Amacım kendim ve başkaları için bir şey yapmak. Tiyatro diyorum. Çünkü insancıl bir iletişim. Birbirimizi anlamamızı sağlayacak eşsiz bir yol. İşte bunun için tiyatro.
İspanyol yönetmen Achero Manas’ın 2003 yapımı filmi “Noviembre“, tiyatro tutkunu gençlerin hikâyesini anlatıyor. Sanatın binalara hapsolmasından ziyade halkla iç içe olması fikrini benimseyen gençler, etkileşimli sokak sanatları aracılığıyla tiyatronun ruhlara dokunan yanını ve modernleşen dünyanın eleştirilecek yönlerini kaldırımlara taşıyor. Yaratıcı ve bağımsız fikirler doğrultusunda hareket eden topluluk, kendilerine has bir şekilde düşünüyor, düşlüyor, kurguluyor, başkası oluyor ve sunuyor. “İnsanı insana insanca anlatma sanatı” hayatlarında özel yer edinmiş olan herkesin izlemekten ayrıca keyif alacağına inandığım Noviembre, aynı zamanda bildiri niteliğinde bazı sahneleriyle 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde de hatırlanacak replikler sunuyor.
Madrid’e oyuncu olma hayalleriyle giden Alfredo’nun konservatuvar seçmeleriyle başlar film. Engelli kardeşi için yapmış olduğu kuklalarla kardeşinin hayatına renk katan Alfredo, yine sanatla insanlara ulaşabileceğine inanır. Yetenek sınavında da kuklasıyla jürinin karşısına çıkar ve bölüme kabul edilir. Alfredo’nun hedefleri alışılmışın dışındadır: Maaşlı çalışmak istemiyordur, bağımsız bir tiyatro kurmak ve sokak gösterileri yapmaktır hayali. “Tiyatroya gelen tipler hep aynı. Diğer insanlara taşımak için tek yol gösteriyi sokaklara taşımak.” diyen Alfredo, konservatuvarda aldığı eğitimi grup terapisi olarak görür hatta içinde tiyatro haricinde her şey olduğunu öne sürer. Bu sebeplerle eğitimini yarıda bırakır. Onun sokakta seyircileri içine çekerek tiyatro yapma amacı hem toplumsal sebeplerden kaynaklanır hem de engelli kardeşinin imgesinden. “Seyircinin hiçbir şekilde katılmadan etkisiz bir şekilde öylece oturmasından hiç hoşlanmıyorum. Bana onu hatırlatıyor. Bir şey yapmalılar ne olursa. Tek yaptıkları heykel gibi oturmak. İnsanlar tepkilerini ortaya koymalı bir şekilde” Bu süreçte kendi düşünce yapısında olan arkadaşıyla karşılaşmasıyla, dünyayı değiştirme yolunda hayallerini uygulamaya başlar. Karakterin fikirlerinin arka planının kavranabilmesi de filmin daha kuvvetli bir dinamikte devam etmesini, aksi fikirde olan izleyicilerin dahi Alfredo’yu desteklemesini sağlıyor.
Tiyatro tutkunu gençlerin yaşlanmış hallerinin filmin bazı sahnelerinde anlatıcı olarak yer alması filme belgesel niteliği de katıyor. Belgeselin getirdiği gerçeklik duygusu ve sinemanın kurgusallığı ile kendi içinde denge tutturan filmde, gerçek-temsil sorgulamalarına sıkça yer veriliyor.
Noviembre adını verdikleri toplulukları 1988’de Ateşli Kadın şovlarıyla başlar. Amaçları ücretsiz ve bağımsız tiyatro açmak olan Noviembre; kamusal ve özel tüm yardımlardan kaçınmak, seyirci sayısının sınırlı olabileceği kapalı alanlarda çalışmamak, seyirci neredeyse oraya gitmek, geçmişte televizyon ya da film sektörüne bulaşmış insanlarla çalışmamak, özgün olmak için yazılı kaynaklardan yararlanmamak gibi ilkeleri benimser. Sanatlarını yazılı kaynaklara başvurmadan kendi yaratıcılıklarını kullanarak oluşturmaları ve maddi karşılık beklemeksizin oynamaları sanatın sanat için yapılma yönünü oluştururken, gerek insanlarla kurdukları kuvvetli bağ gerek güncel sorunları ele alan yanları da onların toplumcu taraflarını oluşturur. Bu durumda sanatın amacına ilişkin en temel sorulardan olan “Sanat sanat için mi toplum için mi ?” ayrımına girmeden, kendi özgün yollarında ilerlerler.
Noviembre’ın makamlara karşı takındığı eleştirel ve sorgulayıcı ruhu, toplumda alışılmış örneklerden de farklıdır. Noviembre küçük sanat dokunuşları aracılığıyla polisle yaşadıkları atışmayı, tarafların birbirlerine içtenlikle gülümseyerek sonuçlandırdığı bir konuma getirme gücüne de sahiptir. Bu güç de film boyunca vurgulanan sanatla kalplerin değişebileceği inancı ve fikrinden gelir . Filmin bu gibi hoş küçük detayları, insancı tutumun ön yargılara aldırmadığının güzel bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Küçük skeçler ve doğaçlamalar etrafında çevrelenen oyunlarıyla ötekileşeni, unutulanı, görmezden gelineni canlandırırlar. Kurgularıyla da dönemin tehdit unsurlarını ve tabulaşan kavramlarını özgürce ele alırlar. Madrid metrosunda punk ruhunu yaşatıp müzikal performansla yolcuların sabahlarına sıra dışılık kattıkları gibi dönemin güncel sorunu terör etrafında şekillenen doğaçlamalarıyla da insanları bambaşka bir gerçekle yüz yüze getirirler.
Doğaçlama özgürlüğü hayal gücümüzün sınırlarını açmıştı, özgürdük.
Topluluk, yanlış anlaşılma dolayısıyla bir süre sokakta oynamaları yasaklanınca kendilerine mekan olarak opera binasını seçer. Böylece seslerini farklı bir sınıfa da duyurabileceklerdir. “Sanat geleceği içinde barındıran silahtır.” repliğiyle “Kraliyet Tiyatrosu” adlı doğaçlamaları, belki de filmin en unutulmaz sahnesini oluşturuyor. Bütün olarak sanatın gücüne, anlamına ve “kokuşmuş sistem”deki yerine dikkat çeken cümleler, Alfredo’nun korkusuz ve tutkulu oyunculuğuyla birleşince izleyici de özel bir yer ediniyor.
Kiminin kendi hislerini paylaşacağı, kimininse hayata dair farklı bir bilinç kazanacağı Noviembre‘ın “Kraliyet Tiyatrosu” adlı sahnesini aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Bu sahnenin aynı zamanda filmin son sahnesi olduğu ve filmin bütünlüğü açısından önemli olduğu da unutulmamalıdır.
Delara Kasimi
Film gerçekten ilgi uyandırıyor, farklı ve güzel. Böyle farklı ve güzel filmlerin burada yer alması ve detaylı bir şekilde tanıtılması çok hoş :)
Berkay KAPLAN
Gerçekten etkileyici bir yazıbolmuş. Defalarca izlediğim bu eseri tekrar seyretmiş gibi oldum. Yazanın eline yüreğine sağlık.