Bir arkadaşımın tavsiyesiyle izlediğim, yıllar sonra ancak haberdar olduğum ancak ne kadar geciktiğimi bana fark ettiren bir film oldu, 2001 yapımı, Tom Cruise, Penélope Cruz ve Cameron Diaz‘ın başrollerini paylaştığı Vanilla Sky. Film gösterime sunulduğu yıllarda bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de orijinal adıyla girmiş gösterime. Çünkü film adını Monet’nin ünlü tablolarından birinden alıyor. Aynı zamanda içeriğinde de tabloya yer veriyor bu güzel film.
Vanilla Sky, ilhamını insan bilinci ve bilinçaltından alan bir bilim-kurgu filmi. Birçok kadrosu çok ünlü insanlardan oluşan filmin aksine, gücünü senaryosundan alan özel bir yapım. Bilinç ve bilinçaltı arasında gelgitler yaşatan dokusu filmin ilk anlarında uyanıyor ve henüz ilk andan itibaren emin olamıyorsunuz bilincin açık ve tamamen kayıp olduğu anların hangisi olduğuna.
Vanilla Sky, David Aames’in, bir arkadaşının tabiriyle, ölmek üzereyken gözlerinin önünden kendisininki yerine geçecek kadar ışıltılı hayatının, bir trafik kazasıyla değişmesini anlatıyor. Ancak bu filme bir özet geçmek yerine, bilincin ve bilinçaltının masalı demek daha doğru olacak. Yani görünenden, karakterlerden ve olaylardan çok daha derini anlatılıyor bu filmde. Ve bu ilk andan itibaren başlayan bir savaş. Bilinç ve bilinçaltının savaşı…
Öyleyse bilinçten başlarsak, nedir bilinç?
Bilincimizin hedeflere, başarılara, yarınlara odaklı olduğunu biliyoruz. Bilincimiz açık olan her an çalışmaya, üretmeye ve gelişmeye odaklanıyoruz. En boş anlarımız bile bir şekilde hayatımızda işlevi olan yeni bir ilmek atıyor ve devasa bir battaniyeye dönmeye giden hayatımızı biraz daha, biraz daha büyütüyor. Hayatımızın çoğunu bilinçli yaşıyoruz ve bu bilinç var olduğu sürece büyümeye, güçlenmeye devam ediyoruz.
Peki ya bilincimizin altı?
Bilincimizin üstü ne kadar düzenli, büyümeye yönelik ve hep ilerleyen bir yapı içerirse içersin,z bilinçaltımız bilincimizin tam tersi şeklinde çalışır. Bilinçaltı sırayla gitmez. Bir rüyada, bir hayalde bilinçaltına tutunduğunuz en ufacık bir an beyninize dolan an, anı ve duyguların hiçbir sırası ve düzeni yoktur. Bilinçaltı, geleceğe yönelik olmaz. Geçmişe saplanır kalır. Yeni insanlar, anlar ve anıların peşinde koşmaz. Ölüleri diriltir, kopan ilişkileri onarmaya çalışır. Bilinç ve bilinçaltı arasında tek bir ortak yan vardır: İkisi de pişman olmamaya çalışır.
Pişman olmamaya çabalamak, bilinç için günlük hareketleri belirlemek üzerinedir. Bilinç, gelecek pişmanlıklarından sorumludur. Bilinçaltıysa, geçmiş pişmanlıklardan. Bu durumda da, bilinç yalnızca günlük hareketleri ve gelecek planlarını kontrol ederken pişmanlıktan kaçmak için çaba gösterirken, bilinçaltının çabası çok daha boş bir süreçte ilerler. Bilinç aldığı kararlarla gün be gün geleceği değiştirirken, geçmişi değiştirmek için elinden bir şey gelmeyen bilinçaltı insanın anılarını, anlarını ve hatta inançlarını değiştirmeye başlar. Çünkü geçmişi değiştirmek mümkün değildir. Ama bilinçaltı yalnızca sahip olduğu anılardan sorumludur. Ve yapabileceği hiçbir şey yokken onları değiştirmeye başlar. Pişmanlıkları susturmak, vicdan azabını azaltmak ve acıları dindirmek için. Ancak anıların değişmesi, değiştirilmeye zorlanması, vicdanın susturulması kolay değildir. İnsanın duyguları, hayalleri ve umutları nasıl hayatının peşini bırakmıyorsa vicdanı da asla bırakmaz. İşte tam bu noktada, vicdan ve bilinçaltı çatışırken rüyalar kabusa döner. Bu yüzden, Vanilla Sky kabusa dönen bir rüyadır. Kabusa dönen bir rüyayı anlatır.
Alt metinlerle bezeli, enfes bir aşk hikayesi aynı zamanda Vanilla Sky. Kadın ve erkek arasındaki tüm o romantik iletişimi cinsel çekimden arındırıp bambaşka bir şeye çeviren bir vurgu var bu filmde. Aşk ve diğerlerini ayıran, anılara sürekli parmak basan güçlü bir alt metine sahip olan bu film, her bir itirafı özelleştirmiş. Her bir seni seviyorum, ayrı bir cümleyle ifade edilmiş. Aşk, unutmamaktan beslenmiş. Filmin neredeyse bütünü imgeleştirmelerden oluşurken, insanı rahatsız eden yapay diyalogları da yok. Bu sayede hem güçlü, hem de doğal olmayı başarmış.
Neden korktuğunuzu, neden sevdiğinizi, neden nefret ettiğinizi arayarak bulamazsınız. Siz bilincinizi kapatırsınız, bilinçaltınız sizi bulur. İyi seyirler…