İki İnsanın Alışılmadık Dostluğu: Yeşil Rehber

Not: Bu yazı Yeşil Rehber filmi ile ilgili spoiler içermektedir.

Bir filmin başarılı olmasını birçok farklı etken sağlayabilir. Kimi filmler konusu ilgi çekici olduğundan, kimi filmler oyuncuları sayesinde, kimi filmler de konusunun işlenişi sayesinde parlamayı başarır. Hatta bazen bunlardan yalnızca biri değil, birkaç tanesi olur bir filmde, işte o zaman tadından yenmez. Hazır birkaç gün önce 91. Akademi Ödülleri’nin adayları açıklanmışken ben de bu adaylar arasından en çok beğendiklerimden birini seçip onun hangi yönleriyle parladığından biraz bahsedeyim istedim. Sizlere seçtiğim, aynı zamanda şiddetle önerdiğim bu filmin adı Yeşil Rehber.

Yeşil Rehber, oldukça yetenekli, kültürlü biraz da resmi siyahi bir piyanist Dr Don Shirley(Mahershala Ali) ile şoförlük ve güvenlik görevlisi gibi işler yapmış, resmilikle uzaktan yakından alakası olmayan, biraz da çocuk gibi diyebileceğimiz Tony Vallelonga(Viggo Mortensen)’nın hayatlarının alışılmadık bir şekilde kesişmesini konu alıyor. Dr Shirley, Amerikanın güneydeki eyaletlerinde bir turneye çıkarken özel şoförü olarak Tony’i işe alıyor ve birlikte iki ay sürecek bir yolculuğa çıkıyorlar.

Bu iki insanın yolculukları boyunca yaşadıkları olaylar aracılığıyla birçok farklı konu işleniyor filmde. Daha başlarındayken filmin 1960’larda Amerika’da, özellikle güneyde görülen ırkçılığı ve bundan doğan aşağılayıcı muameleleri göstereceğini anlıyoruz, ama Yeşil Rehber’in özel bir film olmasını sağlayan şey, bu konuları kimseyi gücendirmeden veya bıktırmadan aktarabilmeyi başarmış olması. Filmde ajitasyona, abartıya hiç yer yok. Fazla drama yok, yalnızca gerektiği kadar. Bunların nedeni ise aslında filmin ırkçılık gibi bir olguyu aktarmaya çalışmak yerine, iki insanın birbirlerini gerçekten tanıyıp, birbirlerine karşılıklı bir saygı ve hayranlık duymalarını anlatırken aralara bazı küçük temalar işlemiş olması. Günümüzde böyle bir film bulmak çok zor bana sorarsanız. Çoğu yapım aktarmak istediği konuyu aktarmaya o kadar çok odaklanıyor ki, hem o konuyu abartmaktan kaçınamıyor hem de başka alanlara dikkat edecek zaman kalmıyor.

Konuya girmişken bu iki karakterden biraz daha bahsedeyim. Filmi izledikçe Dr Shirley’nin başarılı ve zeki olduğu kadar yalnız bir adam olduğunu da görüyoruz. Oldukça güçlü ve her durumda dimdik durmayı başarmış, ama bu dimdik durmak zorunda kaldığı günlerin içinde yarattığı acıdan da asla kurtulamıyor Shirley. Hayatı boyunca tek başına ayakta kalabilmiş, bağımsız bir adamın bile gerçek bir dosta ihtiyacı vardır, bu dost da ona en beklemediği şekilde ulaşıyor. Soförü Tony ona kızarmış tavuk yemeyi öğreterek, onu konserden konsere taşıyarak Shirley’nin güvenebileceği, dayanabileceği bir dayanak haline geliyor. Tony’nin karakterine bakarsak da, aslında başından beri kendi kendine yetebilen, biraz kurnaz olmasına rağmen iyi yürekli bir adam görüyoruz. Evli, çocukları olan, mutlu bir hayat yaşayan böyle bir adamın fazla bir şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyoruz başta, en azından Dr Shirley gibi boşlukları yok, ama insan kendini ne kadar tam hissederse hissetsin, hiçbir zaman başına geleceklerden sonra aynı kişi olacağının garantisini veremez. Sözüm o ki, kendinden ve hayatından ne kadar memnun olursa olsun Tony de hatrı sayılır bir değişim yaşıyor ve Shirley’den öğrendikleri sayesinde hayata bakışı değişiyor.

Belirtmek istediğim bir başka detay da, bu filmin gerçek olaylara dayanıyor olması. İnsana mutluluk veren bu hikayenin gerçekten yaşanmış olduğunu bilmek de ayrı bir hoşuna gidiyor insanın. Peter Farrelly’nin bu hikayeyi aktarırken seçtiği oyuncuların da ne kadar başarılı olduğunu söylemeden geçmek olmaz. Alışılmadık ve özel filmleriyle ünlü Viggo Mortensen, görebileceğimiz en doğal performanslardan birini sunarak bu listesine bir film daha eklerken, Moonlight’taki performansıyla almış olduğu ödüllerin ne kadar haklı olduğu konusunda soru işaretleri bırakmış olan Mahershala Ali de o başarının kesinlikle bir tesadüf olmadığını, her geçen filminde daha da iyi olabileceğini sinemaseverlere kanıtlıyor.

Bu senenin Oscar Adaylarının hepsini henüz izleyememiş olsam da Yeşil Rehber başta oyunculuk kategorileri olmak üzere aday olduğu bütün kategorilerde ödül almayı hak eden bir film. Bana sorarsanız bu senenin filmleri arasından bu başarılı yapıma rakip olabilecek tek film Bohemian Rhapsody. Akademinin fikrini ise 24 Şubat tarihinde hep birlikte göreceğiz. Oscar ödüllerinin yaklaştığı bu özel dönemde hepinize filmlerle dolu güzel günler diliyorum sevgili sinemaseverler!

İlgilenenler için de filmin fragmanını buraya bırakıyorum:

Kaynaklar:

https://mocux.thestarpress.com/story/life/movies/2018/11/13/review-superbly-acted-green-book-makes-its-case-being-new-holiday-classic/1978787002/

https://www.etonline.com/green-book-scores-5-oscar-nominations-following-controversies-117713

https://www.imdb.com/title/tt6966692/

Movie Squad: The Mule & Green Book

https://gq.com.tr/populer/green-book-dostlugun-muzikle-harmanlanmis-yolculugu

Leave a Reply