Bize her zaman normal olmak zorunda olduğumuzu ve herhangi bir açıklama yapmadan sadece mutlu olmamız gerektiğini anlatan film ve dizilerden sonra It’s Okay Not To Be Okay isimli Kore dizisi uzun süre çölde dolaşan bir insanın serap görmesi gibi hissettirmişti bana. Zaten aslına bakarsak diziyi birçok yayımlanmış yapımdan ayıran en önemli özellik sinematografisinin, verdiği mesajların ve özgün senaryosunun yanı sıra çocukluğumuz boyunca annelerimizin ve babalarımızın bize okuyup anlattığı masallara farklı bir bakış açısı kazandırmasıyla da ilintili olduğunu düşünüyorum.
Diziyi izlemeye başladığımızda bizi üç ana karakter karşılıyor: Ruhsuz Prenses, Kutu Kafa ve Maskeli Çocuk. Tabii ki de karakterlerin gerçek isimleri bir üst satırda belirttiğim gibi değil ama size bu yazıda çok da spoiler vermeden dizinin atmosferini hissettirmeye ve anlatılanlarını size aktarmaya çalışacağım.
It’s Okay Not To Be Okay, otistik bir abiye sahip olan ve kendine değer vermeyen bir hasta bakıcının ruhsuz bir çocuk masalı yazarı ile yollarının kesişmesini ve toplum tarafından anormal olarak sınıflandırılan insanların aslında ne kadar “normal” olduklarını ve onların birbirlerini iyileştirme yolculuklarını anlatıyor. Dizi, bizim aile yaşamının iki uç noktasını da görmemizi ve farkına varmamızı sağlıyor. Hasta bakıcı (Moon Gang-Tae) karakterinin seyircilere tanıtıldığı sahnede annesi tarafından hiç sevgi görmeyen ve aslında başka hiçbir şey istemeyen bir çocuk olarak gösteriliyor. Ne kadar tezattır ki annesi hayatını kaybedince otistik ve aynı zamanda annesinin tüm sevgisine sahip olan abisine bakma zorunluluğu ona kalıyor. Ruhsuz çocuk masalı yazarı (Go Moon Young) ise izleyicilere aslında bir annenin çocuğuna karşı gösterdiği yaralayıcı ve çarpık sevginin bir insanda nasıl iz bırakabildiğini, travmalar oluşturabileceğini hatta duygularını bile kaybetmesine yol açabileceğini gösteriyor.
Diziyi izlerken sadece iki insanın birbirini iyileştirmesini değil aynı zamanda da birçok psikolojik hastayı ve aslında genel olarak zannedildiği gibi hasta olmadıklarını anlattığını ve günlük hayatımızda sıkıldığımız, bunaldığımız, sinirlendiğimiz yani kısacası psikolojik olarak zorlandığımız anlar için bile bazı tavsiyeler verildiğini belirtmek istiyorum. Mesela yukarıdaki fotoğrafta görülen pozun adı “Kelebek Sarılması”. Kelebek Sarılması, sizin ellerinizi çapraz bir şekilde omuzlarınıza koyarak sakince kendinizi sanki bir annenin bebeğini sakinleştirmeye çalıştırdığı gibi yumuşak dokunuşlarla telkin ettiğiniz bir hareket. Eğer ki gözlerinizi kapatıp derin nefesler alıp verirken en az 10 defa tekrarlanırsa sizi gerçekten üzgün, kırgın veya sinirli hissettiğiniz zamanlarda iyileştiren bir hareket haline geliyor.
Şimdi de başlığı “Masalları Anlatan Dizi” şeklinde koymamın arkasındaki nedeni sizinle paylaşmak istiyorum. Masalları incelediğimiz zaman okuyucuya genellikle toplum tarafından kabul edilmiş karakterin başarılı ve mutlu olma hikayesi anlatılıyor. It’s Okay Not To Be Okay, aslında şu ana kadar göz ardı edilmiş, anlamaya çalışılmamış karakterlerin masallarını veya hepimizin bildiği masalları farklı karakterlerin gözünden anlatmasıyla aslında bize masalların ne kadar derin ve kendimizden parçalar görebileceğimiz gerçek hayat hikayeleri olduklarını gösteriyor. Umarım hepimiz kendi masalımız doğru okumayı ve görmeyi öğrenip tadını çıkarırız. Sevgilerimle.
Sizlerle benim için dizinin en önemli ögelerinden biri olan dizi müziklerinden, dizinin ruhuna sahip olan bir parçayı da paylaşmak istedim: