Medeniyet?21.yüzyıl. Uygarlığın zirvesi. Özgürlük. İnsan hakları. İnsan denen varlık hiç olmadığı kadar ileri bir konumda. Modern dünya. Modern. Modern. Modern.
Ne kadar ileriyiz sizce? Ne kadar özgürüz?
En basitinden bizler Türkiye de 2875 km’lik tel örgü ve mayından oluşan bir kafesin içerisindeyiz. Kafes ne kadar büyük olursa olsun yine de kafestir. Ben bugün dünyanın herhangi bir yerine gitmek istesem elimi kolumu sallaya sallaya gidemem. Önüme dikilirler ve hesap sorarlar. Neden? Hani nerde modern dünya? İnsanlık nerede? Ama yok hayır, çünkü insan olmamızın bir önemi yok önce ırklar, dinler gelir. Ve bana vatan haini derler bunları söylediğim için. 20.yüzyıl’ın en kötü mirası bu oldu. Ulus devlet dediler adına. Ve kocaman açık hava hapishanelerine tıktılar hepimizi. Medeni olduk belki ama insan olamadık. Bir çekik göze, bir koyu tene nefretler büyüttük içimizde. Ne Kızılderilileri anladık ne de Aborjinleri. Bize ait bu dünyada hiçbir zaman gidip göremeyeceğimiz, asla gezemeyeceğimiz yerler var. Üstelik daha da kötüsü bu kocaman kafesler kafamızın içinde artık. Kendi zihinlerimizde esiriz. Hapishanelerimizi kabullenmişiz, sevmişiz hatta.
Neden hiç sormuyoruz bunu kendimize? Neden şimdi siz bu satırları okurken ayıplıyorsunuz beni? Neden ya ne olacaktı diyorsunuz? Nasıl oluyor da bir ulusa ait olmak dünyaya ait olmaktan daha önemli?
Çocukken bir hayalim vardı. Dünyadaki herkesin uykuya mutlu, tok, huzurlu daldığı bir gece. Sınırların, dikenli tellerin ve evet ulus devletlerin olmadığı bir gece. Yıldızlar bile daha parlak olacaktı o gece. Büyüdükçe hayal kurmamam gerektiğini öğrendim, öğreniyorum sanki. Ama imkansız mı bu? Ulus devletler yerine ortak paydası insan olmak olan tüm vatandaşlarına ayrım yapmaksızın sadece insan oldukları için değer veren, eşit davranan bir dünya devletinin varlığı? Dünya üzerinde özgürce, dilediğimizce gezemedikten sonra özgürlüklerimizin ne manası var? Medeniyet kelimesinin ne anlamı var?
Her şey kötü bir şaka gibi değil mi sizce de?