Aşkı nasıl tanımlardı şairler, edebiyatçılar? Aşk için yapılan her tanım doğru sayılabilir miydi? Belki de insanın aşk diye tanımladığı birçok duygu aslında yanlıştı. İnsan aşk gibi hayatındaki birçok duyguyu farklı şekilde yorumlayabilirdi. Lise yıllarındayken çok severek dinlediğim bir şarkıda şöyle bir söz geçer: “You can think that you are in love when you really just in pain.” (Aslında sadece acı çekiyorken âşık olduğunu düşünebilirsin.). Masumiyet Müzesi bu soruları uyandırdı benim aklımda. Ana karakter gerçekten aşkım mıydı yoksa aşkı sağlıklı olmayan başka bir duyguyla mı karıştırmıştı?
Masumiyet Müzesi 1975 yılında İstanbul’un varlıklı ailelerinden birinin oğlu olan Kemal’in uzaktan akrabası olan genç kız Füsun ile tanışmasıyla başlıyor. Güzelliği dillere destan olmuş Füsun’dan her erkek gibi Kemal de etkileniyor. Füsun’a matematik çalıştırmak için buluştuğu Masumiyet Apartmanı’nda bir aşk beliriyor bu ikilinin arasında. Nitekim Kemal o sırada Sibel adında bir kadınla ailesinin, çevresinin fazlasıyla takdir ettiği bir evlilik yapmak üzere oluyor. Masumiyet Müzesi Füsun ve Kemal’in “aşkını” konu alıyor.
Füsun ve Kemal’in hikayesi yakın Türk tarihinin çalkantılı dönmelerinde yer alıyor. Kitabın en başında her zaman sözü edilen eski İstanbul’un izlerini görüyoruz. Televizyonun ülkeye gelişini, her akşam topluca izlenen programları, ülkenin yılbaşıyla ilk kez tanışışını, baş gösteren Yeşilçam furyasını, zamanların İstanbul sosyetesinin hayatı, eski yalılar ve o zaman çok fazla benzeri görülmeyen Boğaz manzaralı restoranlarda yenilen akşam yemeklerini okuyoruz keyifle. Bir yandan da 12 Eylül darbesiyle gelen sokağa çıkma yasağına, kısıtlamalara şahit oluyoruz. Orhan Pamuk bir aşkın yanında bir ülkenin yaklaşık otuz senelik gelişimini ve değişimini de çok güzel bir şekilde işliyor ve sizi eski Türkiye’ye götürüyor.
İnsanın hiç deneyimlemediği bir anı dahi özleyebileceğini fark ettim ben bu kitapta. Aslında özlediğim şey o zamanların İstanbul’u muydu yoksa Çağdaş Türk Edebiyatı ile ilk kez tanışmaya başladığım çocukluğum muydu bilemedim hiçbir zaman. Bu sorunun cevabını kendi içimde düşünmekte olsam da Orhan Pamuk’un bir “nostalji”, “özlem” hissi yaratmakta başarılı olduğunu en azından Masumiyet Müzesi eseri adına söyleyebilirim. Peki ya “aşk” duygusunu ifade edişi? Kemal’in Füsun’a karşı beslediği hisler çok büyük ve yüce bir aşk olarak bilinir hep. Aşk bir alışkanlığa dönüşebilir mi peki? Tam bu sırada Kemal’in Füsun’u Şanzileze butikte iken gördüğü ilk an geliyor aklıma. Onun yüzünü tasvir edişi, her an onu düşünüşü, ilk andan itibaren Füsun’a dair küçük detayları aklında tutuşu, ilk sevişmeleri…
“Hayatım en mutlu anıydı, bilmiyordum”
Böyle tasvir ediyor Kemal Füsun ile geçirdiği bir anı. Birlikte Masumiyet Apartmanındalar, dünyadaki tüm problemleri veyahut endişeleri bir kenarda bırakmış yatakta uzanıyorlar, dışarda top oynayan çocuk sesleri duyuluyor odanın içinde. Bir aşkın veyahut yoğun bir etkilenmenin etkisini hissedebiliyoruz bu satırları okurken. Nitekim Kemal’in Füsun’u bir kitap boyunca sevdiğini söyleyebilir miyiz? Evet Kemal Füsun’a dair her detayı sakladı, her nefes alışını aklında tuttu onun lakin birine dair her şeyi bilmek midir onu sevmek? Bir insanı her an düşündüğümüzde, onunla ilgili en küçük detayı merak ettiğimizde bunun hep aşk adı altında tanımlanıp tanımlanmayacağı benim için halen çelişkili bir konu. Tıpkı kırık bir kalbin aşık olduğunu sanması kadar yanıltır. İnsanlar bazen çok acı çekerler birileri için ve arkalarından çok ağlarlar, aynı Füsun ve Kemal’in birbirleri için acı çektiği gibi. Bazen bu acının yoğunluğu şaşırtır onları, delicesine âşık olduklarını düşünürler. Aşk acıyla harmanlanınca ayırt etmesi çok zor bir duygudur bence. Bir şey yüzünden acı çekiyor olmamız onu sevmemizden mi kaynaklanır? Acaba Kemal’in Füsun’u yıllarca beklemesi onu sevdiğinden mi kaynaklıdır yoksa onu beklemeye alışmasından mı?
Masumiyet Müzesi’ni okurken bir aşktan çok özlem duygusu canlanıyor ben de. Kemal’in Füsun’a duyduğu özlem, Füsun’un hayal ettiği ancak gerçekleşmeyen geleceğine duyduğu özlem, İstanbul’un eski, betonlaşmamış yıllarına duyulan özlem ve benim de kendi içimde çocukluğuma, kitaplarla ilk tanıştığım yıllara duyduğum özlem.
Aşka dair ne düşünürsünüz, Kemal’i aşık sayar mısınız yoksa kitabın içindeki Yeşilçam havasına kapılır gider misiniz bilemem ancak Masumiyet Müzesi benim okurken çok zevk aldığım ve bende ayrı yeri olabilecek kitaplardan bir tanesi.
KAYNAKÇA
Pamuk, O.(2008). Masumiyet Müzesi. İstanbul:Yapı Kredi Yayınları