Çoğu zaman filmlerde, dizilerde ne gördüysek gerçek hayatta bu olayların gidişatının böyle olamayacağını unutuyoruz. Çokça tesadüfün bir araya gelmesiyle oluşan olay örgülerine takılıp gidiyoruz. Bu ister bilim kurgu olsun ister ağır bir dram. Normal People uzun zamandır izlediğim en gerçekçi dizilerden biriydi. Sadece karakterler değil, ses, kurgu, olay örgüsü, dizinin tamamı sanki hepimizin hayatlarından kesilmiş parçalardan oluşuyordu. Belki bir grup yabancıdan herhangi bir anı istesek ve bu anıları birleştirsek dizideki gerçeklik duygusuyla eşdeğer olduğunu görebiliriz. Normal People aslında bir kitap uyarlaması. İrlandalı yazar Sally Rooney’nin fazlasıyla beğenilen aynı adlı romanının dönüştürülmüş hali. Kitap 2018 yılında çıkmış, çıktığı andan itibaren de özellikle Amerika da çok satanlar listesine girmiş. 2019’da ise BBC ve Hulu ortak yapımı olarak uyarlanacağı açıklanmıştı. Çoğu eleştirmenden ve kitabı öncesinde okuyanlardan tam not aldı Normal People. Özellikle senaryonun kitaba bağlı kalmış olması ve duyguyu izleyiciye geçirmedeki ustalığı takdire şayan. Bunun belki de en büyük nedeni kitabın yazarı Sally Rooney’nin de yazar ekibine dâhil olması olabilir.
Dizinin en dikkat çeken yönlerden biri de oyuncuların ustalıklarıydı. İki genç oyuncu Daisy Edgar-Jones ve Paul Mescal bakışlarıyla, hissettirdikleri duygularla, hareketleriyle derinden bir duygu hali yaşatmayı başarıyorlar. Bu yılki Emmy ödüllerinin açıklanmasıyla birlikte en iyi erkek oyuncu dahil üç kategoride aday gösterildi Normal People.
William Blake der ki “Gençler her şeyi bilirler, yetişkinler her şeyden şüphelenirler, yaşlılarsa her şeye inanırlar”. Normal People genç olmayı, değişimi, büyümeyi anlatıyor. İki insanın hayatlarını, birbirlerine destek olarak büyümeye çalışmalarını izliyoruz. Sanki dışarıdan değil de içeriden onların gözleriyle dünyaya bakıyor gibiyiz. Güçlü, kendine güvenen, diğer insanların düşüncelerini umursamayan ama bir o kadar da derinler de kaybolmuş, sevilmeye layık olmadığını düşünen Marienne ve sessiz, sakin ama aynı zamanda hayattan, insanlardan kopuk olan Connell’ın olgunlaşma, iyileşme hikayesini gözlemliyoruz. Her iki karakterde hepimizin zaman zaman hissettiği, düşündüğü, yaşadığı olayları hazmetmeye çalışıyor. Bu, dizi boyunca rahatlatıcı bir etki yaratıyor çünkü kimse başka insanların kafasından geçen düşünceleri tam anlamıyla bilemez. Büyük bir sıkıntı olmasa da zaman zaman aklımıza gelen düşünceleri sadece ben mi böyle düşünüyorum, hissediyorum diye aklımızdan geçiririz. Cevabını asla bilemeyeceğimiz bir sorudur bu. Yalnız hissederiz. Diziyi izlerken aslında hissettiğiniz kadar yalnız olmadığınızın cevabını alabilirsiniz. İnsan olmanın normalliği buradan kaynaklanıyor. Düşünüyoruz, yaşıyoruz, savaşıyoruz, seviyoruz. Evet. Normaliz…
Kaynakça
https://www.bbc.com/news/newsbeat-52347960
https://www.elle.com/uk/life-and-culture/a32965951/normal-people-new-episodes/
https://meikmag.com/en/normal-people-adapting-sally-rooneys-novel-comes-to-television/
https://www.denofgeek.com/tv/normal-people-social-distance-era-binge/