Kastrato olarak tanınan kişiler, operaların ve kiliselerdeki müziğe dayanan ayinlerin ortaya çıkmasıyla birlikte soprano seslerin kullanılabilmesi amacıyla henüz çocukken hadım edilen kişilerden oluşmaktadır. Bu çocuklar çoğunlukla kimsesiz ancak müzik alanında yetenek gösterenler arasından seçilmişlerdir, ancak bazen ailelerin de gönüllü olarak çocuklarını daha sonra çocuklarının kendilerine bakacağı umuduyla feda ettikleri durumlar yaşanmıştır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde çoğunlukla bu umutları boşa çıkmış ve çocukları yardım etmeyi reddetmişlerdir. Kesilmelerinden sonra müzik akademilerinde çok ağır bir eğitim almışlar daha sonrasında ise operalarda performans göstermeye başlamışlardır.
Kastratoların ilk çıktıkları yeri ve zamanı tahmin etmek oldukça güç. Bunun ardında yatan sebep ise her ne kadar insanlık tarihi boyunca hadımların ve hadımlaştırma işleminin kullanımı oldukça yaygınsa da, yalnızca sanatsal amaçlarla hadımlaştırma işleminin gerçekleştirilmesinin çok nadir görülen bir durum olmasıdır. Ancak ilk kastratoların Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu içerisinde yükselişiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Sırf sanatsal kaygı sebebiyle hadım edildiği bilinen ilk kişi 4. yüzyılda Roma’da performans göstermiştir. Sonraki dönemlerde ise özellikle İstanbul’da, Doğu Roma İmparatorları ve diğer önemli mevkilerde bulunan kişiler için sahnede yer almışlardır. Kastratoların ilk kullanılmaya başlandıkları dönem her ne kadar 4 ile 5. yüzyıllar arasında olsa da yaygınlaşmaları 17. ve 18. yüzyıla kadar sürmüştür. 17. yüzyılda kastratoların neredeyse tamamı İtalya’daydı, İspanya’da ise çocukken geçirdikleri kazalar sonucunda hadım olan birkaç kişi bulunmaktaydı, ancak kastratoların Avrupa çapında çok büyük şöhrete kavuşmasından sonra Fransa hariç olmak üzere bütün Avrupa’da eğlence dünyasında yer buldular. Goethe de kastratoları dinleme imkânı bulanlardan birisidir ve dinlediği zaman kastratoların yeteneğinden etkilenerek, onların operada kadınlardan üstün olduklarını savunmuştur. Elbette kastratoların ünlerini artırmaları 17. yüzyılda çok büyük çoğunluğu İtalyan olan kastratoların arasına 18. yüzyılda birçok başka milletten insanların katılımını sağladı, fakat 18. yüzyılda kastratolar birçok milletten oluşan bir grup olmalarına rağmen performanslarını İtalyanca olarak icra etmeye devam ettiler.
Kastratoların operalarda ve özellikle kilise korolarında kullanılmalarının ardında yatan amaç ise yetişkin erkeklerin doğal olarak yakalayamayacağı soprano düzeyindeki seslere kastratoların ulaşabilmeleridir. Kadınların soprano düzeyindeki seslere sahip olmaları mümkün olsa da kiliseler tarafından kadınların koro ve operalarda şarkı söylemeleri müstehcen bulunmuştur, dolayısıyla kadınların bu görevlerde yer almaları yasaklanmıştır. Kiliselerin kadınlara yönelik bu yasaklarından sonra operada parçalarındaki kadınlara ait bölümler için ya çocuklar ya da falsettolar kullanılmıştır, ancak çocuklar genellikle disiplinsiz olmaları ve de ergenliğe ulaştıktan sonra bu sesleri çıkaramamaları nedeniyle, falsettolar ise ses tellerindeki yıpranmalar sonucu kısa süre içerisinde seslerini kaybetmeleri sebebiyle kısa süre sonra operalardaki yerlerini kaybetmeye başlamışlardır.
Kiliselerin kastrato kullanımına ilişkin tavırları o dönemin papalarının bakış açısına göre şekilleniyordu. Hiçbir papa kadınların operada kullanımlarını açıkça onaylamamıştır, dolayısıyla bazı papalar kastratolardansa kadınların operada yer almasına göz yummuştur. İçlerinden bazıları ise bu sorunu daha sert yöntemlerle çözme taraftarı olmuşlardır. Hatta bir tanesi bu sorunlardan kurtulmak amacıyla bütün tiyatroları kapattırmıştır. Yine birçok papa bu hadımlaştırma işlemini gerçekleştirenler için aforoz etme cezasına başvurmak suretiyle bu sorunu ortadan kaldırmak istemiştir. Lakin çoğu papa kastratoların varlığından rahatsızlık duymamıştır, hatta kastratolar çoğu zaman papaların şapellerindeki korolarda yer almışlardır.
Kastratoların ünü her ne kadar 17 ve 18. yüzyıllarda neredeyse günümüzün meşhur sanatçılarıyla eşit seviyeye ulaştıysa da genellikle toplum tarafından hakir görülmüşlerdir, hatta bu sebepten ötürü birçok kastrato, falsetto gibi davranmayı tercih etmiştir. Kastratolar; halktan çok aristokrat kesimlerden ilgi ve sevgi görmüşlerdir, birçok sanatçı dışarıda daha yüksek gelir elde etme olanağı bulmasına rağmen aristokrat ailelerin altında çalışmayı tercih etmiştir. Aristokrat ailelerin altında yaşamaları ise onlara toplumun birçok kesiminden daha şaşaalı hayat sürme imkânı vermiştir.
Kastratoların değerlerini kaybetmeleri ise yükselişlerinin aksine çok hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında operada ortaya çıkan anti-romantizm akımı kastratoların popülerliğine büyük darbe vurmuştur. Anti-romantizm akımının yanı sıra yükselen hümanizm de kastratoların sonunu getiren nedenlerden biri olmuştur. En nihayetinde 1800’lerin başında neredeyse bütün kastratolar tarihten silinmiştir. 19. yüzyılda ise atalarının ve nadiren görülse de kendilerinin döneminde işlenen bu barbarlıktan utanan toplumlar kastratoların varlıklarını reddetmiş, onlara evlenme izni vermiş ve varlıklarını reddederek kastratoların esasında falsetto olduklarını iddia etmişlerdir. 1844’te adı duyulan Pergetti ise o dönemde Anadolu parsı kadar nadir bulunan bir soyu temsil ediyordu, ancak yine de en son kastrato Pergetti değil, 1858-1922 yılları arasında yaşamış olan Alessandro Moreschi’dir. Moreschi’nin 50’li yaşlarda söylediği birkaç şarkı ise kastratoların seslerinin esasında nasıl olduğuna ilişkin elimizdeki tek kanıttır.
Alessandro Moreschi’nin bize ulaşmış olan kayıtlarından birisi:
https://en.wikipedia.org/wiki/File:AlessandroMoreschi-AveMaria-cleaned.ogg
[box_light]Kaynakça[/box_light]
Angus Heriot, The Castrati in Opera (Opera Library), Riverrun Pr, 1986.
Helen Berry, The Castrato and His Wife, OUP Oxford, 2012.