Bizim Türkiye olarak büyük düşünmemiz gerekiyordu değil mi? Çünkü biz Türkiye’yiz… Bugün Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Suriye konusunda, Kızılcahamam’da bazı açıklamalarda bulundu. “Çocukların feryadı arşı inletirken biz susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız. Ey Beşşar Esad, vallahi bunun hesabını vereceksin.” diye konuştu Erdoğan. Bu söylemde haklılık payı var Erdoğan’ın, çünkü büyük düşünen Türkiye, etrafına da bir ‘abi’ olarak bakmalıdır. Yıllarca Batı, Ortadoğu ülkelerine büyük bir market gözüyle baktı ve üretmiş olduğu silahını, pantolonunu, sabununu, içeceğini bu bölgede pazarladı. Biz ise Doğu’yu uzun yıllar öcü gibi algıladık. Ne ürünlerimizi satabildik ne de devrimimizi ve siyasetimizi tanıtabildik. Siyasi açıdan Demirel sayesinde bazı ilerlemeler elde edildiyse de yetersiz kaldı. Üstüne bir de terör belası geldi ki bölgeden iyice soğuduk. Ancak görüş açımızı sınırlandırmamamız gerektiğini öğrenmenin zamanı geldi. Evet başbakanımızın bugün söyledikleri ‘büyük düşün’ sloganına uygun bir söylem ama nerede eylem? Eylem olarak Türkiye inanılmaz kaynaklarla iki yüz binden fazla mülteciyi barındırıyor ama Suriye tezkeresini alan TBMM bölgeye sadece bakıyor, İsrail ise Suriye’ye ardı ardına füzeler sallıyor. Bu da demek oluyor ki işin cefası vergilerle Türk vatandaşına, sefası da aktif politikasıyla İsrail’e. Bence sadece sınırda mülteci beslemek büyük düşünen Türkiye için yeterli değil. Başka politikaların denenmesi şarttır. Aynı zamanda şunu da belirtmek istiyorum; başbakanımız ve medya, Suriye ile yatıyor Suriye ile kalkıyor. Tamam, Suriye’de çocuklar ölmesin ama Çin baskısı altındaki Doğu Türkistan’da yaşayan çocuklar da ölmesin, tamam Esad’ın canına okuyalım ama Çeçen Müslümanlara zulmeden, Çeçen diktatör, insanlıktan nasibini almamış Ramzan Kadirov’un da canına okuyalım, tamam Suriyelilere ağabeylik yapalım ama Süleymaniye’de zorunlu göçe zorlanan Türkmenlere de ağabeylik yapalım. Çin yıllardan beri Türk nüfusunu azaltmaya yönelik politikalarından bıkmadı biz de sessiz kalmaktan. Çinlilerde şok etkisi yapan Türk piramitleri, Mısır piramitlerini kıskandıracak seviyedeydi. Gerçek medeniyetimizi ortaya çıkaran bu eserler Çinliler tarafından tahrip ediliyor. Amaç Uygurları bölgeden silmek. Biz Suriye ile oyalanalım. Gelelim Çeçenistan’a, Rus yanlısı politika izleyen Kadirov, Çeçen yer altı kaynaklarını Ruslar rahatça sömürebilsin diye Çeçen mücahitleri, İslam ve Şeriat adı altında katlediyor, köpeklerine ve kaplanlarına yediriyor. Evet nerede Müslüman bölge abisi…
Neyse biz Suriye ile oyalanalım. Irak’ta Türkmen kardeşlerimiz yapılandırma adı altında göçe zorlanıyor. Musul’da ve Kerkük’te nedense sürekli bir yapılanma yer alıyor ama Türkmenlere ve onların insani taleplerine bir türlü karşılık verilmiyor. Aynı zamanda Süleymaniye’de bombalı saldırılarda ölenler hep Şii asıllı Türkmenler oluyor. Artık nedense… Evet nerede kimsesizlerin kimsesi olan abimiz? Aman boş ver biz Suriye ile oyalanalım. Afganistan’da insanlık suçu işleniyor. Kadınlar Taliban rejiminin altında eziyet çekiyor, vatandaşlar ise demokrasiden bir haber. Evet nerde demokrasi aşığı abimiz? Bak olmaz Suriye’nin daha çok demokrasiye ihtiyacı varmış. Biz Suriye ile oyalanalım. Tamam, iki yıldan beri, hatta gizli olarak üç buçuk yıldan beri sadece Suriye ile uğraşıyoruz, diğer zulme maruz kalan kardeşlerimize yardım eli uzatmıyoruz hiç olmazsa Suriye’nin burnunu beladan kurtaralım. Ama yine her şey lafta kalıyor, yine aldatılıyoruz, uyutuluyoruz. Demek istediğim, İsrail, Çin ve Rusya üvey baba olarak rollerini başarıyla yerine getiriyorlar, biz ise ‘abi’ olarak kardeşlerimize ihanet ediyoruz. Aman her neyse büyük devletler bizim yerimize büyük düşünüyordur zaten ne gerek var bizim büyük düşünmemize, bak Suriye ile ilgili bir açıklama daha yapılıyormuş televizyonda. Hadi ayranımızı açalım biraz daha sözlerle oyalanalım televizyon karşısında.
http://www.sondevir.com/analizler/70421/cecen-direnisi-ve-kadirov-ihaneti.html