Sergei Parajanov, bu ismi Pera Müzesi’nden içeri adımımı attığımda öğrendim. Daha önceden sanatçının ne ismine ne de eserlerine dair hiçbir şey duymamıştım. Aklımdaki müze tanımına çok uymayan bir müzeydi Pera. Beş katlı bir binanın her katına farklı bir sergi açılmıştı. En üstteki iki kat ise, Parajanov’a ayrılmıştı. Parajanov adına gördüğüm ilk çalışma, Sarkis’indi. On civarında, gri kasalı eski televizyonların üstüne İran halıları serilmişti ve televizyonlarda birbiriyle ilgisiz, insanın içini ürperten videolar oynatılıyordu. Çamaşır asan kadınlar, iki beyaz güvercin, dans eden bir adam ve bunun gibi şeyler. Hepsinin sesi birbirine karışıyor ve insanın kafasını karıştıran ürpertici bir uğultu ortaya çıkıyordu.

 

Karşı koridorda ise bu serginin devamı vardı. Haç şeklinde bir korkuluğun üzerine bir kıyafet giydirilmiş, boynuna da film şeritleri sarılmıştı. Korkuluğun önünde yine üzerine halılar serilmiş gri bir televizyon vardı ve kırmızı bir kaba damlayan mumu gösteren bir video izletiliyordu. Korkuluğun biraz ilerisinde ise büyük bir sini üzerine dörderli olarak gruplanmış narlar konulmuştu. Bunun Sarkis’in yaptığı Parajanov’un portresi olduğunu öğrendim. Korkuluğun boynuna asılmış film şeritleri Parajanov’un filmleriydi, narlar da büyük filmi “Narın Rengi”nin sembolüydü.

Sarkis’in “Parajanov’un Portresi”

Alt kattaysa, Parajanov’un hayatını anlatan tabelalar ve fotoğraflar vardı. Ermeni bir film yönetmeni olan Parajanov, çektiği filmlerle büyük ses getirmişti, filmleri bir çok ülkede yasaklanmış hatta bunlar yüzünden hapse atılmıştı. Hayatını anlatan metin tabelalarının yanlarında fotoğrafları da vardı. Hem kendi fotoğrafları hem de filmlerinden kareler. Beni en çok etkileyen fotoğraf, Narın Rengi (Sayat Nova) filminden bir kareydi. Bir grup rahip, sıra sıra basamaklara oturmuş ve ellerini aynı şekilde kavuşturmuş şekilde nar yiyorlardı. Bu sahnenin beni neden bu kadar etkilediğini açıklayamam. Görüntüdeki gizem, insanın içini ürpertiyordu. Bu sahneyi görmemle, sinideki narlar ve korkuluğun boynuna asılmış film şeritleri netlik kazanmaya başlamıştı. Parajanov, filmlerine iç dünyasını, felsefesini, kişiliğini ve karanlık sırlarını koymuştu. Birinin portresini çizmek için insanın bunlardan başka neye ihtiyacı olabilir ki?

Narın Rengi filminden bir sahne

Fotoğraf sergisinde, Parajanov’un Ara Güler tarafından ve Ara Güler ile çekilmiş fotoğrafları da vardı. Verlaine’in Rimbaud’yu anladığı gibi Ara Güler de Parajanov’u anlamış olmalı. Büyük beyinler benzer düşünürmüş, o fotoğrafları çekerken iki dahinin aklından neler geçiyordu kim bilebilir?

Parajanov’un Ara Güler’in çektiği bir fotoğrafı

 Parajanov hapse atıldıktan sonra film çekemediği için beyninde dolaşan fikirleri farklı şekilde yansıtma ihtiyacı duymuş ve yepyeni bir sanat dalına başlamış: kolaj. Film yönetmenliğiyle kolaj arasında devasa bir fark görebilirsiniz, ben de aynen öyle düşünmüştüm; ancak Parajanov’a göre durum bundan oldukça farklı. “Sıkıştırılmış film” terimini kullanıyor kolaj için Parajanov. Onun kolaj sergisini gezerken, bir yandan küçük ekranlarda filmlerinden kesitler izleyebiliyorsunuz. Bu salonu bu kadar ürpertici yapan belki de buydu, tüm eserlerini bir arada tecrübe ederken bir yandan da bunların nasıl ortaya çıktığını okuyabiliyorsunuz. Burada elinde küçük bir nar tutan samandan bebekten, hapisteyken yaptığı oyun kartlarına kadar birçok eser bulunuyor. Kolajları aracılığıyla Parajanov’un küçüklüğünden, o eseri ortaya çıkarırkenki adamın kişiliğine doğru tüyler ürpertici bir yolculuğa çıkıyorsunuz. “İtiraflar” adlı kolajlarında bir adamı sürükleyerek götüren Rus askerleriyle, küçükken kullandığı bavulun bir file dönüşmüş halini ve büyükannesinin yaptığı ceviz reçelini anlattığı porselen kırıklarından oluşan kolajı yan yana görüyor ve hayatın bir insanı nasıl oradan oraya sürüklediğine şahit oluyorsunuz.

“Büyükannemin Ceviz Reçeli”

“Çocukluğumun bavulu bir file dönüştü”

Hapishanedeyken çizdiği oyun kartları

Sergi salonundan çıktığımda, üzerimde uzun süre kurtulamayacağımı hissettiğim bir huzursuzluk vardı. Filmlerinden gördüğüm kareler ve onların seslerini dinleyerek incelediğim kolajlarla bir insanın derinliklerinde unutulması zor bir yolculuğa çıkmıştım. Bunları yazarak bu huzursuzluğu üzerimden atabileceğimi ümit ediyorum. Benim için Parajanov, hâlâ keşfedilmesi gereken dipsiz bir kuyu. Bu sergiyi kendiniz deneyimlemek isterseniz Sarkis&Parajanov sergisi 17 Mart 2019 tarihine kadar Pera Müzesi’nde olacak.

 

Son Akşam Yemeği Kolajı

 

Sergei Parajanov, “Awe Maria”

Hapishanede aliminyum şişe kapaklarından yaptığı portreler

Leave a Reply