1993’ten beri Budapeşte’de gerçekleşen Avrupa’nın en büyük kültür ve müzik festivallerinden Sziget rüya gibi bir haftanın ardından 15 Ağustos’ta bitti. Etkisinden çıkmamın kolay olmadığı özgürlük adasındaki bir haftalık tadından yenmez line-up’lı ve binlerce canlı performanslı Sziget, 8 Ağustos sabahı o meşhur köprüden geçip de Sziget pasaportlarımızı aldığımız anda başladı. Aylar önce euro daha bu kadar acımasız değilken aldığımız bir haftalık festival biletlerimize sayısız müzik ve sahne performansı ve ayrıca kamp yeri dahildi. Festivalin tadını doyasıya çıkarmak ve hiçbir dakikasını kaçırmamak için biz kamp yapmayı tercih ettik. İsteğe göre daha avantajlı kamp bölgelerinin de bulunduğu adada biz cebimizi de düşünerek bilete dahil olan alana kurduk çadırları ama tabiki kamp hayatına uygun olmadığını düşünen herkes için karavan kamp alanından tutun da civar hostellere kadar her alternatif mevcut.
Tek derdi çok eğlenmek olan özgürlük adası sakinlerinin yetişmekte zorlandığı etkinliklerden bahsedelim biraz da. Biri Sziget Ana Sahne, biri dev bir çadır gibi duran MasterCard Sahne de dahil 15 performans alanı vardı adada. Sahnelerin bir kısmında da klüp ortamı, dans ve eğlence her gün sabaha kadar devam ediyordu. Rock, pop, metal, jazz, opera, amatör, elektronik pop ve benzeri her zevke uygun performansların yanı sıra dans, yoga workshoplarından tutun da sirk gösterilerine kadar herşey düşünülmüştü Sziget sakinleri için. Gün içinde geceye enerji depolamak ve rahatlamak için Artzone’daki seramik yapımı, resim gibi hobi faaliyetlerinin yanı sıra, “chill” bahçesi ve Sziget sahilinde çimlere serilip güneşlenmek gayet cazipti.
Adeta bir şehir gibi planlanmış adada her ihtiyaca uygun dükkanlar, dövmeciler, eczane, sağlık hizmeti ve farklı mutfaklardan sayısız yemek çeşidiyle adadakilerin karınlarını doyurmayı bekleyen yüzlerce mekan vardı. Tabiki özgürlük adası da olsa festival kazığı uluslararası bir gerçek, ama şanslıydık ki bilekliklerimizdeki çipler sayesinde paraya dokunmadan ödemelerimizi yaptık ve ne kadar harcadığımızı görmedi gözümüz. Ayrıca adadaki para biriminin macar forinti olması da bizi her harcadığımız parayı 7 ile çarpıp kalp krizleri yaşamaktan kurtardı.
Gelelim ana sahnede izlediğimiz performanlara. 8 Ağustos’ta ana sahnenin açılısını Lykke Li ile yaptık. “No Rest For The Wicked” performansı bence inanılmazdı ve muhteşem tarzıyla bize unutulmaz anlar yaşattı. Daha sonra ise festivalin en beklenenlerinden Kendrick Lamar’ın performansında delicesine eğlendik. Bonobo Live ve Gorillaz’lı salı gününün bence en iyi ana sahne performansı Oscar and the Wolf’du. “You’re Mine”, “Breathing” ve “Fever” gibi hit parçalarını da seslendiren Oscar and the Wolf, ilham verici dans figürleriyle hepimizi coşturdu. 10 Ağustos cuma günü Lana Del Rey günüydü. Kaliforniya’yı sahneye getiren Lana Del Rey en sevilen şarkılarından “Lust for Life”, Summertime Sadness”, “Young and Beautful”, “Video Games” ve “National Anthem”’i söylerken güzelliğiyle herkesi büyüledi. Benim cuma günkü keşfim Parov Stelar’dı. ilk kez Sziget’te dinlediğim Parov Stelar, festivalin bana kalırsa en şahane performanslarında birini gerçekleştirdi. 14 Ağustos’ta Artic Monkey’s ve Alex Turner karizmasının kapanışını yaptığı ana sahnede önceki günlerde Bastille, Mumford&Sons, Kaleo, Liam Gallagher, Dua Lipa, Shawn Mendes ve Kygo gibi isimler de vardı. Ama bence ana sahnenin en çok eğlenen ismi Gogol Bordello’ydu. Festivalin son günü ana sahnenin ilk performansını gerçekleştiren grup, izleyenleri kıskandıracak şekilde eğlendi ve eğlendirdi.
Ana sahne dışında da bir hafta boyunca diğer sahnelerdeki müzik ziyafeti devam etti. Cigarettes After Sex, King Gizzard & The Lİzard Wizard, Petit Biscuit, Goo Goo Dolls, ve La Femme MasterCard Sahnesi’nin en iyilerindendi. 12 Ağustos’ta ise Europe Stage’de sahne alan Ezhel performansıyla festivale Türkiye’den gelenleri birleştirdi. Türkiye’den gelen bir diğer isim ise festivalin son günü World Music Stage’in kapanışını yapan Baba Zula’ydı. Artic Monkeys’den çıkıp yetiştiğimiz Baba Zula konserine yabancı katılımcı da çoktu. Yağmurlu geçen günün ardından Baba Zula’nın şarkılarıyla içimiz ısındı ve kesinlikle kurtlarımızı döktük.
Müzik performanları dışında Sziget Sirkindeki gösterilere ve Fidelio Tiyatro ve Dans Çadırı’ndaki dans performanslarına da yetişmeye çalıştık. Festivale hiçbir etkinliği kaçırmadan katılmak için gerçekten insanın yüzlerce parçaya bölünmesi gerekiyor.
Unutulmaz anılarla geri döndüğüm ve kalbimi bıraktığım Sziget festivalini bıraksanız daha uzun uzun yazarım ama yazacağım hiçbir cümle oradaki ortamı size anlatmaya yetmez. Festivalden dönen herkes daha kapıdan çıkarken gelecek senenin planlarını yapmaya başlamıştı.
Umarım gitmek isteyen herkes, insanın tek derdinin çok eğlenmek olduğu bir haftalık bu rüya festivale gider. Çünkü bu yılki teması “Love Revolution” olan Sziget’te de dendiği gibi herkes aşk devrimine katılmalı (Join the Love Revolution).
Görsel Kaynakları
https://szigetfestival.com/tr/