Geçen hafta içinde bir konferans nedeniyle Boston’a gittim. Her yurtdışı seyahatimde yaptığım gibi burada da boş zamanlarımda amacım kendime ilginç ve güzel yemek yiyecek mekanlar bulmaktı. Boston’da da bu isteğim fazlasıyla tatmin oldu.
Deniz ürünlerini çok sevdiğimden, Boston ideal bir mekan oldu benim için. Hukuk fakültesindeki hocalarımdan biri Harvard’da eğitim görmüştü ve Boston’daki mekanları biliyordu. Gitmeden önce ona danıştım ve bana kesinlikle “Legal Sea Foods” adlı yerde yemem gerektiğini söyledi. Dolayısıyla otelime giriş yaptıktan sonra ilk işim o bölgede bu restoranın bir şubesini aramak oldu ki çok yakınımızda bir tane olduğunu keşfettim. İlk olarak deniz tarağı çorbasını (clam chowder) denedim. Çorba yemeğini genel olarak sevmeyen ve çorbanın çok anlamsız bir yemek olduğunu düşünen biri olarak söyleyebilirim ki Legal Sea Foods’da yediğim deniz tarağı çorbası favori yemeklerimin tümü içinde kendine önemli bir yer edindi. Onun dışında karışık, neredeyse her tür balık cinsinin bulunduğu bir tabağı sipariş ettim ancak uzun zamandır merak ettiğim ve ilk kez o anda tattığım ıstakoz balığını pek beğenmedim.
Pek çok gittiğim mekanın yanında beni en etkileyen ikinci yer ise ünlü Hard Rock Café’nin Boston şubesi oldu. Hard Rock zincirini önceden fazlaca duymuş olmama rağmen yurtdışı seyahatlerimde gittiğim şehirlerde şubelerini ziyaret etme imkanım olmamıştı. Asıl amacım kendime hatıra t-shirt almak idi ancak içeri girer girmez ortama resmen aşık oldum. Aynı anda eğlenceli, sıcak, düzenli ve rahat olabilen hem içki içilebilecek hem ailece bile yemek yenilebilecek bir ortam karşıladı beni. Çeşitli rock efsanesi kişilerden Hard Rock zincirine bağışlanmış olan parçalar (gitar, kostüm vs.) duvarları süslüyordu. Garsonlar ve hediye mağazasının çalışanları inanılmaz derecede yardımcı ve güleryüzlü idi. Arkadaşımla yemeğe oturduğumuzda ben Legendary Burger (kızarmış soğan halkası, cheddar peynir, bacon, dana etinden köfte) istedim ve ortaya Hard Rock nachos istedik. Hayatımda bir masadan hiçbir zaman bu yemeği yedikten sonra kalktığım kadar mutlu kalkmadım.
Son olarak bahsetmek istediğim mekan ise Boston Dergisi’nin 2011 yılında Boston’un en iyi café’si seçtiği Thinking Cup. Burası ana yemek değil de arkadaşlarla biraz oturup sohbet, atıştırmalık ya da tatlı yemek, biraz kahve içmek için mükemmel bir yer. Ayrıca oradan yanınızda bulunacak hatıra niteliğince bir şey istiyorsanız üzerinde “Thinking Cup Boston” yazılı, kahve fincanı çizimi olan t-shirt’ler de satılmakta.
Eğer yolunuz bir gün Boston’a düşerse (ki bence düşsün çünkü inanılmaz güzel bir şehir) yukarıda bahsettiğim mekanları ziyaret etmeden geçmeyin derim. Ancak Amerika ile çok deneyimi olmayanlara küçük bir hatırlatma; burada ana yemeklerin porsiyonları normal olarak ülkemizde karşılaştıklarımızdan çok büyük ve çoğu zaman bir tabak iki kişiye yetebiliyor. Yemeğinizi bunları da aklınızda bulundurarak sipariş edin derim ben.
Afiyet olsun!