Yazıyı okumadan önce Midsommar filminin fragmanını izlemenizi tavsiye ederek videoyu buraya bırakıyorum:
Yılın en çok beklenen korku filmlerinden biri olan Midsommar vizyona girmek üzere. Filmin IMDB puanı ve Metascore’u oldukça yüksek, izleyenlerin ve eleştirmenlerin yorumları da filmin beklentileri karşıladığı, hatta aştığı yönünde. Ben de sizler için bu sıradışı filmi izlemeden önce bilmek isteyeceğiniz, filmle ilgili ufkunuzu açacak bazı bilgiler topladım. Bu yazı filmin gidişatı ile ilgili herhangi bir bilgi içermiyor, o yüzden filmi izlemeden de rahatlıkla okuyabilirsiniz.
Filmin yönetmeni ile başlayalım. Midsommar, Ari Aster’ın ikinci uzun metrajlı filmi. Eğer korku sinemasıyla ilgileniyorsanız, Aster’ın ilk uzun filmi olan 2018 yapımı Hereditary’i de izlemiş olmanız muhtemel. Hereditary’nin korku sinemasının en iyilerinden biri olarak kabul edilmesindeki en önemli etkenlerden biri, filmin “izleyeni rahatsız etme” durumunu bambaşka bir seviyeye çıkarmış olması. İzleyen herkesin hemfikir olduğu nokta, filmin izleyeni ürperttiği ve kolay kaybolmayacak bir etki bıraktığıydı. Aster bunu yaparken birçok farklı araç kullanmıştı, bu araçlardan biri, hatta belki de en önemlisi ise filmin hikayesiydi. Aster’a göre Hereditary, bir aile trajedisiydi. İnsanların kendi hayatlarıyla bağdaştırabilecekleri noktaları olan bir hikayeydi. İzleyenlerin bunu hissetmeleri, kendilerini hikayeye kaptırarak empati kurmaları olaylardan rahatsız olma düzeylerini ciddi bir noktaya getiriyordu. Midsommar’ın konusuna baktığımızda ise, ilişkileri bitme noktasına gelmiş bir çiftin İsveç’teki izole bir köye, Midsommar festivalini kutlamaya gittiğini görüyoruz. Aster bu yapıtını “bir ayrılık filmi” olarak tanımlıyor ve yine hikayeyi izleyen herkesin yaşadıklarıyla ilişkilendirebileceği bir durum etrafında şekillendiriyor: ayrılmak üzere olan bir çift. Sırf bunu görmek bile, Aster’ın bu filmiyle de izleyenler üzerinde ciddi bir huzursuzluk ve rahatsızlık yaratacağını gösteriyor bize.
Filmin alışılmışın dışında olmasının farklı nedenleri var, bu nedenler arasından en çok göze batanı ise şu: hepimizin bildiği gibi korku filmleri daha çok karanlık atmosferlerle, geceyle, gölgelerle ilişkilendirilir. Karanlığın insanların korkularını beslediği gerçeği korku filmlerine de bu şekilde yansımıştır hep. Aster’ın ilk filmi Hereditary’de de bu kuralı bozmayan bir atmosfer görmüştük, ancak Midsommar’ın fragmanına baktığımızda bambaşka bir atmosferle karşılaşıyoruz. Her yer olabildiğince aydınlık, yeşilliklerle çevrili, beyaz elbiseler ve açık renkler kullanılmış… Fragmanın başlarında filmin korku türünde olduğunu bile anlayamıyor insan. Aster Midsommar ile yeni bir şey deneyerek korku sinemasına bambaşka bir yorum katacak gibi görünüyor.
Midsommar’ın yorumlarına baktığımızda dikkat çeken bir başka nokta ise başroldeki Florence Pugh’un performansıyla toplamış olduğu övgüler. Toni Collette’in Hereditary’deki Oscar adaylığı alamayarak hayranlarını üzen inanılmaz performansından sonra, Midsommar’ın da güçlü bir performans sergileyen bir kadın ana karaktere sahip olması çok da şaşırtıcı değil aslında. Asıl şaşırtıcı olan, daha önce çok fazla görmediğimiz bir oyuncunun böylesine zor bir film ile bu kadar çok övgü toplayabilmiş olması. Filmin kadrosunda Jack Reynor, Will Poulter ve William Jackson Harper gibi henüz yıldızı parlamamış genç oyuncular da var. İlk filmini Toni Collette ve Gabriel Byrne gibi tecrübeli isimler ile çeken Aster’ın Midsommar’da bu açıdan da başka bir yöne gitmeyi tercih ettiğini görüyoruz.
Son olarak da biraz Midsommar Festivali ile ilgili bilgi vereyim. Midsommar, İsveç’te uzun ve karanlık bir kışın ardından heyecanla beklenen yazın gelişinin kutlandığı bir festival. Haliyle İsveçliler için neredeyse yeni yıl kadar önemli olan bu festival, eski zamanların pagan geleneklerinden gelen bir kutlama aslında. Zamanında Güneş Tanrısını onurlandırmak için kutlanan bu gün, Hıristiyanlığın gelişinden sonra, Katolik Kilisesi tarafından Hıristiyanlık ile ilişkilendirilmiş ve Vaftizci Yahya’nın doğduğu gün olarak kutlanmaya başlanmış. Günümüzde kamp ateşleri yakılarak, çeşitli oyunlar oynanıp danslar edilerek, çiçekten taçlar takılarak festival tadında kutlanan, iş yerlerinin bile kapalı olduğu bir bayram haline gelmiş. Midsommar festivali, filmde göreceklerimizin aksine, oldukça eğlenceli ve güzel bir kutlama.
Midsommar, açıklamalarına göre Ari Aster’ın uzun bir süre için yapacağı son korku filmi olacak. Başka bir korku filmi için kafasında herhangi bir fikir olmadığını söyleyen başarılı yönetmen, röportajlarında çeşitli türlerde filmler yazmış olduğunu ve ileride bilim kurgu temasında bir film yönetmek istediğini belirtti. Belki de korkuya bir süre ara vermesi iyi olabilir diye düşünmeden edemiyor insan. Aldığı yorumlara bakılırsa Midsommar, Hereditary ile kıyaslandığında bile izlemesi ve hazmetmesi oldukça zor bir film olacak gibi görünüyor.
NOT: Korku filmlerinde ana duyguyu yansıtmak adına temel parçalardan biri olan film müziklerinin Hereditary’de olduğu gibi Midsommar’da yeri oldukça büyük. Filmin atmosferiyle fazlasıyla uyumlu olan müzikler bir yandan huzur verici bir melodi gibi ama bir yandan da aralardan gelen sesler insanı fazlasıyla rahatsız ediyor. Dinlemek isterseniz filmin müzik albümünden bir parçayı buraya bırakıyorum:
Kaynaklar
http://collider.com/midsommar-release-date-poster/
https://www.refinery29.com/en-us/what-is-midsummer-festival-sweden-real-midsommar-movie
https://www.express.co.uk/entertainment/films/1148404/Midsommar-hereditary-sequel-fan-theory-connected-ari-aster
https://www.theatlantic.com/entertainment/archive/2019/07/midsommar-movie-review-ari-aster/593128/