Son birkaç aydır Taksim Meydanı ve çevresinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Yayalaştırma Projesi adı altında gerçekleştirilen bir takım değişiklikler halkın ve elbette Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası gibi odaların ve diğer sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekmektedir. Proje, herhangi bir yerde detaylı olarak açıklanmamakla birlikte, yapılan açıklamalar halkı bilgilendirme konusunda oldukça yetersizdir.
En baştan beri, böyle önem arz eden bir projenin ihaleye çıkarılması, yani herhangi bir fikir projesi yarışmasına tabi tutulmadan halktan gizli yapılıyormuş hissi uyandıran bu davranışın hem demokrasiye ters düştüğünün, hem de rant amacıyla yapılması amaçlandığının kanaatindeyim. Öyle olmasaydı, Türkiye’nin en önemli meydanlarından biri olan Taksim Meydanı ve İstanbullunun uğrak yeri olan tarihi Gezi Parkı bu kadar aceleci bir tutumla hemen ihaleye verilip, ardından yapım çalışmalarına başlanmazdı. Tarihi dokunun kuvvetli olduğu yerlerde, herhangi bir müdahale çalışmasının yapılmaması gerektiğini savunmuyorum, ancak eğer öyle bir karara varıldıysa ve ortada bir proje varsa, her şekilde bu işin ayrıntıları iyice düşünülmeliydi. Çevredeki yapıların temelleri zarar görecek mi, halkın bu konudaki düşüncesi nedir, tarihi doku bozulmadan nasıl bir proje uygulanabilir, o civara ait sorunlar tüm bunları düşünerek nasıl çözüme ulaştırılabilir? Bu soruların yanıtı, düşünecek kadar zaman bırakılmadığı için, şu anda ne halk bu işin ne olduğunu tam olarak bilebiliyor, ne de bu işi planlayanların dışında kalan ve asıl işi kent planlaması olan Türkiye’nin yetiştirdiği nice yetkin insanlar…
Gezi Parkı
Gezi Parkı
Taksim Meydanı ve çevresinin uydu görüntüsü
Hükümetin halka duyurduğu kadarını ele alırsak, ortada tuhaf bir karışıklığın olduğu seziliyor. Önce Yayalaştırma Projesi adı altında 28 Haziran’da ihaleye çıkarılıyor proje, halk doğal olarak haberleri duyunca tepki gösteriyor; mimarlar, mühendisler, şehir plancıları vs. proje hakkında yazılar yazıyorlar, sivil toplum kuruluşları harekete geçiyor, bazı üniversiteler sempozyum hazırlıyor. Tam o sırada, 30 Ekim’de altyapı çalışmaları bahane edilerek çalışmalara başlanıyor. Henüz halk, gelişmeleri yeni yeni öğrenirken, yapım çalışmaları başlıyor. Alternatif ulaşım haritaları gündeme geliyor, kazı sırasında araç trafiğinin akışını denetlemeye yönelik haritalar yayımlanıyor. Bu sırada tartışmalar, tüm hızıyla devam ediyor. Halk sokaklarda, yazarlar masaları başında tepkisini gösteriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan projenin reddiyle ilgili bir haber yayınlanıyor; ancak başka bir haber bakanlıktan çıkan yazılı bir açıklamanın reddedilmeyle ilgili olan haberin doğru olmadığından bahsediyor. Yazılı açıklama ise şöyledir:
İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 11.12.2012 tarihinde almış olduğu kararla ‘projede yapının özgün mimarisini oluşturan iç mekân kurgusu, süsleme özellikleri ve elemanları, yapının yapım dönemleri, yapılan müdahaleler ve önceki dönemlerine ait izlerle ilgili bilgi ve belgelerin eksik olması nedeniyle Taksim Gezi Parkı’nı dikkate alacak şekilde Cumhuriyet Caddesi’ne cepheli kesiminde, meydan ve çevresi ile işlevsel olarak uyum sağlayan alternatif tasarım önerilerinin hazırlanarak Taksim Gezi Parkı ve Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ile bütüncül olarak ele alınan Kentsel Tasarım Projesinin birlikte iletilmesi halinde konunun değerlendirilmesine’ hükmetmiştir.
Tüm bunların dışında, Topçu Kışlası Projesi’nin mimarı Halil Onur, projenin asla bir AVM olmayacağını açıklıyor; medya tarafından daha önceden yayınlanan Gezi Parkı’nın buz pistine dönüştüğü fotoğrafını yalanlıyor ve parkın sadece onda birlik bir alanının buz pistine dönüştürüleceğini söylüyor. Ama halka soruldu mu daha önceden, Gezi Parkı’ndaki ağaçlıklı alan gitsin, insanların dinlendiği, hafta sonlarını mutlu mesut geçirdiği alan yok edilsin; yerine buz pistinin, çeşitli alışveriş faaliyetlerinin yer aldığı, tarihi ve sosyal dokusundan oldukça uzak bir mekâna dönüştürülsün? İnsanların böyle alıştığı mekânların yeniden kurgulanması bu kadar kolay mıdır; ya da bunun kimseye sorulmadan, görüş alınmadan yapılması ne derece mantıklıdır, hiç düşünülmedi mi acaba?
Gezi Parkı’nda yapılacak olan buz pateninin tartışmalı resmi
Bunların dışında çok merak edilen sorular – aynı zamanda cevapsız bırakılanlar-:
Projede yayalaştırılan alanların neden hemen hepsi sert zemin? Yayalaştırmadan kasıt, betonlaştırma mı?
Gezi Parkı’nın işlevsel olarak bir sorunu yoktu, belki teknik sıkıntıları vardı, kimseye sormadan parkın işlevinde böyle büyük bir değişikliğin yapılması, bir belediyeden beklenen görev midir?
Taksim Meydanı’nın dünyadaki diğer meydan örneklerinin aksine, trafiğin ve ulaşımın kesişim noktası olması ve yaya kullanımına çok fazla açık olmaması, orada bir çalışmanın yapılması gerektiğini belirtiyordu ve çalışma kararı aslında isabetli olmuş; ancak tüm meydan trafiğini yerin altına almadan önce, bu durumun oluşturacağı zorluklar neden araştırılmadı? Bu yeni yollar yapıldıktan sonra, ortaya onarılması imkânsız teknik sorunların çıkması halinde, bunun hesabını kim verecek ve aslında en önemlisi, buraya ne olacak?
Proje hakkında söylenecek çok şey, sorulacak çok soru var, zaten birçok insan da bu konu hakkında oldukça güzel ve yerinde eleştiri yazıları yazdı, ancak biliyoruz ki Taksim için herhangi bir değişim olmayacak ve böyle devam ettikçe de nice tarihi dokularımızı yitirip gideceğiz. Bu konuda halka düşen görev çok büyük; gerek medyaya gerekse yöneticilere ve yönetici olmayan kesime. Bize meydan olarak miras bırakılan Taksim’in alışveriş merkezi mantığıyla yeniden düzenlenmesinin ardından, umuyoruz ki yapılacak başka meydan projelerinde bu tarz bir yanlışa düşülmesini engelleriz.