Çok sevdiğim müzik grubu Büyük Ev Ablukada’nın çok sevdiğim bir şarkısının ismi “İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum”. Çok geç izleme fırsatı bulduğum “Requiem For A Dream” bana direkt bu şarkıyı hatırlattı.
Psikolojik dram türündeki “Requiem For a Dream”, hayallerin yarattığı heyecanlar ve bunun sonucunda doğabilecek ihtimaller uğruna hayatlarını parça parça kaybeden dört farklı uyuşturucu bağımlısını anlatıyor. Hikaye ise bu dört ana karakterin yaşadığı dört ayrı başarısızlık etrafında dönüyor. Peki uyuşturucu bağımlılıkları sonucunda hayatlarını mahveden insanlarla, filmi sakin sakin izlerken nasıl ortak nokta yakalanabilir?
İhtimallerin heyecanına üzülmek kısmı işte tam da burada devreye giriyor. Hepimizin içimizde bir kenarda yatan alışkanlık değil mi aslında ihtimallerin heyecanına üzülmek? Hangimiz gerçekleşmesini istediğimiz hayaller, aşklar veya işlerin gerçekleşebilme ihtimaline kapılıp, gerçekleşmediğinde de kendimizi dipsiz kuyularda bulmuyoruz ki. İstediğimiz şey her ne ise (iş, ilişki, başarı, yolculuk), ihtimallerin yarattığı heyecan ile dahilindeyken gerçekçiliğimizi yitiriyoruz. Sanıyoruz ki evren sadece bizim lehimize işleyecek çünkü bize göre ortada bir sorun yok. Halbuki ne zaman sonunda üzülsek o zaman bir kaç adım geriye gidip büyük resmi görüyoruz. Her ne kadar bizim için gerçekleşseydi güzel olabilecek şeyler aslında uzun vadede bizi çok daha mutsuz edecek şeyler olduğunu görüyoruz. Çünkü noktalar birleşmeye başlıyor ve artık ihtimallerin heyecanı değil, gerçeklik konuşuyor.
İnsanın bu hali filmde 4 ana karakterin bağımlılıkları ile kapıldıkları hayaller gün yüzüne çıkıyor. Sara Goldfarb, bağımlısı olduğu televizyon şovuna çıkabilme ihtimalinin yarattığı heves ile aslında birer uyuşturucu olan zayıflama haplarına başlıyor, çünkü gençken giydiği o kırmızı elbisesine sığması gerekiyordur. Aslında sadece tekrar ilgi hissetmek istiyordur ve yalnızlıktan sıkılmıştır. Sara’nın oğlu Harry ise arkadaşı Tyron ile uyuşturucu satarak yüklü miktarda para kazanmaya başladıklarında dertsiz tasasız, yorulmadan zenginlik içinde geçirecekleri bir hayatın ihtimalinin heyecanına kapılıyorlar. Son olarak Harry’nin sevgilisi Marion ise sevgilisinin kazandığı paralarala moda tasarımcılığı hayallerine kavuşabilecek olmasının ihtimaline kapılıp gidiyor. Böylece herkes hayallerinin yarattığı heyacana kapılıp gitmişken gerçekçiliklerini yitirmeye; andan tamamen bağımsız bir şekilde ihtimallerinin heyecanında kapılıp kaybolmaya başlarlar. Ancak hiçbiri hayatlarını kaybettiklerinin farkında değildirlerdir.
Filmin en çarpıcı noktasından biri çekimleri ve müzikleri aslında. İşte burada da “gözler” devreye giriyor. Filmde birçok kült filme imza atmış ünlü yönetmen Darren Aronofsky ,gözleri içine alan yakın çekimleri ve kullandığı efektler ile karakterlerin içindeki boşluğu, hayalleri ve beklentilerini öyle güzel ve sanatsal bir şekilde ekrana aktarıyor ki, izleyici olarak siz de bu ihtimaller denizinde savrulurken buluyorsunuz kendinizi. Neden mi? Çünkü illa ki filmin sonunda “böyle saçma heyecanlara kapılıp sonunda ellerim boş kalmış mıydım?” diye sorgularken buluyorsunuz kendinizi. Yani en azından ben öyle yaptım. Farkettim ki en küçük anlarda bile insan beklentilere girmeye çok müsait bir varlık. Bu beklentilerin öyle büyük hayaller sonucunda oluşan beklentiler olmasına gerek yok. Acaba başvurduğum işten bir anda kabul gelir mi, haftasonu planı güzel geçecek mi, notlarım istediğim gibi gelebilecek mi, ödevi yetiştirebilecek miyim vs. diye bir çok anlık küçük heyecanlara kapılabiliyor ve bu hayallerin heyecanıyla yaşayabiliyoruz. Birçoğumuz için bu düşünce tarzı o kadar bağımlılık haline gelmiş ki sadece bu beklentilerin verdiği heyecanla yaşıyoruz. Filmdeki karakterlerin içindeki boşluğu uyuşturucu ile doldurmaya çalışması gibi, kendi kafamızda bir plan çizip bunun bizde yarattığı heyecanlar ile biz de kendi içimizdeki boşluğumuzu doldurmaya çalışıyoruz. Sonunda da girdiğimiz bu beklentiler gerçekleşmeyince kendimizi kısa süreli de olsa üzüntüye boğuyoruz. Belki de tek yapmamız gereken sadece birkaç adım geriye gidip büyük reme bakmaktır. Hep olumsuzu düşünelim demiyorum. Ama hayallerin yarattığı bu heyecan içine biraz gerçeklik katınca belki de her şey bizim için daha güzel ilerler.
Film her ne kadar ilk bakışta bir uyuştucu filmi izlenimi verse de, filmin Oscar ödüllü yönetmeni Darren Aronfsyk bir röportajında “ çoğunlukla aşkla ilgili, aşkta yanlış giden bir şeyler olduğu, neler olabileceği hakkında” diyerek filmi başka bir boyuttan açıklıyor.
Hemen hemen hepimizin gerçekleştirmek istediği hayaller var. Çoğumuz bu hayallerin heyecanıyla ordan oraya savrulup duruyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki hayaller uğruna çıktığımız bu yollar bir çoğumuz için beklediğimiz gibi gitmiyor ya da sonuçlanmıyor. Ve sonunda hepimiz bir farkındalık yaşıyoruz. Fark ediyoruz ki aslında bize iyi gelecek sandığımız bu düşler, iyi gelmekten çok bize zarar veriyor.
Kaynakça:
Ölker, Melike, et al. “Requiem for a Dream HAKKINDA Mutlaka Bilinmesi Gereken 15 Detay!” Filmloverss, 6 July 2016, filmloverss.com/requiem-for-a-dream-hakkinda-mutlaka-bilinmesi-gereken-15-detay/.