Aydilge… Yıllar önce çıkış parçasını duyduğumda “Ne kadar değişik bir ses rengi var.” diye etkilenip takip etmeye başlamıştım, keşfettikçe daha çok sevmiştim onu. Aradan uzun zaman geçti ve onunla söyleşi yapma fırsatı buldum. Aydilge, pek çok işle aynı anda uğraşıyor. Son albümü “Yalnızlıkla Yaptım”da ise içini dökerek insanlarla yalnızlığı paylaşıyor. Biz de onunla güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
GazeteBilkent: En son albümünüzün adı “Yalnızlıkla Yaptım”. Nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Teması yalnızlık olsa da, çok tanıdık geliyor insanlara, çok ortak bir nokta çünkü yalnızlık… Yalnızlığın bu kadar ortak, bu kadar paylaşılan bir duygu olması ne kadar ironik…
GazeteBilkent: Yalnızlığı sever misiniz? Şarkılarınızı genelde yalnızken mi yazarsınız? İlk kime dinletirsiniz?
Evet, şarkılarımı yalnızlıkla yaptım çünkü bu şarkılar benim iç dökümlerim. Ruhumun en kuytu, en gizli saklı yerlerinden akan melodilerim. Bir yandan da yaptığım her şey çoğalmak için… Aynı duygulara sahip insanlarla yalnızlığı paylaşmak için. Yaralarıma ve beni acıtan insanlara da çok şey borçluyum tabi, bu besteleri yapabilmem için bana vesile oldular. Seviyorum o yüzden yaralarımı, yalnızlığımı. Şarkılarımı ilk dinlettiklerim ise tabi ki prodüktörüm Alen Konakoğlu ve her zaman yanımda olan müzik direktörüm Cem Sarıoğlu. Yaptığım her şeye saygı duyup, yalnızlığımı koruyup kolladılar.
GazeteBilkent: Birkaç hafta önce “Aşk Paylaşılmaz” şarkınızın klibini yayınladınız, zevkle izledik. Sırada bir klip var mı?
Bu klip çıkalı henüz iki hafta oldu. Sıradakini düşünmek için beynim benden birazcık izin istiyor. Sanırım buna hakkı var. (Gülüyor)
GazeteBilkent: Yeni yılda yeni bir albüm çıkartacak mısınız yoksa henüz erken mi?
Henüz erken, bu kadar hızlı tüketilmemeli her şey. Biraz durmalı, hazmetmeli…
GazeteBilkent: Sizi yakın zamanda Ankara’da görebilecek miyiz?
Daha birkaç hafta önce Ankara Hayal Kahvesi’ndeydim. Kasım ayı gibi Aralık ayında da neredeyse her gün konserim var. Tüm Anadolu’yu geziyorum. Ama tekrar Ankara’ya yolum mutlaka düşecektir.www.twitter.com/aydilge ve www.facebook.com/aydilge adreslerinden takip edebilirsiniz konserleri.
GazeteBilkent: Dört kitabın yazarısınız. Yeni bir kitap çıkartmayı düşünüyor musunuz? Bu aralar ne okuyorsunuz?
Tabii, üzerinde çalışıyorum yeni romanımın. Bu ara çok sevdiğim Alper Canıgüz’ün Alper Kamu karakterinin yeni macerasını okuyorum.
GazeteBilkent: Çevreci olmanızla da biliyorsunuz. Greenpeace ile birlikte çalışmalar yaptınız. Yeni bir proje mevcut mu?
Proje bazlı bakmıyorum ben. Her zaman işin içindeyim. Her zaman aktif…
GazeteBilkent: Çocukken Trt korosuna seçilmişsiniz. Nasıl yıllardı? Sanat müziğiyle aranızda nasıl bir bağ var, hala sık dinler misiniz? Neler çalınırdı evde siz çocukken?
7 yaşında TRT Ankara Radyosu Çocuk korosu sınavlarını kazandım. Oradaki ağır ve aşırı disiplinli eğitim, beni sürekli kendi kurallarımı yaratmaya teşvik etti. Çocuk korosu da Türk musikisi üzerineydi. Musikinin kendi içinde bir ağırlığı vardır. Hem muhteşem bir doygunluk ve ruhanilik katar, hem de fazla ağır gelir küçük bir çocuğa. Yani bu yoğun baskı, bende bir özgürlük ve kendim olma tutkusu doğurdu. O gün bugündür beste yapıyorum. İnsanlar bastırdıkları duygularını yeniden hatırlasınlar, kalplerine kendi elleriyle taktıkları kelepçeleri çözsünler diye… Elime gitarımı alıyorum ve ruhumdaki en kuytu yerlere, notalarla dokunmaya başlıyorum. Orda öğrendiğimiz has musikinin tabi ki şu anda Bülent Ersoy’ların, Muazzez Abacı’ların falan yaptığı fantezi arabesk karışımı acayip şeyle alakası yok.
GazeteBilkent: Çok uzun yıllardır söz yazıp besteliyorsunuz. Yazdığınız ilk parçayı hatırlıyor musunuz, biraz bahseder misiniz?
Küçük Şarkı Evreni albümümdeki Şiir isimli parçam, 14 yaşımda ilk yapmış olduğum bestedir. Merak edenler internette yasal müzik dinleme platformlarında bulup dinleyebilirler.
GazeteBilkent: Sizi en çok etkileyen enstrümanlar hangileri?
Cümbüş, santur, sitar, hint kemanı, klasik kemençe, perdesiz gitar…
GazeteBilkent: Yılın bitmesine az kaldı. Dinledikleriniz arasında bu yılın albümü hangisi?
Müzik sıralamaya, matematiğe gelmez…
GazeteBilkent: Editörlük, radyo, albüm, konserler, kitaplar… On parmağınızda on marifet. Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?
Zorlanmıyorum aslında. Sultan Süleyman’ın hareminde ne olduğuna, Kıvanç Tatlıtuğ’un baklavalarının sayısındaki artışa ya da olmuş bitmiş maçın sonucu üzerinde temcit pilavı gibi aynı şeyleri sayıklamaya çok fazla vakit harcamadığınız zaman her şeyi yapmaya vakit kalıyor.
GazeteBilkent: 2006’dan bu yana dört albümünüz, single çalışmalarınız çıktı. O zamandan beri neler değişti; siz, müziğiniz, dinleyiciler, müzik şirketleri ya da kanallar… Sizce verilmesi gereken destek veriliyor mu?
Yaratıcılığın sınırları öyle dar ki; bu ülkede, pek çok müzisyen küçük beden dolaşmak zorunda kalıyor ya da büyük hayaller dikip, giyecek insan bulamıyor. O yüzden panik halinde, onu mu yapayım, bu imaja mı bürüneyim diye oradan oraya zıplayabiliyorlar. Aslında değişim en güzel şeydir, samimi olduktan sonra. O yüzden benim sınırım samimiyettir; çünkü her şey sürekli değişirken, geriye bir tek o kalır.
GazeteBilkent: Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Sevgiler : )