SONA YAKLAŞIRKEN BOJACK HORSEMAN’A BİR ÖN VEDA

Son sezonunun ilk kısmının yayınlanmasıyla birlikte vedasına hiç hazır olmasam da bu dizi hakkında mutlaka yazmalıyım dedim. Çünkü hayatım boyunca beni en çok etkileyen dizilerden bir tanesi oldu Bojack Horseman. Diziye geçen sene bir arkadaşımın tavsiyesiyle başlamıştım. İlk başladığım zamanları hatırlıyorum da boş zamanlarımı eğlenerek değerlendirmeme yardımcı olacak ve kafamı fazla yormayacak bir çizgi dizi izleyeceğimi düşünmüştüm. Fakat diziyi izlemeye devam ettikçe izlediğim diziler arasında belki de en çok kafamı yoranın bu olduğunu fark etmeye başladım. Evet diğer diziler de kafamı meşgul ediyordu fakat hiçbiri beni hayatım hakkında bu denli derinlemesine düşündürtmedi. İzlediğim hiçbir yapımda insan ilişkilerinin bu denli karamsar bir gerçeklikle yansıtıldığına şahit olmadım.  Aslında serinin yaratıcısının amacı da bu yönde; ona göre mutsuzluk konusunda birçok şov dürüst davranmıyor. Bu yüzden olsa gerek her türlü duyguyu tüm gerçekliğiyle hissediyoruz dizide. Bölümler ilerledikçe dizinin aslında basit bir animasyondan ibaret olmadığını fark ediyor, türününse sadece komedi olarak tanımlanmasının çok yanlış bir yaklaşım olduğu kanısına varıyorsunuz. Bu hikaye sadece kendinizle alakalı da değil. Günlük yaşamınızda karşılaşabileceğiniz çoğu problemlere de kara komik bir üslupla dikkat çekmeye çalışıyor dizi. Kadına şiddet ve taciz, homofobi, ırkçılık, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı  bunlardan sadece bazıları.

Bojack Horseman evreninde ortam, kişiler, olaylar her ne kadar gerçek dünyaya benzemese de bir o kadar da benziyor aslında. Hiç beklemediğiniz anlarda vuruyor replikler suratınıza, öyle ki diziyi durdurup sadece bir repliği birkaç dakika sindirmeye çalıştığım oluyor çoğu zaman. Şu anki haliniz bir yana dursun önceden olduğunuz, olmak istediğiniz ama olamadığınız veya hiç olmak istemediğiniz parçalarınızı görüyorsunuz bu dizide. Belki de diziyi izlerken kimsenin gerçekten olmak istemediği asıl kişi Bojack.

Bojack, 90’lı yıllarda Horsin’ Around adlı şovla ünlü olmuş bir aktör. Şimdilerdeyse 50’li yaşlarına gelmiş, Hollywood’daki evinde günü geçirmeye çalışan, kimsenin çok da umursamadığı eski bir yıldız. Çocukluğundan gelen sevgi eksikliği, ailesiyle problemleri, bağımlılıkları, kaygıları, mutsuzlukları, hayal kırıklıklarıyla kalabalıkların içinde yalnız olanlardan Bojack. Dizi, size belki de o hiç olmak istemediğiniz Bojack’le ortak noktalarınız olduğunu fark ettiğiniz anlar ağır geliyor en çok.

Dizinin tinsel yönden bu derece etkileyebilmesinin bir nedeni de diziye felsefi açıdan da kolaylıkla  yaklaşabilmemiz olsa gerek. Dizi, inandığımız hiçbir değerin aslında var olmadığını, hepsinin insanların yüklediği değerlerden ibaret olduğunu savunan nihilizmi Bojack’in yaşamı vasıtasıyla ön plana çıkarıyor. Bu felsefeye göre iyi ya da kötü eylemlerde bulunmamızın sorumluluğu tamamen bize aittir. Biz hayata nasıl bir anlam yüklüyorsak hayatın da bizim için öyle bir anlamı olur. Bu vasıtayla, verdiğimiz kararlar kişiliğimizi oluşturur ve buna göre iyi ya da kötü bir insan olarak nitelendiriliriz. Aldığı kararlar ve bunların sonuçlarını üstlenme konusunda pek de başarılı olduğunu söyleyemeyeceğimiz Bojack de kararlarının aslında kendi benliği olduğunu düşünmekte hep.  Bu yüzden kendini sevmek konusunda çok büyük problemler yaşıyor ve yaptıklarının sorumluluğundan kaçmak için gerçeklerden uzaklaşıp günlük aktivitelerle hayatını donatmayı seçiyor.  Fakat başrolü olduğu ve en azından kurgu da olsa orada her şeyin yolunda olduğu şovu Horsin’ Around’ın bitmesiyle kaçacak bir yeri, yapacak bir aktivitesi kalmıyor. Şovun bitmesiyle deyim yerindeyse koca bir boşluğa düşen Bojack anlamsız bir döngü içerisinde buluyor kendini. Bazen ayık bazen sarhoş kendisi hakkında her iyi hissetmeye çalıştığında başına bir şeyler geliyor Bojack’in. Biz de kimi zaman ona kızarak kimi zaman hak vererek beş sezondur hem onun hem kendimizin hayatlarını sorgulamaya devam ediyoruz bu yolculukta.

Şimdilik nereye varacağımız bir muamma olmakla beraber somut bir noktaya varamasak da geçtiğimiz yol bile birçok şey kattı hem bize hem de Bojack’e.  Henüz final sezonunun tüm bölümlerine kavuşamamış olsak da şimdiden, bir dostu kaybetmenin burukluğu var içimde açıkçası.  Kurgu bir dünyada da olsa gerçekleri bu kadar acı söyleyen bir diziyi tekrar bulmak zor olsa gerek.

Leave a Reply