MIDSOMMAR: Devam Filmi Mi İşin Arka Tarafı Mı?

 

Son zamanlar, özellikle de geçtiğimiz 2018 yılı ve 2019’un ilk yarısı, gizem ve gerilim türündeki filmler için altın niteliğindeydi. John Krasinski’nin ilk defa yönetmenlik koltuğuna oturduğu A Quiet Place, Yorgos Lanthimos’un harikalar yarattığı Kutsal Geyiğin Ölümü ve Luca Guadagnino’nun Suspiria yeniden çevrimi (remake), 2018’de bu iki tür içerisinde beğeniyle izlenen filmlerden olmuştu. Bunun yanı sıra Jordan Peele’in [Us (2019), Get Out (2017)] filmlerinden tutun da Sandra Bullock’lu Bird Box (2018)‘a kadar oldukça başarılı, özgün ve senaryosu zengin birçok yakın tarihli film seyirciden rağbet görüp üstüne sayısız defa tam not almıştı. Sinemaseverler, uzun yıllardır onları koltuklarına kenetleyecek, hikâyeleri iyi düşünülmüş filmler bekliyordu ki mevzubahis filmlerden bazıları beklentileri fazlasıyla karşıladı.

Bunlardan ikisi, (yine) 2018 yapımı Ari Aster filmi Hereditary ile 2019 yapımı bir diğer Ari Aster filmi Midsommar oldu. Aster’in Hereditary’si ile tarikatlar, miras ve ölüm sonrası üzüntü gibi yer yer tabulaştırılmış, üstü tozlu kavramlara dokunma şansı yakalayan izleyici kitlesi Türkiye’de geçen ay vizyona girmiş Midsommar ile yine bu kavramlara yakından bir bakış şansı elde etmiş oldu.

Mayıs Kraliçesi

 

Hereditary, vizyondayken ilk bakışta konusu itibariyle izleyicilere özgün bir gerilim filmi imajı vermemiş olsa da sonradan sahip olduğu beğeni ve özgünlüğü, film boyunca rotasından şaşmayan kusursuza yakın bir sinematografi ve sahip olduğu alışılmadık, tüyler ürpertici atmosferi ile kazanmıştı. Filmde kendisine hayran bırakan diğer bir unsur ise başta Toni Collette olmak üzere oyuncuların çıkardıkları iş olmuştu; öyle ki sosyal medyada birçok insan Toni Collette’in Oscar Ödülleri’ne aday bile gösterilmemesine bir hayli tepkiliydi.

Aster’in sözleriyle “rahatsızlar için Oz Büyücüsü” Midsommar ise çıkışını Hereditary‘e kıyasla daha güçlü yaptı. Filmin konusunun ilintili olduğu kültürel ögeler ve olayların yaşandığı farklı coğrafya, izleyicilerde fazlasıyla merak uyandırdı. Filme hâkim olan canlı, berrak atmosfer ve renklerin çeşitliliği, Ari Aster’in önceki filmi Hereditary‘den alışık olmadığımız bir detaydı. Her ne kadar Aster’ın böylesine renkli ve hayat dolu bir temaya tarikat ve keder kavramlarını nasıl entegre edeceği akılları karıştırdıysa da film en sonunda görücüye çıktığında gerek izleyici, gerekse eleştirmenler tarafından beğenildi ve büyük bir başarı yakaladı.

Bununla birlikte, sinemaseverlerin Midsommar tecrübelerinden sonra kendilerine çokça sordukları bir dizi soru vardı: Hereditary ile Midsommar bağlantılı mıydı? Eğer öyleyse, Midsommar‘da izlediklerimiz Hereditary‘den önce mi sonra mı gerçekleşiyordu? Her ne kadar Midsommar şu ana dek bir devam filmi olarak açıklanmadıysa da gizliden gizliye aslında öyle miydi? Bu yazıda iki filmin ortak noktalarını inceleyeceğiz.

Yazının bu kısmından sonrası spoiler (film sahneleri, akış ve olaylar ile ilgili bilgi) içerir. Bu bölümü okumadan filmleri izlemeniz tavsiye edilir.

Film, tıpkı Hereditary‘de olduğu gibi aileden birinin ölümünden sonra yasta olan baş karaktere odaklı başlıyor. Bu yolla film sizi Ari Aster’in etkilendiği konseptlerle çoktan karşılamış oluyor. Dani, bipolar kız kardeşinin kendisini ve anne babasını intihara sürüklemesinden hemen sonra ruhsal bozukluklarıyla boğuşan bir psikoloji öğrencisidir. Erkek arkadaşı Chris’in teklifi üzerine, bir arkadaş grubu ile birlikte Nordik Yaz Dönümü ile başlayan Yaz Bayramı kutlamaları için İsveç’in Hälsingland ilindeki Hårga isimli köye gitmeye karar verir. Gruptan Pelle, buranın yerlisidir. Grubun bölgedeki asıl maksadı buradaki yaşayışa ilişkin bir tez yazmaktır. Ne var ki, kutlamalar esnasında eski bir tarikatın birtakım rahatsız edici ritüelleri gerçekleştireceğinden habersizlerdir.

Olayların gerçekleştiği “Hårga” İsveç’in Hälsingland ilinde bulunuyor, doğal olarak da çekimler burada yapılmış. Her ne kadar Hårga ve Hårgalılar hayal ürünü olsa da Hälsingland, İsveç kültüründe önemli bir yere sahip. Öyle ki filmde de  görebileceğimiz Hälsingland’daki bezemeli çiftlik evleri ve duvar resimleri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Yani Hårga’da gizli bir tarikat olmadığı konusunda içiniz rahat olsun. Filmdeki duvar resimleri ile tarihi duvar resimleri de tabii ki birbirinden farklı. Hayal ürünü çizimler filmin yapımında görevli sanat yönetmeni Nille Svensson ile kavramsal sanatçı Ragnar Persson’a ait.

 

Hereditary‘de, olayların geçtiği ortam olan Annie (Toni Collette) ve ailesinin yaşadığı evin belirli bir tarihçesi olmasa da Annie’nin henüz ölmüş annesinin “kirli” geçmişini barındırdığı, atmosferin tuhaflığından ve ürkütücülüğünden oldukça aşikâr. Film ilerledikçe anne kızın karmaşık, bilinmezlerle dolu bir ilişkiye sahip olduğu izlenimini ediniyoruz. Annie’nin annesi gizemli ve ruhsal bozukluk geçmişi olan, üstüne üstlük bunu zamanında çevresindekilere yansıtmış bir kadın. Çok geçmeden Annie’nin erkek kardeşinin, annesinin kafasına “koyduğu” seslerden dolayı intihar ettiğini, babasının da kendini aç bırakarak intihar ettiğini öğreniyoruz. Böylece daha Midsommar‘ın başlarında Dani’nin ruh sağlığının Annie’ninki ile paralel olduğu ilk dikkatimizi çeken şeylerden oluyor. Aster’in her iki filminde de ruhsal bozukluklardan ve ölüm sonrası duyulan üzüntüden dolayı vuku bulmuş genel bir kriz halinin, gerilimin asıl kaynağı olduğu doğrulanıyor.

Bu iki filmi birbirine bağlayan bir diğer şey ise Aster’in favori konseptlerinden miras, yani İngilizcesi “Hereditary” olan kavram. Şimdi parçalar biraz daha yerine oturdu gibi, değil mi? Bunu bazı örnekler yoluyla daha net gözleyebiliyoruz. Midsommar‘da Dani ve kardeşinin ruhsal bozukluklarını kendi ailelerinden, Hereditary‘de ise Annie ve erkek kardeşinin ruhsal bozukluklarını kendi ailelerinden aldıkları anlaşılıyor. Öte yandan Hereditary‘deki gizli tarikatın tapındığı King Paimon’un ruhunun, nadir görülen genetik bir hastalıkla doğmuş olan Charlie’ye atfedilmesi ve Hårga’da yasaları belirleyen kişinin yine genetik bir hastalığa sahip olması, miras yoluyla elde edilen farklılıkların film bünyesindeki önemini vurguluyor. İki filmde de tarikatların, sözkonusu genetik deformasyonlara sahip insanları bir nevi “ilahlaştırdıkları” gözleniyor.

Charlie(solda) ve diğer karakter(sağda)

 

Anlatılana göre Hårgalılar Yaz Dönümü’nü uzun süredir bekliyorlar. Filmin başında ekranda gösterilen illüstrasyondan anladığımıza göre Yaz Bayramı’nı kutlayanların, önce sert ve “kötü” kışı geçirmeleri gerekiyor. Buradan hareketle Hårgalıların Midsommar serüvenini, Dani’nin hayatına uyarlamak mümkün. Ailesine ilişkin aldığı yıkıcı haberden sonra zor bir dönemden geçiyor. İsveç’e gelmeden erkek arkadaşı da dahil gruptan kimse ona destek olmuyor gibi gözüküyor. Üstüne üstlük grup, Chris’e (Dani’nin erkek arkadaşı) Dani’den ayrılması gerektiğini söylüyor, sonra da Dani’nin aldatıldığına tanık oluyoruz. Fakat Yaz Dönümü’nden itibaren Dani’nin aşama aşama içinde bulunduğu ruh hâlinden sıyrıldığını ve özellikle son sahnede “kış”ı geçirip artık hayatında “yaz”a başladığını gözlemliyoruz. Üstelik bu, filmde renklerle de izleyiciye yansıtılıyor. Grup Amerika’dayken gri ve siyah gibi ağır tonlar öne çıkarken İsveç’te hava asla kararmıyor.

Renkler ve “karanlık tarafın yok oluşu”na dair benzer bir detay Hereditary‘de de mevcut. Filmde ilahi bir tasvir olan Charlie’nin ölümüyle evde ışıklar da sönüyor ve ortam loşlaşıyor. Ta ki tarikatın ona tapındığı yüce bir güç olarak geri dönünceye kadar.

Hargalılar tapınağı yakıyor

 

Dani’nin “Mayıs Kraliçesi” seçilmesi ise Hårgalılar arasında kabul gördüğünün bir göstergesi. Grubun geri kalanı, uyumsuz davranışlarından dolayı öldürüldükten sonra kutsal bir tapınağa götürülüyor ve filmin sonunda Dani diğer Hårgalılar gibi tapınağın yakılmasını izliyor. Bu, Dani’nin artık tam anlamıyla “yaz”ın tadını çıkaran, “kış”ın tüm karanlık ve yıpratıcılığını geride bırakmış bir Hårgalı olduğunu temsil ediyor. Tapınağın yakılması, grup ve onun arasındaki tüm zararlı ilişkilerin yok edildiğini ifade ediyor. Böylece Dani, bu zamana dek güçlükle idare ettiği soğuk, karanlık, sorunlu ve üzgün tarafını tıpkı Hårgalıların kutsal tapınaklarına yaptığı gibi bertaraf etmiş oluyor.

Siz ne dersiniz? Annie’nin annesi Queen Leigh bir Hårgalı olabilir mi? Ari Aster’ın Midsommar‘ı Hereditary’den önce yazdığı biliniyor. Yoksa Hereditary‘daki tarikat, Hårgalıların devam ettirdiği bir oluşum mu?

 

Kaynakça:

https://whc.unesco.org/en/list/1282/gallery/

https://www.polygon.com/2019/7/18/20696442/midsommar-paintings-art-spoilers-a24

https://www.slashfilm.com/flowers-in-midsommar/

https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/films/news/hereditary-ending-explained-paimon-spoilers-movie-devil-hell-cult-toni-collette-peter-a8400911.html

https://www.thrillist.com/entertainment/nation/midsommar-movie-review

file:///Users/ari/Desktop/MV5BZjJlMWVlNjItZTc5Zi00OTY4LTkzYTctZTk0ZTlhOGFlZmY0XkEyXkFqcGdeQXVyNjQ4ODE4MzQ@._V1_.jpg

file:///Users/ari/Desktop/Midsommar-700×500.png

Leave a Reply