Bir siyasetçinin kıvırmasını yadırgamam zira fazlasıyla kanıksadık bu durumu.
Hükümet ile iş yapan bir kodomanın yalakalık yapmasını garipsemem çünkü menfaatin şahsiyetle yer değiştirme haline şaşıracak kadar naif kalamadım maalesef.
Bir medya patronunun suskunluğa bürünmesi öfkelendirmez beni; mazallah ertesi gün kapısına kilit vurulma korkusu icabında tüm yazarlarını kovdurtur adama.
Hükümetin önünde el pençe divan duran, tespih gibi dizilen rektörler, bürokratlar, idareciler de bozmuyor asabımı; bertaraf olmamak adına taraf olmayı ‘normal’ kabul eder olduk artık.
Çağrım, sitemim, meramım Anadolu’nun saf, temiz, dindar Ak Partili yurttaşlarına…
Yoo hayır! Oyunuzu Ak Parti’ye vermeyin falan demiyorum. Ne böyle bir beklentiye girecek kadar safım, ne de böyle bir istekte bulunabilecek kadar hadsiz. Sandık başına gittiğiniz zaman kendinize en yakın hissettiğiniz parti hangisiyse oyunuzu elbette o partiye vermelisiniz. Üstelik hiçbir zaman koyun/cahil edebiyatı yapanlardan olmadım. Ak Parti’nin aldığı oy oranını da halktan gördüğü desteği de gayet anlaşılabilir buluyorum.
Bir sürü farklı ve mantıklı sebebi olabilir Ak Parti’ye destek vermenin;
uzun yıllar hor görüldüğünüzü, yok sayıldığınızı hissediyor Ak Parti’nin sizin hassasiyetlerinize cevap verdiğini düşünüyor olabilirsiniz. Türkiye’nin 12 senedir Ak Parti iktidarıyla birlikte önemli bir ivme kazandığını, gerek ekonomik açıdan gerek demokrasi açısından normalleştiğini düşünüyor olabilirsiniz. Kürt sorunu konusunda daha önce atılmayan adımların atıldığını, askeri vesayetin ve darbe tehditlerinin bu iktidar sayesinde sona erdiğine inanıyor olabilirsiniz.
Daha bunlar gibi birçok sebebi olabilir Ak Parti’ye destek vermenin, oy vermenin. Bu sebeplerin hepsi de bir seçmen için yeterlidir, tatmin edicidir.
Gel gelelim bir partiye oy vermek, destek vermek hiçbir zaman o partinin yaptığı yanlışlar karşısında susmayı, kaçamak cevap vermeyi, görmemezlikten gelmeyi, umursamamayı gerektirmez. Açık seçik haksızlıkları, yolsuzlukları, yanlış politikaları, yanlış söylemleri, vicdansızlıkları eleştirerek de Ak Parti’ye destek verebilirsiniz.
Bir seçmen, bir insan, bir birey hiçbir koşulda birilerinin papağanı olmamalıdır. Oy verdiği partinin argümanlarını, liderinin sözlerini, parti sözcüsünün savunmalarını tekrar etmek vatandaşın işi değildir.
İnanın bana;
‘Yolsuzluk yapmışsa yapmıştır, ben yine de bu partinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum’ demek BİLE ‘bunların hepsi paralellerin darbe girişimi, iftirası’ diye ezber yapmaktan daha erdemlidir.
Kayıtları dinleyip; ‘Tüm bu konuşmalar tüm bu kayıtlar doğru olsa dahi benim partime olan bağlılığımı değiştirmez’ demek BİLE ‘bunların hepsi montaj’ diyerek sıyrılmaktan evladır.
Cemaat-Hükümet çatışmasını takip edip ‘yahu neyse ne! Ak Parti’nin güçlü kalması benim vatandaş olarak daha çok işime geliyor, ben seçmen olarak siyasi iktidarın arkasında durmayı yeğliyorum’ demek BİLE ‘ee canım paralel devlet yıllarca kandırmış hükümetimizi gerçek yüzlerini saklayıp arkadan hançerlediler’ diyerek gülünçleşmekten çok daha onurludur.
Ak Partili olmak Hüseyin Çelik, Bekir Bozdağ, Şamil Tayyar, Mehmet Metiner ağzıyla açıklama yapmanızı gerektirmez.
Ak Partili olmak; ayakkabı kutularını, evladını kaybetmiş anaların meydanlarda yuhalatılmasını, kafası tekmelenerek öldürülen çocuğun katillerine serenad yapılmasını, Suriye fiyaskosunu, Twitter’ın kapatılmasını, yargının oyuncak edilmesini, devlet başkanının parti başkanı gibi davranmasını haklı bulmayı gerektirmez.
Ak Parti seçmeni artık kediye kedi demeyi öğrenmek zorunda. Kediye kedi dedikten sonra yine istediği partiye destek vermekte, arzu ettiğini iktidarda tutmakta sonuna kadar özgür. Arkasına iktidarın gücünü alıp saçmalayanlara Ak Parti seçmeni alet olmamalıdır. Bunlara alet olmadan verilecek destek hem daha onurlu hem daha sağlam olur.
“Ak Parti gelmez ise başımıza neler gelir” kaygısıyla “sağlam irade” deyip başka bir şey dememek inanın bu ülkenin bünyesine fazla geliyor.
Ak Parti seçmeni duruş göstermeli. Onların göstereceği duruş CHP’nin de MHP’nin de HDP’nin de tüm kurum ve grupların da göstereceği her türlü tepkiden daha değerli daha kıymetli olacak.
“Benim tabanım, benim kitlem bana yeter” mantığıyla halkını kutuplaştırmaktan çekinmeyen, ülkeyi adeta ikiye bölen Erdoğan’ı ancak “evde zor tutuyorum” dediği milyonlarca Ak Partili silkeleyebilir. Üstelik öyle çok ulvi beklentilere sahip değilim.
Mesela ortaya çıkan telefon kayıtlarının tamamının montajdan ibaret olduğunu şiar edinip sonra cemaati ‘bizi dinlediniz’ diye suçlamanın gülünçlüğü karşısında hafif bir dudak bükseniz bile yeter.
Ak Parti’nin herhangi bir konuda kendisine getirilen eleştirilere parti merkezinde kararlaştırılan ezber cevaplarını aynen benimseyip, tekrarlamasanız yeter.
Erdoğan’ın yeteri kadar fedaisi var merak etmeyin; kendinizi fedai gibi değil bağımsız, vicdanı hür bir seçmen gibi görseniz yeter.
Bu dediklerimi, hatta çok daha fazlasını yapabilen Ak Partililer olduğunu biliyorum. Bu duruşun Ak Parti’ye oyunu veren 21 milyon vatandaşın geneline yayılmasını temenni ediyorum. Türkiye’nin ideolojik motivasyon ve çeşitli kaygılarla herhangi bir partiye, lidere körü körüne bağlananlara değil kalbinin mühürlenmesine, vicdanının aşınmasına izin vermeyen akl-ı selim yurttaşlara ihtiyacı var.
Mine Oğuz
Kutluyorum.
Arkasında duracağım saptamalar ve görüşler.
Ali Yağız Baltacı
Sağolun hocam çok teşekkür ederim.