GazeteBilkent Mezunlar’ın Nisan ayı konuğu; Ayşe Arman’a göre “Orta Doğu ve Balkanların En yakışıklı Türk’ü” olan, 2004 yılı İşletme mezunlarımızdan Sertaç Taşdelen. Bilkent’ten iş hayatına, yönetim danışmanlığından profesyonel fotoğrafçı kimliğine, dair hakkında merak edilenlere değindiğimiz bir röportaj gerçekleştirdik.
G.B:Öncelikle olarak, her röportajın klasik sorularından biri olan “Siz kimsiniz” sorusuyla başlayalım. Bazıları Bilkentli Sertaç derken, bazıları iş hayatındaki sayılı danışmanlardan Sertaç Taşdelen, bazıları fotoğraf sanatçısı , kimisi de teknoloji ve internet girişimcisi Sertaç Taşdelen demekte. Sertaç Taşdelen kimdir?
S.Taşdelen:Öncelikle çok teşekkür ederim, ben en nihayetinde bir garip Sertaç’ım :) Ondan sonra is dünyasının, veya sosyal çevrenin size vermiş olduğu unvanlar gelip geçici; bugün danışman olursunuz, yarın fotoğrafçı, ertesi gün girişimci, duruma göre model, kim bilir belki bir hepsi birden, bir başka gün işsiz. Ama en son bu hayatın damağında bıraktığınız lezzet bakidir; bu lezzet tatlı ise ne ala.
G.B:Askerlikten sonra iş hayatı için Dubai’yi tercih etmişsiniz, (şimdi de Singapur’dasınız)? Niçin yurtdışı, Dubai (ve sonrasında Singapur)?
Küçükken en sevdiğim kelime ‘Gezgin’di. Dünyanı gezmek, farklı kültürleri tanımak, bilinmeyeni keşfetmek için çok büyük bir istek ve heyecan duyuyordum. Bilkent’ten mezun olur olmaz; sanki önceden planlanmış gibi müthiş bir askerlik yaptim – Foça komando okulunda dereceye girdiğimde, nerede askerliğine devam etmek istiyorsun? – dediler, baktım listede ‘Bilkent’ var; gerisi ayrı bir yazı konusu. Sonrasını hayata bıraktım, daha önceden staj yaparken tanıştığım Demet Hanım’ın aracı olması ile EY Dubai ofisine transfer oldum. Beni Dubai’de Bilkent günlerini aratmayacak güzelliklerle dolu dört yıl bekliyordu. Daha sonra içimdeki Asya aşkı beni daha da uzaklara, Singapur’a getirdi, simdi son iki yıldır doğunun derinliği karşısında hayatın farklı yönlerini keşfetmeye çalışıyorum.
G.B:Yönetim danışmanlığında da başarılı olmanıza rağmen, sanat hayatında da aranan isimlerdensiniz. Hem iş hem sergiler, çekimler… Her iki alanda da çok iyi bir iş çıkarmak zaman ve emek istemekte, zamanı nasıl ayarlıyorsunuz?
S.Taşdelen:Hiç uyumuyorum desem yeridir. Uyumaya mı geldik? :) – Çocukluktan kalma bir alışkanlık diyelim, Annem de hiç sevmez,çok uyuyan arkadaşlarıma ‘Lapacı’ der :) Şaka bir yana günde sekiz saat uyku insan ömrünün üçte birine tekabül ediyor. (Çok değil mi?). Her gün sekiz değil dört saat uyusak, bu ortalama bir insan ömründe on beş yıldan fazla tasarruf demek (!) Bende iş dışında kalan zamanı uyuyarak değil, üreterek geçirmeyi tercih ediyorum. Evimde televizyon bile yok :)
G.B: Peki fotoğrafçılıkta bu kadar iyisiniz, sergiler açıyorsunuz. Fotoğrafçılığa ilginiz nasıl başladı?
S.Taşdelen:Ben görsel güzellik karşısında büyülenen ama aynı zamanda zamanın akıp gitmesine, ve bu güzelliği de beraberinde götürüyor olmasına karşı büyük bir hüzün duyuyorum. Fotoğraf bu anı ölümsüzleştiriyor, fotoğraf karesi içindeki mükemmelliği arayış, bu mükemmelliğin kaybolacağı zamana karşı bir içgüdüsel başkaldırı.
G.B:Resmi sitenizden mükemmelliğin kadarıyla fotoğraflardaki temalar insanın doğası üzerine kurulu. Niçin tabiata dayalı fotoğraflar değil de insan doğasına odaklanan fotoğraflar?
S.Taşdelen: Aslında insan tabiat ve evrenin bir parçası. Aynı zamanda her şeyin merkezi, aynı zamanda da belki de zerre kadar önemsiz. Ben görünenin ardındakini resmetmeye çalışıyorum, “İnsan”dan yola çıkarak, önce kendimi sonra kainatı anlamaya calışıyorum.
G.B:Sanata kendi hayatınızdan da bir şeyler kattığınız zamanlar oldu mu? Böyle bir olay yaşamıştım, bunu fotoğrafa da yansıtmalıyım dediğiniz anlar oldu mu?
S.Taşdelen: Çekilen her fotoğraf karesi aslında bir oto portre, insanın kendini yansıtan bir parça. Kimi fotoğrafların bir anı değil, bir kaç seneyi temsil ediyor benim için. Deklanşöre basmak bir an, ama fotoğraf karesi o ana kadar yaşadıklarınızın bir toplamı.
G.B: Bilkentli günlerinize dönecek olursak; Bilkent’teki yıllarınızda “Benim hayata bakış açımı etkiledi.” dediğiniz bir öğretim üyesi var mıydı?
S.Taşdelen:Hiçbir hocamı unutamam, History of Civilization anlatan, Osmanlı padişahlarını andıran sakalıyla Akşin Somel, resmen gözümüzü açmıştı, derste neler neler tartışıp, sonra o zamanki ismiyle Cafe Alis’ te “Çocuklar bu derste anlattıklarım hayata bakışınızı değiştiriyor değil mi?” der hocamızın ısmarladığı muffin’leri yerdik. Peki ya Corporate Finance, Kürşat Aydoğan, derlerdi ki Kürşat Hocayı neden bu kadar seviyorsun, kızını sana mı verecek :) Hala da ne zaman Ankaraya gelsem kendisini ziyaret etmeye çalışırım, daha sonra beraber top oynadığımız Levent Akdeniz, aslında hayatın çok derin yönlerine dem vuran istatistik hocam Tarık Kara. Her birinin hayatımdaki heri unutulmazdır.
G.B:Bilkentli günlere dair unutamadığınız bir anınızı anlatın desek..
S.Taşdelen: Anlatın deseniz üzerine her gün için kısa değil uzun metrajlı film çekilir. Ben hep derim ki hayatımın en güzel dört yılı Bilkent’te geçti. 2004 mezunlarına ‘best of ever class’ derlerdi. (Bilkent tarihinin en yüksek üniversite giriş puanı ile girmiştik o sene). Hem çok gülüp eğlenirdik, hem de dersin hakkını verirdik.
G.B:Mezun olurken arkanızda herhangi bir ‘keşke’ bıraktınız mı, diğer bir deyişle Bilkent günlerine dönecek olursak şunu da yapsaydım dediğiniz bir aktivite ya da akademik bir durum var mı?
S.Taşdelen: Şuan dönsem, saniyesi saniyesi, anı anına her şeyi aynı şekilde baştan yapardım. Keşke dediğim tek bir şey bile yok.
G.B:Her zaman denir “Bilkentli olmak ayrıcalıktır” diye, peki bu ayrıcalığı yaşadığınız bir durum oldu mu?
S.Taşdelen: Hem de nasıl! Dubai’ye ilk gittiğimde İngilizcem dökülüyordu(hocalar duymasın). Mülakata gittim, İngilizce tabii, ben heyecandan neredeyse tek kelime konuşamıyorum, kem küm.. Daha sonra mucizevi şekilde o zamanlar Ey Dubai’de çalışan Bilkent Mezunu Müjdat Karakaya girdi içeri, bir şey sormadı ama köşede oturdu, çaktırmadan da anlamadığım yerleri tercüme etti. Sonra mülakat sonucunda demiş ki evet İngilizce konuşamıyor ama ben kefilim, üç ay sonra açılır. O an hayatımı değiştirdi.
G.B: Son olarak; gazetemiz yoluyla öncelikle Bilkent Üniversitesi öğrencilerine daha sonra mezun olduğunuz bölümün öğrencilerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
S.Taşdelen: Naçizane şunu söyleyebilirim; 0.1 saniyenizi bile boşa geçirmeyin; genel ortalamayı da çok takmayın :)
GB: Çok teşekkür ediyoruz Sertaç Bey.
S.Taşdelen: Ben teşekkür ederim.