Fırat’tan başlayıp İngiltere’ye uzanan hüzünlü, hüzünlü olduğu kadar şaşırtıcı bir hikâyeyle karşımızda İskender. Aile, kardeşlik, sevgi, samimiyet ve insanlık gibi kavramların Elif Şafak’ın büyüleyici anlatımıyla tekrardan açığa çıkması… Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren; ister kendinizi her şeyden habersiz, hapishanede yatan İskender’in çelişkilerinde bulabilir, ister hayata ve insanlığa bambaşka bir yerden, kalpten bakan Yunus olabilir, ister sadece geç kalmış baharında güneşe yüzünü dönmüş Pembe’nin umudu olabilir ve ya kadere ve O’na inanarak yaşamış ve yine “kader” in getirdiği acı sonu yaşayan Cemile’nin sessiz çığlığına kulak verebilirsiniz. Çünkü onların ailesi hayatın kendisinden daha fırtınalıydı… Ne doğudaki ayrımı, ne batıdaki yalnızlığı unutuyor Elif Şafak. Irkçılıktan tutun da, cinayet, din ayrımı, kültürel kalıplar, gelenekselci yapının hüküm sürmesinin verdiği zarar, kadın ve erkeğe henüz bebeklikten biçilen roller, kadın erkek ilişkileri, aşk ve tabi ki temel yapı taşı ailenin insanlar üzerindeki etkisine kadar pek çok konuyu ele alan İskender, kısa sürede sizi kendisine bağlayacak bir kitap. İnce ayrıntıları, şaşırtmacaları ve ince mizahı, güçlü karakterlerle birleşince, bu kitabı okumak büyük bir keyif olabilir. Elif Şafak’ın insanlık ve tasavvuf üzerine bizlere söyleyecek çok sözü var gibi. Çünkü insan göründüğü gibi değildir hiçbir zaman. Asıl olan insanın kin ve nefretten uzak, kendi içine dönmesi ve onun bir efsun olduğuna inanmasıdır. Asıl olan sevgidir, kardeşliktir…