“AKP genel başkan yardımcısı Numan Kurtulmuş Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu ve faiz arttırımının Türkiye ekonomisine toplam maliyetinin 167.9 milyar lira olduğunu iddia etti.” AKP’li siyasetçilerin kullandığı bu söylem hükümetin yıpranmaya başlamasından beri süre gelen bir algı operasyonun parçasıdır. Sayın Kurtulmuş’un söylemine göre Gezi direnişi, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve faiz artırımı hiçbir meşru nedeni olmayan ve demokrat AKP iktidarını düşürmeyi amaçlayan bir grup çetenin ve dış gücün müdahalesidir. Bu müdahalelerin tahmini ekonomik bilançosu ise 167.9 milyar lira.
Güçlü bir ekonomi elbette ki önemli fakat paranın satın alamayacağı şeyler olduğunu artık bankalar bile reklamlarında belirtiyorlar. AKP hükümetinin meşruluğu da bunlardan biridir. Oy veren, vermeyen herkes bu iktidarın devleti yönetme becerisine olan güvenini kaybetmiştir. Türkiye, iktidarı elinde tutanların, cemaat gruplarıyla yaptığı gizli anlaşmalar sonucu Cumhuriyet tarihinin en büyük devlet krizine maruz kalmış, hukuk ve emniyet güçleri bu oyuna alet edilmiştir. İktidarın paylaşımı için çıkan bu kavga, tarafların birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmasıyla içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Demokatik ülkerde halk adına iktidarları gözetleme/denetleme vazifesi olan medya penguen yayınlaya dursun, milyarlarca dolarlık “yolsuzluklar” yine içerden, bugunlerde “ihanet” denen yöntemlerle ortaya çıkartıldı. Devletin kasasının, itibarının emanet edildiği bakanlar ve bürokratlar bazıları bizzat başbakanın bilgisi dahilinde bulaştıkları yolsuzluk bataklığına saplandılar. Tabii ki bu nedenlerin 167.9 milyar liralık ekonomik kayıpla hiçbir alakası yok.
İçişleri bakanının oğluyla beraber ortak olduğu yolsuzluğu ortaya çıkaran, gezi olaylarının kahraman polisleri, aynı bakan tarafından sen misin ihanet eden yaklaşımıyla görevlerinden alındılar. Her biri başka yerlere atandı. Yerelde başlayan bu değişiklikler genele sıçradı ve 5 bine yakın polis memuru, emniyet amirleri aynı şekilde defalarca yer değiştirdiler o kadar ki bazılarının yanlışlıkla eski görev yerine geri atandığı söyleniyor. (zaytung haberi) Ama bunların 167.9 milyarlık kayıpla bir alakası yok.
Ergenekon ve Balyoz davalarının kahraman savcıları, gezi iddianamelerinin şanlı yazarları, yürüttükleri yolsuzluk
operasyonlarından dolayı tehdit edildiler, vatana ihanetle suçlandılar ve bütün bunların doğal bir sonucu olarak dosyalardan el çektirilip, görevlerinden alındılar. Polis, savcıyı dinlemedi; verilmiş mahkeme kararı uygulanmadı. Meclis başkanı televizyonlardan “yargı bağımsızlığı” sona ermiştir dedi. Bunu duyan hükümet madem öyle bize bağlı olsun bari dedi ve önce adli kolluğu sonrada HSYK’yı yürütmenin emrine vermeye çalıştı. Eş, dost yani Avrupa Birliği ayıp oluyor ilişkimize demeseydi ve hukukun üstünlüğüne vurgu yapmasaydı geri adım atılmayacaktı. Fakat bunların kesinlikle 167.9 milyar dolarlık kayıpla bir alakası yok.
“Yasama da benim, yürütme de. Elimde olsa seni de ben yargılarım!” dedi başbakan yargıçlara.–hayallerdeki başkanlık sistemi modeli bu olabilir belki; fakat batı da buna diktatörlük modeli de denebilir– Yolsuzlukta adı geçenler ve yolsuzlukları örtbas etmeye çalışanlar değil, bu yolsuzlukları eleştirenler ihraç edilmek istendi partilerinden. Bu ülkenin en büyük vergi mükellefi olan kurum ( TÜSİAD) haklı olarak ülkedeki siyasi belirsizlik ve koas ortamının hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak yöntemlerle çözülemeyeceğine işaret ettiği ve yabancı yatırımcının bu şekilde ülkeden uzaklaşacağını söylediği için vatan ihanet suçlamasına maruz kaldı. Bu söylemlerin de emin olun ekonomiye hiçbir etkisi olmadı.
Gezi olayları 11 yıllık AKP iktidarının elde ettiği güç sarhoşluğu içinde kendisine oy vermeyen ve kendisi gibi düşünmeyen Türk halkına karşı ürettiği baskıcı, küçümseyici söylem ve eylemlerinin sonucu, kendi dinamikleriyle doğmuş bir direnişin adıdır. İçinde doğa sevgisi barındıran ve anayasal hak ve ödevlerinin farkında olan insanların verdiği tepkiyi anlamak bu kadar geç ve güç olmasaydı eğer, kitlesel bir direnişe dönüşmeyecekti Gezi. Akp’nin ileri demokrasi anlayışı en azından dışarıya karşı bozulmayacak ve 167.9 milyar liranın belki de yarısı kurtulacaktı.
Son olarak, hükümet kanadından verilen ekonomik zarar tablosunun tek sorumlusu Akp iktidarıdır. Ülkeyi kutuplaştıran aşağılayıcı söylemler, cemaatle yapılan iktidar paylaşımının bozulması, önce Gezi direnişi ve 17 Aralık yolsuzluk operasyonun doğuşuna, devamında yapılan yanlış uygulamalarda ekonominin zarar görmesine sebep olmuştur. Fakat bundan daha da önemli bir şey var zarar gören “Devletin Anayasal düzeni”. Bir ülkeyi ayakta tutan olmazsa olmaz Anayasal düzen açıkça ihlal edilerek; erkler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokratik devlet yapısı, insan hakları gibi devletin temel değerleri, iktidarın kendini aklaması için feda ediliyorsa yani can bedenden çıkarılıyorsa, giden 167.9 milyar lira olmuş çok mu? Keşke cana geleceğine mala gelseydi diyor insan.