırakacağım; zira merak eden arar, arayan bulur. Ve bulmak da, nasipliler için öğrenmek demektir. 1970’lerde Yeşilçam’a konu olunası bir tesadüfle keşfedilen Hümeyra eski bir balerin ve keşfedildiği sırada da albüm kapakları tasarlayan bir grafiker olsa da, 70’ler onun için Türk Pop’una zirve yaşatmak demekti. 80’ler tiyatro ve sinema; 90’larsa nispeten sükunet… Bu yüzden bir kısmımız onu geç tanıdık, hatta genç neslin bir çoğu, şarkılarından ve oyunlarından önce 2000’lerin efsanesi olan Avrupa Yakası ile öğrendi adını. Çağan Irmak’ın filmlerindeki kilit rolleriyle mıh gibi kazıdık adını akıllarımıza. Halen daha aktif ve üretken, marifetleri ölçüsünde de mütevazi olan bu efsanevi kadın geçtiğimiz elli yıl içinde tekrar tekrar doğmuş, elini attığı her işe güzellik katmış, bizlere de bunların kelamını etmek düşmüş. Ama bence onun hayatında görülmesi gereken en güzel yan, “bir ömür bir iş” mottosunu çürüten argüman oluşudur.
İçinizden geliyorsa bölünün efendim. Ve ölmek için yaşayanlardan olmamaya çalışalım. Bu sırada da Hümeyra eşlik etsin bizlere.
Seçtiğim üçlemeyi buradan dinleyebilirsiniz.
1. Hümeyra-Gidemediklerimiz
2. Hümeyra- Anlatamıyorum
https://www.youtube.com/watch?v=GbGdSM5jzjs
3. Hümeyra- Kördüğüm
https://www.youtube.com/watch?v=8yz8mz4VrDk
Bu da ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı‘dan