20’li yıllar denilince akla ne gelir? Sessiz sinema, caz, çarliston yâda Charlie Chaplin mı? Evet, saydığım bu öğeler ile Birinci Dünya Savaşı’ndan henüz çıkmış bir dünyanın ve bunu takip eden Büyük Ekonomik Buhran’ın yorgunluğunu havailiğe ve eğlenceye vurduğunu gayet görebiliriz. Bu durum kadınlara da yansımış olacak ki; yeni bir terim dünyayı sallamış.
Çoğu kişi 60’ların kadınlar için bir devrim olduğunu iddia eder ve bunun bir nedeni de mini etek modasıdır. Fakat benim içi 20liler bir devrimdir. Bahsettiğimiz dünya normal şartlarda olan bir dünya değil, savaştan çıkmış ekonomik krizle boğuşan, yorgun, karamsar bir dünya ve sırf bu yüzden, bu yorgunluğu ve karamsarlığı üzerinden atmak için eğlence dünyasında bir sürü girişim olmuş. Sessiz sinemanın hızlı yükselişi, çarliston dansının ve caz müziğinin önlenemez yükselişi bu teze iyi bir örnektir kanımca. Bu dönemde, resmen dünya savaşmayı ve politikayı bırakıp eğlenmeye yönelmiş. İşte, bu durumun kadınlara olan etkisi de adeta yeni bir dönem başlatmış, Victorian tarzı ezik kadın tiplemesi geride kalmış; artık partilere giden, saçlarını kısacık kestiren, toplum önünde sigara içen ve erkeklerle birlikte toplumda var olabilen kadın tiplemesi öne çıkmıştır. Bu tür gelişmeler bize bu zamana göre normal gelebilir, fakat Victorian dönemi ile 20li yılları kıyasladığımız vakit; O dönemde kadının ruj sürmesi bile ayıp sayılırken, 20li yıllara geçişte kadının toplum önünde rahatça sigarasını yakabilmesi büyük bir devrim olarak kabul edilebilir. İşte, bu tür devrimleri hayata geçiren kadınlara da flapper kızları denilmiştir. Flapperın İngilizce’deki manasına baktığımız vakit de anlamının havai ve uçarı olduğunu görebiliriz. Zaten, bu geçiş döneminde, böyle cesur devrimleri yapanlara da bu sıfatı uygun görmek pek de yanlış olmamış açıkçası.
Victorian dönem ile 20li yılların flapper dönemini karşılaştırdığımızda bulabileceğimiz farklardan biri de alışılagelmiş güzellik kavramlarındaki büyük değişiklikler… Victorian dönemine ait olan upuzun kıvırcık saçlar; uzun, fırfırlı elbiseler; balık etli kadınsı vücut hatları; hatta tombul, pembemsi yanaklı güzellik anlayışı terk edilmiş ve onun yerini kısa düz saçlar; dar, dize kadar olan elbiseler; çok zayıf maskülen vücut hatları; kararmış buğulu göz makyajı ile soluk bir ten almış. 1920li yılların Amerika’sında, kadınlar, daha yeni erkeklerle eşit hakları elde edebilmiş oldukları için onlar gibi maskülen görünmek ve kadınsı hatlardan ayrılmak isteği moda haline gelmiş olabilir. Şöyle ilginç bir bilgi de mevcuttur ki; kadınlar toplum hayatında erkekler ile eşit hakları elde ettikleri için daha çok çalışmaya kendilerini adamışlar ve bunu da yansıtmak için gece geç saatlere kadar çalışma ve kitap okuma sonucu oluşan gözaltı morlukları, torbaları ve kırışıklıkları moda sayılmış. Bunun akabinde, bu morlukları iyice göstermek için de siyah buğulu göz makyajları ortaya çıkmış. Aynı zamanda, 1961 yılına kadar eroin ve diğer uyuşturucu maddelerinin normal ağrıkesici olarak kullanılması da soluk ten, buğulu siyah gözler ve zayıf maskülen vücut modasını arttıran bir faktör olmuştur.
Flapper modası varlığını 1930lu yılların sonuna kadar sürdürmüştür, fakat sonradan dünyada artan faşizm dalgası ve ardından İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi sonucunda flapper masalı sona ermiştir; ancak şu an kadınlar toplum hayatında bu kadar serbest ve özgürce davranabiliyorsa, bunu 1920li yıllardaki flapper hareketine borçludur.