Yolculukların olmazsa olmazı müziktir. Şahsen nereye gidiyor olursam olayım yol boyunca şarkılara ritim tutmak isterim. Bunun yanında yolculuğun süresi ve türü de fark etmez, ister beş dakikalığına evden çıkmış olayım, ister üç saatlik bir uçuşta olayım. Mutlaka arka fonda müzik dinlemeliyim. Çoğunuz bana katılıyorsunuzdur. Bolca boş vaktimiz vardır ve müziğin ritmiyle ya da sözleriyle o andan koparız. Şimdi dışında her dönemi yaşayabiliriz. Geçmişten gelen insanları karşılayabiliriz ya da hayalini kurduklarımızla sahnelerimizi canlandırırız. Her şarkıya ayrı bir öykü yazabiliriz kendi hayatımızdan. Tabii, müzik türüne göre de şekillenebilir bu üç dakikalık öykülerimiz. O zaman ufak bir oyun oynamaya davet ediyorum sizleri.
Bolca yolculuk yaptığımız bu tatil döneminde bu aralar en çok dinlediğim müzik grubu Chicago’nun 1970 yılında çıkardıkları ikinci albümünden seçtiğim üç tane şarkıyla kısa kısa öyküler yaratalım. Chicago’yu ve şarkılarını tanıttığım kısımlarda siz de dinleyip hayal kurabilirsiniz. Amacımız düşüncelerimize yoğunlaşmak.
Ön bilgi olarak Chicago, rock ve jazz türünde müzik yapan Amerikalı bir gruptur. Grup kariyerine 1967’de başlamıştır ancak 70 ve 80’lerde aktif olarak hit şarkılar üretmiştir. Billboard’a göre Chicago 1970’lerde Amerika’da sıralamada başı çeken gruptur. Tüm Dünya’da 120 milyonun üzerinde albüm satmışlardır. Kariyerleri boyunca 5 kez 1 Numara olan albüm yapmış ve 21 kez en iyi on listesine giren şarkının altına imzalarını koymuşlardır. Onları iyi yapan sadece yetenekleri değildi aslında insanlara ulaşabilmeleriydi
https://www.youtube.com/watch?v=gPwlB5LbGP4
İlk olarak, Chicago adlı albümlerinden “Make Me Smile” ile başlayabiliriz. Caz’ın etkisini trombon ve trompet ile hissedebiliriz. Sözlerine dikkat edersek bir parkta bulabiliriz kendimizi. Bu sözleri de grubun gitaristi Terry Kath söylemekte. Kath, sıradışı bir gitarist olarak anılmakta. Hatta ufak bir dipnot olarak bir anısını ekleyebiliriz. Chicago grubu henüz dünya çapında tanınmıyorken, 60’lı yılların ortalarında barlarda sahne alıyorlarmış. Bu sırada Terry Kath’in gitar solosu ile bütün salon ayaklanmış çünkü birazdan dinleyeceğiniz şarkıda da anlayacaksınız ki hızından Kath’in parmakları görünmez oluyor. Konserleri bittikten sonra Kath’in yanına bir adam gitmiş ve demiş ki “Biliyor musun? Benden daha iyi çalıyorsun.” Kath alkolün etkisinde olduğu için ilk başta anlayamamış ve şaşırmış. Daha sonra arkadaşları söylemiş Kath’in yanına gelen adamın Jimi Hendrix olduğunu.
https://www.youtube.com/watch?v=uCslrwyvjJg
Hendrix kadar iyi bir gitarist olduğunu ispatladığı parça kesinlikle “25 or 6 to 4” diyebiliriz. Bir başyapıt olarak değerlendirilen bu parçayı grubun klavyecisi Robert Lamm yazmıştır. Parça, bir insanın sabaha karşı yazmaya çalıştığı bir şarkıyı anlatmaktadır. Adı üstünde saat dörde yirmi beş ya da altı vardır ama kişi bundan emin değildir. Tabii, emin olmamasının tek nedeni uykusuzluk olmayabilir, başka faktörler de etkili olmuş olabilir bu süreçte.
https://www.youtube.com/watch?v=aaMEgI211Pg
Son olarak, “Colour My World” ile oyunumuzu sonlandırabiliriz. Bir önceki şarkının hareketliliğinden sonra biraz dinlenebiliriz. Kendimizi flütün sesine bırakabiliriz.