Superman, bebekken gerçek ailesi tarafından bir roketin içinde Smallville, Kansas’a gönderilmiş bir kahramandır. Smallville’deki mütevazi yaşamı sırasında kendinde bazı süper güçlerin olduğunu fark etmiştir ve o güçleri elinden geldiğince insanların faydasına kullanmaya çalışmıştır. Bu sayede bağlı olduğu ülkenin, yani Amerika Birleşik Devletleri’nin başına gelen her türlü felaketin önemli bir koruyucusu haline gelmiştir. Bu hikaye, yıllardan beri anlatılagelen, aşina olduğumuz Superman’ın hikayesidir diyebiliriz. Öte yandan, Mark Millar isimli yazar-çizer bu geleneksel anlatıyı değiştirmek istemiş olacak ki 2003 yılında Superman: Red Son isimli çizgi romandaki hikayeyi yaratmıştır.
Üç sayı halinde yayınlanan Mark Millar’ın anlattığı hikaye, belki de klasik Superman evreninin tam tersidir. Superman: Red Son isimli çizgi romanda Superman Amerika Birleşik Devletleri yerine Ukrayna’da yer alan bir kolektif çiftliğe düşmüştür ve hem çocukluğunu hem de gençliğini orada geçirmiştir. Yıllar içinde güçlerini keşfetmiştir ve bu güçlerini o yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ile Soğuk Savaş içinde olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yararına kullanmaya başlamıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin elinde olan bu güçten ürken Amerika Birleşik Devletleri Superman’a karşı bir güç bulmaya çabalar ve bu çabanın sonucunda da dahi bir mucitten yardım istemek durumda kalmıştır: Lex Luthor. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasındaki mücadele, artık Lex Luthor ve Superman arasında yaşanan bir mücadeleye dönüşmüştür.
Mark Millar’ın yazımını üstlendiği Superman hikayesi başlı başına mükemmel bir ironi. Superman, sadece büyük bir başarı yakalamış bir çizgi roman serisi değil, Amerika Birleşik Devletleri’nin popüler kültürüne bağlı önemli bir ikondur. Öte yandan, Amerika Birleşik Devletleri ile bu kadar ilişkilendirilen bir çizgi roman kahramanının bir Soğuk Savaş hikayesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne bağlı olarak resmedilmesi, sadece mükemmel bir ironi anlayışıyla ve üstün bir zeka ile mümkündür. Çizgi romanda, bu harika ironinin dışında Soğuk Savaş döneminde gerçekleşen gerçek olaylara ve propaganda araçlarına da çizgi roman sınırları dahilinde bazı göndermeler de mevcut.
Bunlara ek olarak, Superman: Red Son’da DC Comics evreninden aşina olduğumuz karakterler mevcut. Örneğin Batman, Wonder Woman ve Green Lantern de hikayeye dahil. Bu karakterlerin de hikayeye dahil olması konu bütünlüğünü kesinlikle bozmuyor, aksine konunun daha iyi işlenmesine katkıda bulunuyor. Ayrıca, karakterlerin çizimleri de olayların geçtiği dönem ve mekan baz alınarak yapıldığı için ortaya yaratıcı işler çıkmış.
Özetle, Mark Millar tarafından yazılan ve dört çizer tarafından resmedilen Superman: Red Son bugüne kadar onlarca kez dinleyip alıştığımız Superman hikayesinin zekice değiştirilmiş hali. Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli bir ikonu olan Superman’in bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin belki de en büyük düşmanı olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne bağlı bir karakter olarak resmedilmesi gerçekten harika bir düşünce. Ayrıca, çizgi roman konusu itibariyle de oldukça güzel ve diğer D.C. Comics karakterleri de çizgi romanda yer aldığı için hikaye tekdüze ve sıkıcı değil, oldukça renkli. Superman: Red Son geleneksel Superman çizgi romanlarından sıkılanlar için ve Soğuk Savaş’ı konu alan eserlere ilgisi olanlar için önemli bir alternatif denebilir.