Üç Maymun insanın karanlık doğasını ortaya çıkaran çatışmalarla dolu bir film, bu özelliğini kullanarak suçlulukla ilişkimizi başarılı bir biçimde gözler önüne seriyor. Bu filmde iktidar olma arzusu, ana erkek karakterler Servet ve Eyüp’ü suçlarından arınmaya itiyor. Filmin erkekleri önlerine çıkan engelleri koşulsuzca yıkmaya çalışıyor çünkü onlara erkeğin iktidarını kaybetmemesi için yapacağı her şeyin mübah olduğu öğretilmiş. Bu coğrafyada erkeğin iktidarını koruması en önemli görevi olarak görülüyor. Bunu yapamayanlar her türlü aşağılanmayı ve itibarsızlaşmayı göze almak zorunda kalıyor. Bu bağlamda, Servet suçunu başkasına yıkarak siyasi iktidarını, Eyüp ise çaresiz bir biçimde mikro iktidarını korumaya çalışıyor. Bunu yapmazlarsa yaşayabilecekleri muhtemel empotans duygusundan korkuyorlar. Bana kalırsa iktidarı elde etseler bile suçluluğun bıraktığı melankoli onların refahlarını arttırmayacak, bu yüzden onların iktidarı herhangi bir iktidar değil, Suçluların İktidarı olacak.
Yazının devamı filmle ilgili ipuçları içerir!
İntihar, Blöf ve İktidarı Geri Kazanmak
Eyüp’ün içerden çıkıp ondan habersiz alınan arabayla karşılaşması hapishane görüşmesinde “Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok.” dediğinde fark ettiğimiz şüphelerini giderek arttırıyor. Ardından, yatağa giderek Hacer’in yanına oturduğu sahnede ona şiddete dayalı bir cinsellikle saldırıyor. Burada Eyüp Hacer’den şüphe ediyor, içindeki yetersizlik hissinden kurtulmak için de şiddete başvuruyor. Eyüp’ün cinsel şiddete başvurması gücünün göstergesi değil, karısının üzerinde kurduğunu düşündüğü iktidarını kaybetme hissinin göstergesi. Zaten Eyüp’ün ve İsmail’in sürekli hayaletini gördükleri üzeri örtülmüş boğulan oğul konusu bana evdeki huzursuzluğun uzun süre önce başladığını hissettiriyor. Bu sebepten, Hacer’in, Servet’e bağımlı hale gelmesi de sakil durmuyor. Ceylan, Hacer’in Servet’e olan aşırı bağlılığını, insanların kendi dağınık duygularını bir otoriteye teslim ederek rahatlama eğiliminde olmalarına bağlıyor. Hacer’in yalvarma sahnesindeki kamera kullanımı bir dikizlenme havasında geçiyor. Buradan anladığımız kadarıyla İsmail annesini takip ediyor ve karşılaştığı manzaranın da etkisiyle annesi gittikten sonra Servet’i orada öldürüyor.
Patron Servet’le ilişkisi ortaya çıktıktan sonra Hacer’in atlamak için yere baktığı sahnede Eyüp onu görüp gizleniyor çünkü o da Hacer’in intihar etmesinin sorunlarını çözeceğine inanıyor. Ceylan bu sahnenin ardından bir zaman atlaması yapıyor ve… Ekranda İbrahim peygamberin kurban etmekten son anda vazgeçtiği oğlu İsmail ve annesi Afrikalı köle Hacer’i konuşurken görüyoruz. Oğul İsmail annesini intihardan vazgeçiriyor. Filmin geneline yayılmış bu zaman atlamalarından sonraki ilk sahneler çok açıklayıcı oluyor. Atlamalar, filmin ritmini iyi bir dengeye oturtuyor, böyle karanlık bir film için ritmin ne kadar önemli olduğunu bilen Ceylan, böylece ustalığını bir kere daha gösteriyor. Eyüp, anne-oğlu gördükten sonra soruna kendince bir çözüm bulmak için dışarı çıkıyor, çıkmadan da Hacer’e “…git yat veya da şurdan atla.” diyerek niyetini dile getiriyor. Ceylan bir söyleşisinde Eyüp eve döndükten sonra gerçekleşen ikinci intihar sahnesi için Eyüp’ün Hacer’in blöf yapıp yapmadığını anlamaya çalıştığını ve bu durumun gerçekte de blöf olup olmadığının muğlak kalmasının senaryo ekibinin bir kararı olduğunu söyler. Servet tarafından aşağılanmanın ve onu kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan Hacer, Servet’in oğlu tarafından öldürülmesiyle daha büyük bir hüzne kapılıyor. Bu noktada blöf yapıp yapmadığıyla ilgili kesin konuşmak zor. Hacer’e intiharı denetecek kadar dramatik olaylar kısa bir sürede yaşanıyor. Fakat, Hacer’in ilk intihar girişiminden sonra, kapıdan çıkan Eyüp’ün yanına gitmesi, içerisinde bulunduğu karmaşık ruh halinden çıkmak ve ailesini korumak için bu sefer Eyüp’ün otoritesine sığınmak istemesi olarak yorumlanabilir. Bu sahnede Eyüp, Hacer’in hâlâ kendisiyle ilgili endişeler taşıdığını fark ediyor. Bu, Hacer’in durumuyla ilgili sorumluluk duymasına neden oluyor. Ona geri kazanabileceği bir iktidarın varlığını hatırlatıyor. Bu yüzden, ikinci intihar teşebbüsünde Hacer’i kaybetmenin korkusunu iyiden iyiye içinde hissediyor ve onu kaybetmenin içerisinde oluşturacağı boşluğun farkına varıyor. Tabi bu aydınlanmada Hacer’in işlediği suçun ardından fazla mahcup olmaması da etkili. Hacer’in ortada bir suç yok gibi davranması Eyüp’ün sorunun kendiyle ilgili kısmını düşünmesine yol açıyor ve içinde duyduğu pişmanlıkta onu bu affedişe sürüklüyor. Bana kalırsa, Eyüp sorumluluk duygusu yüksek biri, Hacer’in ihanetinin ve oğlunun cinayetinin sorumluluğunu derinden hissediyor. İlişkinin tek aile dışı tanığı Servet de öldüğü için Eyüp’ün iktidarını yeniden kazanması ve içindeki suçluluktan kurtulması daha kolay oluyor. İnsanın gururla olan ilişkisi kendini sıkan bir korseyi giymesine benzer. Pürüzsüz görüntü gururlu olarak korunabilir, fakat insan bu sosyal korseyi giymeye sonsuza dek dayanamaz. Gururlu olmayı bıraktığı anda büyük bir rahatlama hisseder. Eyüp de Hacer konusunda omzunda bir yük olarak taşıdığı gururunu bir kenara bırakıp onu affediyor. Yaşayacağı iktidarsızlık hissindense Hacer’in günahlarını drama konusu yapmanın daha akıllıca olacağını düşünüyor olabilir. Sonuç olarak, kol kırılıyor ve yen içinde kalıyor çünkü bu günah Üç Maymun’u oynamaya en uygun ortamın, aile kavramının içinde hapis kalıyor.
Filmin son kısmında Eyüp polis merkezinin önüne gidiyor. Başlangıçta, oğlunun suçunu üstlenerek sorunları çözebileceğini düşünüyor. Ancak, hapishane hayatını yaşayan Eyüp dışarıyı kontrol edememesinin bu felaketlere yol açtığını düşünüyor olabilir. Bu yüzden bu karmaşaya başka bir çözüm yolu buluyor ve bizlerde sinema tarihimizin en unutulmaz sahnelerinden birine tanıklık etmiş oluyoruz. Eyüp tıpkı Servet’in ona yaptığı gibi kahvehanede çalışan yoksul Bayram’a oğlunun suçunu üstlenmesi için para teklif ediyor. Burada, Eyüp en hafif tabirle Servetçilik oynuyor. Erkekliğini yıkan öznenin dilini kullanarak kendisine iktidarını geri kazandığını ispatlıyor. Böylece, Ceylan çok sert bir biçimde iktidarın hiyerarşik ve helezonik yapısını gözler önüne seriyor.
Kol Kırılır Yen İçinde Çürür
Filmdeki ana tetikleyici para karşısındaki teslimiyetlerden kaynaklanıyor. Bana göre insanın elindekinden fazla parayla herhangi bir temasından hayal kurmadan çıkamayan bir yapısı var. Bu temas anında daha yoksul kişi, ilgili paraya ulaşamayacağından emin olsa dahi paranın yakınlardaki varlığından etkileniyor. Bu durum, irrasyonel bir biçimde gerçekleştiremeyeceği hayallerinin gerçekleşmeye yaklaştığını hissettiriyor. Zenginliğin kolektif değer yargılarımızın tepesinde yer almasının sebeplerinden birinin de bizi bu ihtimale yaklaştığımızı hissettirerek manipüle edebilmesi olduğunu düşünüyorum. Örneğin Hacer ve İsmail’i düşünelim, Eyüp’ün kabul ettiği tekliften ve bunun sonuçlarından en az Eyüp kadar etkilendiler, fakat para isteyerek gururlarını hiçe saymakta da tereddüt etmediler. Parayı yakınlarda hissetmeleri hayal güçlerini etkinleştirdi ve onlara bir umut verdi. Kafalarında servis şoförlüğü yaparak istediği hayata yaklaşmaya çalışan biri ve çocuğunun ellerinden kayıp gitmesini engelleyebilecek bir anne fikri oluştu. Ceylan’ın bu noktada paranın veya gücün birçok yanlışı tolere edebilir oluşunu vurgulamak istediğini düşünüyorum. Zaten Eyüp ve Servet temiz vicdanlarından bu eril özgürlük alanı için vazgeçmediler mi? Maalesef, bu durumu kaçınılmaz kılan şey yoksulluk. Katı yoksulluk koşulları bu insanların manevi değerlerini metalaştırıyor. Eyüp’ün Bayram’ı ikna etmek için söylediği gibi “Üç öğün yemek ve sıcak bir yatak…” zaman, akıl ve maneviyatı alınıp satılabilecek varlıklara dönüştürüyor.
Üç Maymun’da suçlardan arınmak iki şekilde gösteriliyor. Bunun birincisi açık bir biçimde toplumsala uymayan ve büyük iktidardan yani devletten ceza almayı sağlayacak suçlardan kaçmak. Bu durumda büyük iktidarın cezasından kaçmaya çalışan mikro iktidar figürlerinin toplumsal düzene uymayışlarının cezasını daha küçük iktidarlara yıktığını görüyoruz. Bu çok basit bir biçimde ahlaksızlık. Ancak, benim daha çok ilgimi çeken kısım Hacer’in dahil olduğu ikinci kısım. Bahsettiğim gibi Hacer, Eyüp karşısında büyük bir mahcubiyet duymuyor. Hatta mahcubiyet duyacağına intiharı bile göze alıyor. Bana kalırsa, Üç Maymun’un en çarpıcı yanı burada yatıyor. Ceylan’ın temel derdi mahcup olmak, özür dilemek gibi erdemlerin bu ülkede bir karşılığının olmayışı. Hacer de bu durumun farkında. Bunu intiharı bile mahcubiyetten, utandığını belli etmekten daha mantıklı bulmasından anlıyoruz. Bu ruh halini, Eyüp’ün oğlunun işlediği suçtan suçluluk duyup onu kurtarması örneği üzerinden de okuyabiliriz. O, oğlunun cezasını çekmesini anlamlı bulmuyor ve ailedeki iktidarını korumak adına oğlunu kurtarmaya çalışıyor. Suçluluğun doğru oranda hissedilirse sağlıklı bir duygu olduğunu düşünüyorum. İnsan suç işliyor, ezoterik hikayemize göre dünyadaki yaşamın başlangıcının sebebi Adem ile Havva’nın suçu değil mi? O hâlde, bu kadar doğal bir duygudan kaçmayı yüzleşmekten daha mantıklı hâle getiren ne?
Kaynakça
Atam, Zahit. “Nuri Bilge Ceylan Sineması Üzerine”. Yeni İnsan Yeni Sinema. sayı 22. 2009
Eryılmaz M. (2016, Şubat). Söyleşiler- Nuri Bilge Ceylan. İstanbul: Norgunk.
Karabiber, İ. (n.d.). Çözümleme . www.sekans.org. Retrieved May 8, 2022, from https://www.sekans.org/docs/e-sayilar/2019-e10/SEKANS_e10_01_COZUMLEME_UcMaymun_IbrahimKarabiber.pdf
Özdemir E. (2009, Kasım). Üç Maymun’da kadın temsili. Sekans Dergisi- Sinema Yazıları Seçkisi. 2009