SSCB’nin dağılmasından sonra Türk devletlerinin ekonomik ve siyasi iş birliği sağlayabilmesi için gerekli atmosfer kısmen de olsa sağlanabilmiş gözüküyordu. Bu yöndeki ilk girişim 1992’de Ankara’da düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi oldu. Belirli aralıklarla üye ülkelerin cumhurbaşkanlarını bir araya getirmeyi amaçlayan zirve, ülkeler arası siyasi, kültürel ve ekonomik etkinliği arttırmayı hedefliyordu. Ancak birlikteliğin her aşamasında Rus etkisi kendini hissettiriyor ve Türk Devletleri’nin siyasi iş birliğini kısıtlıyordu.

19. yüzyılda Rusya, Rus Türkolog Nikolay İvanoviç İlminski’nin Türk lehçelerini farklı diller olarak benimseyip Türk halklarını konuştukları lehçeye göre ayrıştırma ve Ruslaştırma doktrinini benimsemiş ve bu yıllarda sıklıkla ‘Türkçe konuşan halklar’ tabirini kullanmıştı. Bu sebeple örgüt, en başta ismi itibarıyla kültürel bir birliktelik olmaktan öteye gidemiyordu. Ta ki 2009 yılına kadar.

2006’da Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, örgütün teşkilat haline getirilmesini önermiş ve 3 Ekim 2009’da imzalanan Nahçıvan Anlaşması ile örgüt ‘Türk Konseyi’ ismini de kullanmaya başlamıştı. Nahçıvan anlaşmasına Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye imza atarken, ilk kurulan örgütün bir parçası olan Özbekistan, Türkiye kaynaklı irticai faaliyetleri gerekçe göstererek imza atmadı. Bu dönemde Türkiye ile ilişkileri de asgari seviyede tutan Özbekistan ile ilişkiler, devlet başkanı İslam Kerimov’un ölmesiyle yeniden gelişmeye başladı. 2019’da ise Özbekistan tekrardan Türk Konseyine tam üye oldu. Türk Konseyi’nin kurucu ve genel sekreteri Halil Akıncı’ya göre konsey, aynı zamanda Türk Devletleri’nin tarihteki ilk gönüllü ittifakıydı.

Örgüt genişlemesini sürdürürken 2018’de Macaristan, 2021’de ise Türkmenistan gözlemci üye statüsüne alındı. Kasım 2021’de ise İstanbul’da gerçekleşen zirve ile örgütün ismi ‘Türk Devletleri Teşkilatı’ olarak değiştirildi. Bu isim değişikliği Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Cengiz Tomar’a göre sembolik bir değişiklikten ziyade kurumsal açıdan ve teşkilatın gelecek vizyonu açısından büyük anlamlar taşıyor. Aynı zirvede açıklanan 2040 Türk Dünyası Vizyonu ile bu görüş desteklenirken örgütün geleceğe yönelik bir birliktelik olduğu da vurgulanmış oldu. Tüm isim değişikliklerinin Türkiye’de düzenlenen zirvelerde gerçekleşmesi ise ayrıca önem taşıyordu.

11 Kasım 2022’de Semerkant’ta düzenlenen 9. Türk Devletleri Teşkilatı zirvesi ile KKTC teşkilata gözlemci üye olarak kabul edildi. Macaristan ve KKTC’nin teşkilata katılması şüphesiz çok önemli gelişmelerdi ve detaylı olarak ele alacağım. Ancak önce örgütün ekonomik ve siyasi potansiyeline değinmekte fayda var.

Görselin Kaynağı: TRT Haber

Örgütün Ekonomik Potansiyeli

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), gözlemci üyelerle birlikte yaklaşık 4,8 milyon kilometrekarelik bir yüzölçümüne ve 170 milyon nüfusa sahip. Örgüt aynı zamanda 1,3 trilyon dolarlık milli gelir ve 560 milyar dolarlık dış ticaret hacmine sahip. Bu rakamlar TDT’yi dünyanın 13. en büyük ekonomik grubu yapıyor. Ancak TDT üye ülkeleri arası toplam ihracat sadece 25 milyar dolar seviyesinde ve bu rakam, örgütün 700 milyar dolarlık dış ticaret hacminin yüzde 3’üne karşılık geliyor. Örgütün en temel misyonlarından bir tanesi de bu ortak ticaret hacmini arttırmak.

Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ruslan Kazakbayev ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kasım 2020’de yapılan ikili görüşmede üye devletlerin ekonomik iş birliğini arttırmak amacıyla ortak bir yatırım fonu kurulması fikrini ele almıştı. 2021’e gelindiğinde ise TDT’ye üye ülkelerin ekonomiden sorumlu bakanları bir araya geldi ve Türk Ortak Yatırım Fonu’nun fizibilite çalışmaları fiilen başlamış oldu. Bir diğer mesele ise Türkiye 3 binden fazla şirket ile Orta Asya’da yatırım yaparken, aynı yatırımı TDT üyelerinin yapmıyor olmasıydı. Ortak bir fonun kurulması bu sorunun önüne geçerek üye ülkeleri, Türk Dünyası’na yatırım yapmak için teşvik edecek gibi duruyor.

Ekonomik iş birliğine ek olarak örgüt, gümrük, ulaşım, turizm, eğitim, medya, gençlik ve spor, diaspora, enerji, teknoloji, sağlık, göç, tarım, yargı, kalkınma ve daha birçok alanda iş birliği yapıyor. Kazakistan’da, Türk dünyasına yayın yapan uluslararası bir televizyon kanalının kurulması, ortak yüksek öğretim alanının oluşturulması, öğrenci değişim programlarının hazırlanması ve Türk Maarif Vakfı’nın okul kurmasına yönelik prosedürlerin kolaylaştırılması Kasım 2021’deki zirvede alınan kararlardan sadece birkaçı.

Siyasi ve Askeri İş Birliği – Azerbaycan Örneği

Azerbaycan 1991’de SSCB’den ayrıldığında askeri olarak çok yetersizdi. Karabağ’a yönelik Ermeni saldırıları başladığında Azerbaycan birçok askerini ve toprağını kaybetti. 1. Dağlık Karabağ Savaşı Ermenistan’ın zaferi ile sonuçlanmıştı. Bu süreçte Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilk askeri iş birliği anlaşması imzalandı. 1992 yılında imzalanan bu anlaşmanın ardından 1996, 2007 ve 2010’da yeni anlaşmalar imzalandı. Bu anlaşmalar askeri eğitim, teknoloji transferi, stratejik iş birliği gibi konuları kapsıyordu.

2. Dağlık Karabağ Savaşı öncesi, özellikle 2016’da yaşanan Ermenistan – Azerbaycan çatışmaları gösterdi ki Türkiye’de eğitim görmüş Azerbaycan askerleri, sahada çok büyük bir avantaj elde edilmesini sağladı. Türk askeri eğitim modeline artan güven sonrası 2020 yılında, 2. Dağlık Karabağ Savaşı’ndan aylar önce, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Türk ordu modelinin benimseneceğini açıkladı. Türk generaller, her an patlak verebilecek bir savaş ihtimaline karşı Azerbaycan’a giderek askerleri eğitti.

Verilen askeri eğitimin de katkısıyla Azerbaycan sadece 44 günde Dağlık Karabağ bölgesinde kaybedilen topraklarını yeniden kazandı. Savaşın en önemli sonuçlarından bir tanesi 2020 Dağlık Karabağ Ateşkes Anlaşmasının 9. Maddesi oldu. Bu madde, Azerbaycan ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında kurulacak olan Zengezur koridorunu güvence altına alıyordu. Böylece Türkiye, tarihte ilk defa, arada başka hiçbir ülke olmak sızın Türk Devletlerine bağlanmış oldu. Bu, ekonomik ve siyasi iş birliği açısından çok önemli bir sonuçtu.

Savaşın bir diğer önemli sonucu Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği askeri, siyasi ve diplomatik desteğin TDT üye ülkelerince gördüğü yankı oldu. Üye ülkelerce TDT’ye ilgi artarken, örgütün askeri ve siyasi konularda ne denli etkili olabileceği gösterilmiş oldu. Savaş sonrası gerçekleşen ilk zirvede, Nursultan Nazarbayev ‘Bu zirve ile dünyadaki tüm kardeş halklarımıza, Türk medeniyetinin yeniden canlanmaya başladığını ve Türk devletlerinin bir araya gelerek yeni gündem maddesini ve ideolojisini kurdukları mesajını iletebiliriz.’ İfadelerini kullandı. Prof. Dr. Cengiz Tomar’a göre zirve sonrası üye ülkelerin, Azerbaycan’ın Karabağ zaferini ve haklılığını tescil etmesi, bundan sonra üye ülkelere gelebilecek tehditlere karşı caydırıcılık özelliği taşıyordu.

Macaristan ve KKTC’ye Gözlemci Üye Statüsünün Verilmesi

Davet üzerine Türk Devletleri Teşkilatı’nın 8. Zirvesinde teşkilata gözlemci üye statüsünde katılan Macaristan, gelecekte tam üye olabileceğini açıkladı. Aslında Macaristan’ın teşkilata olan ilgisi yeni değil. 2010’dan beri Macaristan Başbakanı olan Viktor Orbán, aşırı sağdan gelen bir Macar milliyetçisi. Kendisi aynı zamanda Türk soyunu da kabul ediyor. Hatta kendisi, Macarların Attila’nın soyundan geldiklerini ve Macarları Hun-Türk kökenli göründüğünü de açıklamıştı. LGBT ve Ukrayna’ya yardım gibi birçok konuda Avrupa Birliği ile anlaşmazlık yaşayan Orbán, AB tarafından despot olarak görülen bir lider. Bu sebeplerden ötürü AB birçok konuda Macar hükumeti ile anlaşamıyor.

Türkiye özelinden bakılırsa ise Macaristan, şimdilik Türkiye’nin Avrupa’daki en iyi ortaklarından bir tanesi. AB üyesi bir ülkenin Türk Devletleri Teşkilatına olan ilgisi de ayrıca çok önemli. 8. Zirvedeki üyelikten sonra, 2019 yılında, Budapeşte’de açılan TDT Avrupa Temsilcilik Ofisi ile TDT, ilk defa doğrudan Türk dünyasını Avrupa’da tanıtma fırsatı buldu. TDT Temsilcilik Ofisi İcra Direktörü Janos Hovari, son yıllarda Türk-Macar ilişkilerinin çok geliştiğini, pandemi sürecinde Macaristan’ın, Türkiye, Özbekistan ve Kazakistan ile yakın iş birliği içerişimde olduğunu söyledi. Yine Hovari’ye göre Victor Orbán, gözlemci üye olma davetini çok olumlu karşıladı ve Macaristan’ın örgütte aktif bir siyasi rol izleyeceğinin garantisini verdi.

Diğer bir önemli gelişme ise KKTC’nin örgüte gözlemci üye olarak kabul edilmesiydi. KKTC’nin uluslararası bir örgüte katılmasının önemini değerlendiren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar şu ifadeleri kullandı:

Değerli halkım, büyük bir gururla duyurmak isterim ki devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye statüsü kazanmıştır. Devletimiz, uluslararası bir örgütte ilk kez anayasal adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak bu statüyü kazanmıştır. Tarih sayfalarına geçecek milat niteliğindeki bu unsur, bizim için ilave bir gurur vesilesidir. Özbekistan’ın Semerkant kentinde 9. Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde oy birliğiyle kabul edilen gözlemci üyeliğimiz, bizi ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Bu o kadar önemli bir gelişmeydi ki KKTC’nin örgüte gözlemci üye olarak kabul edildiği aynı gün, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şu tweet’i paylaştı: ‘Adım adım… O da olacak!’

23 Kasım 2022’de ise Bilkent Üniversitesi’nde öğrencilerle bir araya gelen Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC’nin gözlemci üyeliğini değerlendirirken batılı devletlerden çokça tehdit aldıklarını belirtti. BM tarafından tanınmayan de facto bir devletin, uluslararası bir örgüte üyeliğinin farklı bir reaksiyon doğurmasını beklemek mantıksız olurdu zaten. Ancak şu gerçek ki KKTC, Kıbrıs Türklerinin egemenlik haklarını uluslararası arenada duyurma şansı yakaladı ve bu yakın zamanda TDT’nin sebep olduğu en önemli gelişmelerden bir tanesiydi.

Doğu, Batı ve Türk Dünyası

Araştırmacı yazar Deniz İstikbal’e göre Türkiye ve Macaristan imalat sanayisi ile, Kırgızistan ve Özbekistan insan kaynağı potansiyeli ile, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan ise enerji kaynak üretimleri ile bir bütünün parçalarını oluşturuyor. 2021 verilerine göre Doğu – Batı arası toplam ticaret hacmi 10 trilyon dolar seviyesinde. Doğu – Batı güzergahının tam merkezinde yer alan Türk Dünyası’nın bu rakamdaki payını arttırması, TDT’nin gelecek vizyonu için de ayrıca önemli. TDT hali hazırda ‘modern ipek yolu’ isimli bir projeyi hayata geçirdi. Ancak proje şimdilik sadece kültür alışverişi ve turizm alanlarına yoğunlaşmış durumda. İleride bu ve benzeri projelerin oluşturulması ve üye ülkeler arasındaki ekonomik iş birliğinin arttırılması, TDT’nin 2040 vizyonları arasında. 2040’a kadar istenen ekonomik ve siyasi gelişmelerin elde edilmesi, AB, Çin, Rusya ve ABD gibi küresel aktörlere karşı bölgesel bir ittifakın ayakta tutulabilmesi ve etkili olabilmesi için çok önemli.

Kaynakça

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turk-dili-konusan-ulkelerden-turk-devletlerine/2421214

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Devletleri_Te%C5%9Fkilat%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Dili_Konu%C5%9Fan_%C3%9Clkeler_Zirvesi

https://www.setav.org/turk-dunyasinin-ekonomik-potansiyeli/

https://turkicstates.org/tr/isbirligi-alanlari

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turk-konseyinin-gozlemci-uyesi-macaristan-turk-dunyasi-ile-guclu-baglar-kuruyor/1921964

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/macaristan-ile-turk-devletleri-teskilati-arasindaki-iliskiler-gelisiyor/2719275

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ersin-tatar-kktcnin-turk-devletleri-teskilatina-gozlemci-uye-kabul-edilmesi-olumlu-gelisme/2735379

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/bakan-cavusoglu-kuzey-kibris-turk-cumhuriyeti-turk-devletleri-teskilati-na-gozlemci-uye-olarak-kabul-edildi/2735148

http://www.modernsilkroadtour.com/tr/proje-hakkinda

Leave a Reply