Seyahat etmeyi çok severim. Daha önceden hiç görmediğim yerlere gidip varlığından haberdar dahi olmadığım bazı güzellikleri öğrenerek ufkumu genişletmek ve farklı düşünce biçimlerini kendiminkine dâhil etmek beni hep heyecanlandırmıştır. Seyahat etmek aslında bakarsanız bir vasıta kullanarak bir yerden başka bir yere gitmekten çok daha ötesidir. Bana göre seyahat etmek yeni kültürler tanımaktır, doğayla barışmaktır, sanata kucak açmaktır, çok büyük bir ilham kaynağıdır. İşte ben de bu satırları, seyahatimden aldığım ilhamla yazıyorum. Kendime kattığım yeni bir kültür değerini sizlerle de paylaşmak istedim.
Balıkesir’in Edremit ilçesini genellikle soğuk deniziyle, Kaz Dağları’yla, temiz havasıyla tanırız. Bu bakış açısına bir yenilik getirmek adına, son zamanlarda çok değer görmeyen fakat kültürel ve sanatsal niteliği ile benim çok ilgimi çeken 850 yıllık Çınar ağacından bahsetmek istiyorum. Bu ağaç, Edremit’in Kızılkeçili köyünde bulunan ve 850 yıldır yaşamaya devam eden bir kültürel değer. Boyu 30 metre ve çevresi 860 santimetre uzunluğunda, yani Türkiye’de nadir görülen büyüklükte ve yaşta bir Platanus Orientalis. “Anıt Ağaç” olarak bilinen bu Çınar aslında yöre kültürü için çok önemli çünkü 850 yıl boyunca gerçekleşen tüm tarihi olaylara tanıklık etmiş ve hala varlığını koruyor.
Anıt Ağaç ile ilgili bu yazıyı yazmamın en büyük sebebi ise sanatın ne kadar çok yönlü olabileceğini bana göstermesi oldu. Ağacın üstünde asılı duran bir şiirden bahsediyorum. Yazar Cevat Turan’ın yalnızca bu ağaç için özel olarak yazdığı bir şiir. En büyüleyici yanı ise bu şiiri, Kızılkeçili köyündeki Anıt Ağaç’ı görmeye gitmeden başka hiçbir yerde okuyamayacak oluşunuz. İnternette, kitaplarda, sanata ulaşabileceğiniz hiçbir çevrimiçi mecrada “Ben Bir Ulu Çınarım” başlıklı şiir yer almıyor. Yani aslında sanat, bu sefer kendini yalnızca seyahat ederek kültürel değerleri ziyaret edenlere gösteriyor. Böylelikle seyahat, yeni bir tanıma daha sahip oluyor: Sanata ulaşmak için kullanılan bir vasıta.
Gördüğünüz tüm fotoğrafları bizzat kendim çektim. Hem bu tarih, kültür ve sanatı iç içe yansıtan ağacı unutmamak hem de bana sanatın sürprizlerle dolu anlamlar içerebileceğini gösterdiğini hep anımsamak için. Belki de çoğu insan bu ağacın yanından geçip gidiyor ya da ağacı gören pek çok kişi herhangi bir ağaçtan daha farklı hiçbir şey görmüyor. Umuyorum ki artık baktığımız yerde bize göz kırpan derin anlamlara gözlerimizi kapamayız. Her birimiz etrafımızdaki çoğu şeyden farklı anlam ve ders çıkaracağız ama unutmayın ki düşünceler ve deneyimler de aslında seyahat etmek gibi birer vasıtadır. Önemli olan ise bu vasıtaları kullanarak hem kendimizi hem de etrafımızdakileri bambaşka güzellikleri olan noktalara ulaştırabilmektir.
Olur da bir gün yolunuz düşerse diye başlayan o cümleyi kurmayacağım. Lütfen yolunuz düşsün de aslında seyahatle kültür ve sanata ulaşılabileceğinin yanı sıra kültür ve sanata seyahat etmenin de mümkün olduğunu hissedin. Ben Edremit’e seyahat ederken bu seyahatin bana kültürel ve sanatsal anlamda bir şeyler kazandıracağının farkında değildim. Kim bilir belki siz artık Anıt Ağaç’ın varlığından haberdar olduğunuz için kültür ve sanata seyahat etmeyi seçersiniz. Ne de olsa benim deneyimim sizin vasıtanız olabilir, değil mi?