Bir insan düşünelim. Bu insan 70 yaşında. Hayatının 50 senesi Türk Silahlı kuvvetlerine hizmet ederek geçmiş. Harbiye öğrenciliğinden başlayan yolculuğu adım adım ilerleyerek Genel Kurmay Başkanlığına kadar sürmüş. Daha sonra emekli olmuş. Şerefle geçen ömrünün son deminde ailesiyle, torunlarıyla birlikte olacak, huzurlu bir emeklilik geçirerek yaşamını sonlandıracak. Bu insan bir gece ansızın terör örgütü yöneticisi suçlamasıyla tutuklandı, mevcudu 700 bin kişiyi aşan çok büyük bir silahlı kuvveti 2 sene boyunca yöneten bu insana “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” suçu yüklendi. Akabinde yargılandığı mahkemede hükumeti yıkmaya teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti 26. Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ görevi başındayken terör örgütü yöneticisi olmakla itham edilen ilk genelkurmay başkanı oldu.Tam 26 ay boyunca bu suçlamayla karanlıklara mahkum oldu. Dün akşam tahliye edildi.
Aradan geçen 26 ay sonunda: İlker Başbuğ’un mahkumiyet kararının gerekçelerinin açıklanmamış olması, kişilik haklarının ihlal edilmesi gerekçesiyle tahliyesine karar verildi..
İlker Başbuğ ve onun gibi nice şerefli insanları iftiralarla, yalanlarla, sahte delillerle karanlıklara mahkum eden sözde davanın bir zamanlar “savcısı” olduğunu iddia eden başbakan ve onun hükumeti son zamanlarda “orduya kurulan kumpastan” fazlasıyla bahseder oldular. Her gün cadı avında generaller, amiraller, subaylar, profesörler, gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, yazarlar bilmem ne örgütünün bilmem ne yöneticisi suçlamasıyla tutuklanırken, “iyidir iyi bağırsaklarımız temizleniyor, beter olsunlar” diyenler pek bir sevinçle karşıladılar İlker paşanın tahliye kararını.
Meğer her şeyin sorumlusu paralel devletmiş. Orduya kumpas kuran da; bütün o iftiraları, yalanları atan da, sahte deliller üreten
de hep cemaatmiş! Hatta içeride daha nice masum insan varmış, başbakan İlker paşayı arayıp “geçmiş olsun” demiş falan filan…
Birileri kendisini çok zeki sanıyor sanmasına ama insanları da bu kadar aptal bellemeseniz keşke…
Şimdi buraya bakın zeki çocuklar;
Bugün sövdüğünüz Gülen cemaati ile ne yaptıysanız ortaklaşa yaptınız.
Pek bir Allah korkunuz olmalı ki ne yalan söylemekten, ne iftira atmaktan, ne sahte deliller üretmekten çekinmediniz.
Siyasi menfaatleriniz uğruna, kindar ve intikamcı hislerinizle bu milleti kendi ordusuna düşman etmeye çalıştınız.
Şerefli insanları son ömürlerinde karanlıklara mahkum ettiniz.
Bugün o çok sevgili cemaatiniz ve hoca efendiniz “haşhaşi”, “yalancı peygamber”, “terör şebekesi” oldu. Vatan haini, terör örgütü yöneticisi diye zindanlara doldurduklarınız ise dostunuz.
Bilmelisiniz ki;
Bugün İlker paşanın fotoğraflarıyla donattığınız gazeteleriniz, 5 ağustos da müebbet cezası verildiğinde attığınız manşetleri asla unutturmayacak. Paralel paralel diye istediğiniz kadar bağırın, çaldığınız hayatların günahını siz de taşımak zorundasınız.
Tugce
Adam dibine kadar haklı.